Yazar İsmail Kılıçarslan’ın kaleme aldığı “İran’da “nizam” değişir mi?” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…
Cevabım şu: Emperyalistler istemeden asla.
Aman diyeyim Türkiye’deki gönüllü yahut resmi İran ajanları ile eli kanlı rejimin dangalak destekçileri bu dediğimi “emperyalistler bütün güçleriyle rejimi yıkmak isterlerse ancak yıkabilirler” dediğimi falan zannetmesinler.
İran’ı bütün İslam âleminde “açık bir yara” olarak tutan emperyalist dostları artık nizamdan sıkılır, İran’ın Pers ve daha önemlisi Şii yayılmacılığına dayalı eli kanlı mollalarına artık ihtiyaç duymamaya başlarsa evet, İran’da nizam değişir. Aksi takdirde İran’daki o akıl, izan ve İslam dışı nizam asla değişmez.
Bugün Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, hatta Filistin davasında bile emperyalist dünyanın en kullanışlı aparatı İran’dır. Mollalar, “ne pahasına olursa olsun” diyerek çıktıkları “Şii yayılmacılığı” yolunda ümmeti perişan eden bir akıl hastalığı üretmişlerdir. Milyonlarca masumun kanları ellerindedir.
İran’ın bu akıl dışı nizamının sürdürülmesi Amerika’nın, Rusya’nın, Çin’in, İngiltere’nin işine yaramakta fakat belli bir şey ki dünya Müslümanlarının hiçbir işine yaramamaktadır.
Bu yüzden nizamın değişip değişmeyeceğine dair cevabım “emperyalistler istemeden asla” oldu.
Şimdi burada bir parantez açalım. Hem İran’daki seküler hayat taliplerinin hem de tüm dünyadaki destekçilerinin “nizamın değişmesi gerekiyor” cümlesinden muradı elbette burası değil. Onlar mollaların üstün ırk sayıldığı, yozlaşmanın ayyuka çıktığı, en temel hak ve özgürlüklerin yasaklandığı bir nizamın değişmesi gerektiğini söylüyorlar. Kasım Süleymani denilen eli kanlı katilin posterlerini de “rejimin bir aparatı saydıkları” için yırtıyorlar, anti-emperyalist bir şarkının içinden konuştukları için değil.
Bunu, yani “molla üstünlüğünü yıkmayı, yozlaşmanın önüne geçmeyi, temel hak ve özgürlüklerin temin edilmesini” bir nizam değişikliği sayacaksak da cevabım şu: “Evet, böyle tanımlarsak İran’da nizam, müesses nizamın değişmemesi kayıt ve şartıyla değişebilir, ama çok zor biliyon mu.”
Şunu demeye çalışıyorum. Emperyalist dostları, içerde İran’ın nasıl yönetildiği ile zerre miktar ilgilenmiyorlar. Mollaların baskıya dayalı faşist rejimi de baş göz üstüne, İran dünyanın en seküler ülkesi haline gelse de baş göz üstüne onlar için. Yeter ki İran, Şii yayılmacılığı üzerinden “açık ve kokuşmuş bir yara” olarak varlığını devam ettirsin, yeter ki İran “mezhep asabiyeti” dolayımıyla masum insanların kanını içmeye devam etsin.
Burada “seküler yönde bir değişim” talep eden İranlı kardeşlerime kötü bir haber vermeye mecburum. Emperyalistlerin değişmesini arzu etmedikleri yerleri asla değiştirmeyecek, değişip değişmemesi ile ilgilenmedikleri yerlerde de sizin arzu ve isteklerinizi hayata geçirecek bir aktör yok elinizde. Yakın zamanda olmayacak da.
Olmayacak, çünkü mezhep asabiyetine bağlı olarak ilerlemek zorunda İran’da nizam. Ve bu mezhep asabiyetini de ancak “molla diktatoryası” devam ettirebilir. Eh, malumu alinizdir ki molla denilen adam tipinin de kafasındaki sistem bu.
Bu fasit daireyi kırmanın, kırabilmenin yegâne yolu “yaşam tarzı dayatmalarına” değil, “politik olana” itiraz etmek olabilir yani. Olabilir olmasına da gördüğüm ve anladığım kadarıyla İran’ın seküleri de bizim sekülerden farksız. “Peşinde olduğum yaşam tarzı hayata geçsin de Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de ne olursa olsun” diyor, başka da bir şey demiyor.
Haddizatında ben, sadece İran’ın değil, dünyanın tüm sekülerlerinin en büyük sorunlarından birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Büyük ve hakiki olanla ilgilenmeyi reddedip, küçük ve önemsiz olanın peşine düşüyorlar sürekli. Senin ülken dünyanın dört bir yanında kan akıtmaya devam ederken başında örtü olsa ne olur olmasa ne olur? Senin ülken emperyalistlerin en kullanışlı aparatı haline gelmişken sokakta bira içsen ne olur içmesen ne olur?
Hah. At buradan manşeti T24, gönlünce hem de. “Yeni Şafak yazarı sokakta bira içilme özgürlüğünü önemsiz buldu” diye yaz kocaman puntolarla.
Son söz: Değişimi ne yönde istediklerinden bağımsız olarak değişim isteyen İran halkının sonuna kadar yanındayım. Dünyanın en tehlikeli ve eli kanlı rejimlerinden birinin, belki de birincisinin göreceği her türlü zararı memnuniyetle karşılarım çünkü.