Türkiye’de antidepresan kullanımı 2010’da %33, 2021’de %53 ve 2024 başında %60’a yaklaştığını bilmek çok acı ve çok üzücü. Oysa irade, tüm ilaçlardan daha etkili bir şifadır.
İnsanı mutlu ve mutsuz yapan da büyük veya küçük yapan da tamamen kendi iradesidir.
Sosyal medyaya düşen bir gencimizin Justin Bieber konserine gidememiş olması karşısında hayattan vazgeçmişlik feryadı, insanın yüreğini dağlıyor. “Neredesin be akıl, neredesin be irade ve ey güzel insan sen neredesin?” demekten kendini alamıyor.
“Bıktım gerçekten bıktım! Hayatımın en kötü günü. Konsere gidemedim. Bileklerimi kesmeyi denedim ama yapamadım. Güçlü kalmaya çalıştım yapamadım. Tek yapabildiğim gözyaşı dökmek ve inşallah öleyim diye dua etmek. Gerçekten beni öldürmek isteyen biri var mı? Varsa öldürsün! Bu acıyla yaşayamam!”
Bu feryada can dayanır mı Allah aşkına? Oysa iradesiz insan yoktur. Eflatun’un; “ Bu dünyayı yönetebilecek kişi, kendini yöneten kişidir.” dediği, bizim gençlerimizdir şüphesiz. Ama gün olur ki, “Taşa geçer, kendime geçmez sözüm!” şarkısı gibi yâ boşta bulunur, ya da irade zaafından çaresiz kalır mı insan? elbette kalır bazen.
“Taşı sıksam suyunu çıkarırım.” diyen insanın o eli, bir ay alçıda kalsa, ardından bir bardağı bile kaldırmaktan aciz kalır. Niye? Çalışmayan kas neredeyse ölüm noktasına düşer. Tıpkı kaslarımız gibi irademiz de aktif kullanılmadığında yok hükmünde aciz ve çaresiz kalır. Onun için her gün doğru bildiğimiz şeyleri istemesek de mutlaka yapalım. İstediğimiz ama doğru olmadığını bildiğimiz şeyleri de bilinçli olarak yapmayalım. İrade bir sistemdir; o sistemi, boş ve atıl bırakarak tembelleştirmeyelim, devredışı bırakmayalım. Zor da gelse, iyi ve doğru bildiklerimizi yapma, kötü ve yanlış olanları da yapmama hususunda hayatımızı bir ritme, bir rutin sürece bağlarsak kendimize söz geçirme refleksi olan İRADEMİZİ OTOMATİĞE BAĞLAMIŞ, AKTİF DEVREYE ALMIŞ OLURUZ.
Lütfen hayatımızın da bir ritmi olsun. Yatış ve kalkış saatimiz, yeme ve içme saatimiz, okuma ve öğrenme saatimiz, İbadet ve dua saatimiz bir rutine, bir ritme bağlansın ki irademiz de otomatik ritmini bulsun. Ama bu rutin ve ritim disiplinimiz, bir kez olsun ötelenmeyecek, terk edilmeyecek, yapayım mı yapmayayım mı? okuyayım mı okumayayım mı? pazarlığına, ACABA tereddüdüne sakın kapı açılmayacak. İrade hiç affetmez hemen tembellik moduna girer ve tüm emekler boşa gider. Sil baştan yeniden başlamak mı? yoksa çekilmez bu hayat, dayanamam ben bu ritme deyip havlu atmak mı? Hayır hayır! mermeri oyan şu, su damlası kadar olamadın mı be delikanlım? Çocukluk çağını aşıp aklımız başımıza gelince, Yaratan ve Yaşatanımız gün 5 vakit ibadet ve dua seansını niçin hayatımızın merkezine koydu? Belki zoru kendin yapmazsın, aşamazsın, hiç olmazsa BİR BÜYÜĞÜN HATIRINA BAŞARASIN DİYE NAMAZ RUTİNİNİ KOYDU HAYATIMIZA.
Evet, evet! iradeyi diri ve canlı tutmanın tek yolu, insanın her gün kendine zor bile gelse bir şeyleri, standart antrenmanını mutlaka yapmasıdır.
“هلك المسوقون” “Sonra yapacağım, edeceğim diyen çek- cak’çılar helak oldu, yok olup gitti” kelam-ı kibar, büyüklerin bu sözü, irade eğitiminde, “ bugünün işini yarına bırakma!” ve “ sakın ipe un serme!” uyarısıdır. Ne un kalır ne ip, ne irade kalır ne de sen!…
NURİ ÇALIŞKAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-