“Su uyur, düşman uyumaz.” Gerçekten düşman uyumuyor. Atalarımız Rumeli’ye ayak basıp ilerlemeye başladığı gün, Ehli salibin uykusu nöbetler geçirmeye başlamış ve uykuları kaçmıştı. Malazgirt meydan savaşına, kefenini giyerek çıkan Alp Aslan büyük davanın mücadelesini verdiği için Rumların genlerine “ru’b” korkusu inip yerleşti.
Bundan sonra fanatik hirstiyanlar, İslam’a düşman olmayı, ilke edindiler. Bu düşmanlık çeşitli evreler halinde süregeldi. Baştan itibaren gelecek peygamberi, kendi soylarından bekleyen hem siyonistler ve hem de ehli salip son peygamber Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Kureyş kabilesinden gelmesini içlerine sindirememişlerdi. Her şeye rağmen Mekke’de doğan İslam güneşi Yesrip semasını aydınlatmış ve nurlandırmıştı.
Huneyin anlaşmasından sonra fütuhat başladı. Dalga dalga gelişen fetihler ilerliyor ve Kostantiniyye kapısına dayanıyordu. Kostantiniyye fethi, Batı dünyasını temelden sarsmıştı. Artık bu fetih haçlıların dayanma gücünü yıkmıştı. Bir tarafta İspanya’da Endülüs Emevî Devleti hükmünü sürdürürken diğer tarafta Osmanlı Devleti Viyana kapısına dayanmıştı. Artık Batıda haçlıların tutunacak dalları, sarılacak değerleri kalmamıştı, çaresiz ve ümitsiz kalmışlardı, çılgındılar. Düşmanlıkları nesilden nesillere intikal edecek nitelik kazanıyordu.
Fetihlerle Osmanlı Devleti ilerliyor ve gayri Müslimleri bile ilim, adalet ve merhamet ilkeleri ile huzur ve güvenle yönetiyordu. Ne zaman ki, kendi değerlerimizde zaaf, ihmal ve ihtilaf zuhur etti, kurtlar, çakallar ve sırtlanlar gibi, haçlılar ve siyonistler harekete geçtiler, Devletimizi yıktılar. Yıktılar ve İslam ülkelerini harabeye çevirdiler. Bu bile onları tatmin etmedi. “Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı da” başardılar. Benliğimize sosyolojik ve ideolojik virüsleri de yerleştirdiler. Her alanda bizi çökertmek için çareler arıyorlardı.
Bize kalkınmanın yollarını öğrettiler! “DİN terakkiye manidir,” iddiasını zerk ettiler. Asırlarca dünya yönetiminde büyük etkinliği olan Devletimizi sarsmaya çalıştılar. Bize, milliyetçilik aşısı yaptılar, ittihat ve terakkiyecileri aramıza saldılar. Cumhuriyet devleti kurdurttular, cumhura rağmen cumhurun bütün değerlerini yakıp yıkıp talan ettiler. Çok büyük ve güçlü hamleler yaptılar. Yıkmadık âbide ve tahrip etmedik değer bırakmadılar. Anadolu’muzu İslam ülkesi yapıp bize emanet olarak bırakan atalarımızı reddettiler, şeri ’atı ilga ettiler. Başta yazımızı kaldırıp bir gecede milyonlarca insanımızı cahil bıraktılar. Geçmiş değerlerimizden bizi mahrum ettiler. Bize demokrasi ve laiklik gibi ucube sistemleri çuval geçirir gibi başımıza geçirdiler. Harici ve dâhili düşmanlar, her türlü düşmanlığı yaptılar.
Düşündüğümüz zaman, içimizde dağlar gibi itirazlar yükseliyor. İtirazları bastırmakta sıkıntı çekiyoruz. Ancak Rabbimiz açıklıyor. Sıkıntılarımızın açıklamasını yapıyor. İşte biz onların her birini günahı sebebiyle yakaladık. Kiminin tepesine taş yağdıran kasırga gönderdik, kimini korkunç ses aldı, kimini yere geçirdik, kimini de suda boğduk Allah onlara zulüm etmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulüm ediyorlardı. (Ankebut:29/40) İşte itirazların ateşini söndüren cevap burada açıkça görülmektedir. Bu ilâhî beyanı farklı bir açıklama ile gelen ayet dile getirmektedir. (Günahlarıyla yakalananların yakalanma sebebi); Allah, bir kavme vermiş olduğu nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe, kaldırıp değiştirmez. Gerçekten Allah Semi’dir her sesi işitir, Âlimdir her şeyi bilir. (Enfal:8/53)
Burada geçen iki ayetin birinde isyancı kavimlerin helâk oluş tarzları dile getiriyor, diğerinde ise, yukarıda dile getirdiğimiz değerlerimizin elden çıkarılış sebebini açıklıyor. Oysa Allah Teâlâ Peygamberlerin ve müminlerin kurtuluşlarının kendi üzerinde bir hak olduğunu haber veriyor: Sonra biz Resullerimizi ve iman etmiş müminleri kurtarırız, biz böyle uhdemizde bir hak olarak müminleri kurtuluşa kavuştururuz. (Yûnus:10/10 3) Müslümanlar, mümin olma kimliklerini kaybettikleri için asırlardır sırtı yerden kalkmıyor.
Şimdi, özenle ve özellikle Kitabımıza yeniden bağlanacağız. Onunla bütün tanrılardan arınacağız. Demokrasi ve laiklik aldatmacalarını sahiplerine iade edeceğiz. Onların paralarını kullanmayıp reddedeceğiz. Allah Teâlâ’nın yasaklarından arınıp evamirine sarılacağız.
Kısacası, tevhid ile arınıp biz, biz olamalıyız. Esselamu aleykum.
İlhan ORAL
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…