28 Şubat post Modern darbesinin ve aynı zamanda Necmettin Erbakan’ın vefatının yıldönümünde, hocamızı rahmet ve minnetle anıyoruz.
Necmettin Erbakan‘ın İslam Birliği Vizyonu:
Millî Görüş Hareketi’nin öncüsü olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, vizyonunu “Yaşanabilir Bir Türkiye”, “Yeniden Büyük Türkiye” ve “Yeni Bir Dünya” kavramları etrafında şekillendirerek projelerini ve icraatlarını ortaya koymuş bir liderdir. Erbakan’a göre, ilk iki hedefe ulaşmak için maddî ve manevî açıdan kalkınma sağlamak, üçüncü hedef olan “Yeni Bir Dünya” vizyonunu gerçekleştirmek için ise İslam birliğini tesis etmek kaçınılmazdır. Erbakan, emperyalizmin ve siyonizmin sömürü, baskı ve zulmünden kurtulmanın yolu olarak Müslüman ülkelerin bir araya gelmelerini sürekli olarak vurgulamıştır.
Bu düşünceyi pratiğe dökmek adına Erbakan, başbakanlık döneminde özellikle İslam birliğinin temelini oluşturan D-8 gibi oluşumların yanı sıra birçok icraata liderlik etmiştir. Bu liderliği, iç siyasette asker tarafından sıkıştırılmış olmasına rağmen gerçekleştirilmesi, Erbakan’ın hedefine kitlenen ve taviz vermeyen bir lider olduğunu gözler önüne sermektedir.
Erbakan’ın, Suriye üzerindeki ırkçı emperyalist güçlerin stratejilerine dair yaptığı uyarıların gerçekleşmesi ise onun İslam birliği için ortaya koyduğu diğer öngörülerin de değerli olduğunu göstermektedir.
Türk siyaset sahnesinin önemli figürlerinden biri olarak, İslam Birliği idealini savunan lider Necmettin Erbakan’ın yaşamı ve mirası, Türkiye ve dünya genelinde etkilerini sürdürmeye devam ediyor.
Necmettin Erbakan, Türk siyasetine adım attığı ilk günden itibaren, dünya Müslümanlarını bir araya getirme idealini benimsemiş bir liderdi. Milli Görüş hareketinin öncü ismi olarak, İslam aleminin siyasi, teknolojik, kültürel ve ekonomik birliğini sağlamayı hedefledi. Erbakan, bu idealini hayata geçirmek adına D-8 oluşumunu kurarak, Müslüman ülkeler arasında iş birliği ve dayanışmanın güçlenmesine katkı sağladı.
Necmettin Erbakan, Türk siyasetine getirdiği ideoloji ve üslupla yeni bir dinamizm kazandırmış bir isimdir.
29 Ekim 1926 tarihinde Sinop’ta doğan Erbakan, babasının ağır ceza reisi olması nedeniyle çocukluğunu farklı şehirlerde geçirmiştir. İlkokul eğitimine Kayseri Cumhuriyet İlkokulu’nda başlayan Erbakan, eğitimini Trabzon’da tamamlamıştır.
1943 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ni birincilikle bitirdikten sonra, sınavsız geçiş hakkına rağmen İstanbul Teknik Üniversitesi’ne sınavla giriş yapmıştır. İlk sınıftan değil, doğrudan ikinci sınıftan başlatılan Erbakan, 1948 yılında mezun olduğu İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi Motorlar Kürsüsü’nde asistan olarak görev almıştır.
Erbakan’ın hayatındaki önemli bir dönemeç, 1951 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından Almanya’daki Aachen Teknik Üniversitesi’nde ilmi araştırmalar yapmak üzere gönderilmesi olmuştur. Alman ordusu için çalışan DVL Araştırma Merkezi’nde üç tez hazırlayan Erbakan, bu tezleriyle Alman ekonomi bakanlığının ilgisini çekmiştir. Özellikle motorların daha az yakıt tüketimi konusunda hazırladığı rapor ile dikkat çeken Erbakan, doçentlik tezini “Dizel motorlarda püskürtülen yakıtın nasıl tutuştuğunun matematiksel açıklaması” üzerine yapmıştır.
Erbakan’ın çalışmaları, Leopard tanklarının üretildiği Almanya’nın en büyük motor fabrikasına davet edilmesine yol açmış, burada başmühendis olarak Leopard tanklarının motorları üzerinde çalışmalara liderlik etmiştir.
Türkiye’de ağır sanayi atağını başlatan Necmettin Erbakan, bu hamleleri Almanya’da geçirdiği süre zarfında edindiği deneyimle şekillendirdi; bu girişim aynı zamanda Milli Görüş‘ün önemli hedeflerinden biri olarak belirlendi. Erbakan, o yıllarda düzenlenen bir otomobil kongresinde, “Şeftaliden başka bir şey üretemeyiz görüşünü savunanlara karşı durarak” bir araya geldiği arkadaşlarıyla 1956’da Gümüş Motor Fabrikasını kurdu. Avrupa standartlarının altında olan ve saatte 5,5 litre motorin harcayan Gümüş Motor, bugün Pancar Motor adıyla faaliyet gösteriyor ve Mart 1960’ta seri üretime başladı.
Türkiye’nin “şeftali yerine motor üretmek isteyen” Gümüş Motor Fabrikası, sektörde hakim olan yabancıların ekonomik ve siyasi baskılarına rağmen iflasa sürüklenmek istendi. Erbakan, Gümüş Motor’un devamını sağlamak için engellerle mücadele etti. Odalar Birliği Sanayi Dairesi Başkanlığı’na atanması ve ardından Genel Sekreter olmasıyla, Erbakan önce Odalar Birliği İdare Heyeti Üyesi, daha sonra da Odalar Birliği Başkanı seçildi.
Bu dönemde tanıştığı Nermin Erbakan ile evlenen Necmettin Erbakan‘ın bu birlikteliğinden Zeynep, Elif ve Muhammed Fatih adlı üç çocuğu dünyaya geldi. Erbakan, Odalar Birliği’nde aktif bir dönem geçirerek, Anadolu sermayesini desteklemek amacıyla çabaladı. Ancak Odalar Birliği Başkanlığı seçiminin geçersiz sayılması sonucu Danıştay’a başvuruldu, bu durum Erbakan’ın siyasi yolculuğunu başlatan bir karar oldu.
Necmettin Erbakan, 12 Ekim 1969’daki milletvekili seçimlerine katıldığında, o dönem güçlü bir siyasi parti olan Adalet Partisi’nden (AP) milletvekili olmak istedi ancak kabul edilmedi. Bunun üzerine Konya’dan, kendisine büyük hoşgörü ve sevgi gösterenlerin bulunduğu bir atmosferde bağımsız aday olarak seçime girdi ve üç milletvekilliği kazanacak oy alarak seçildi. Konya’daki milletvekilliği görevi sırasında, “İyi de bir çiçekle bahar olmaz ki” şeklindeki yorumlara karşı, “Evet, bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar” diyerek cevap vermişti.
24 Ocak 1970’te, Konya Milletvekili Erbakan, 17 arkadaşıyla birlikte Milli Görüş hareketinin ilk partisi olan Milli Nizam Partisi’ni kurdu. Partinin ilk üyesinin kim olacağına dair bir toplantı yapıldığında, Erbakan ilk üye olmayı reddederek, “Ecdadımız Anadolu’ya, Malazgirt meydan muharebesiyle Muş/Malazgirt’ten girmişti. O ilimizdeki bir caminin imamı, bizim birinci kurucu üyemiz olacak.” dedi. Genel Başkan olarak parti kurulduktan sonra, Erbakan kapitalizm ve batıcılığa karşı bir siyaset izledi. Ayrıca Erbakan’ın “Siyonizm” ile mücadelesi ve “Filistin davası”ndaki hassasiyeti Türk siyasetinde ve kamuoyunda dikkat çekti.
Milli Görüş hareketi lideri Erbakan, “Önce ahlak ve maneviyat” vurgusunu gençlere ve partililere aktardı ve bu ilkeyi her zaman ön planda tuttu. Bu dönemde Ayasofya’da namaz kılmaya davet etmesi ve ilk partisinin kapatılma kararına girmesi gibi olaylar Türkiye’de geniş yankı buldu.
Erbakan’ın siyasi tarzı, özellikle 12 Mart Muhtırası sonrasında, çeşitli çevrelerin dikkatini çekti. Milli Nizam Partisi’nin “laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü” iddiasıyla kapatılmasının ardından, Erbakan ve arkadaşları 11 Ekim 1972’de Milli Selamet Partisi’ni (MSP) kurdu. Parti, 1973 seçimlerinde 48 milletvekilliği ve 3 senatörlük kazanarak parlamentoya 51 parlamenterle girdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Bülent Ecevit ile gerçekleşen görüşmelerin ardından CHP-MSP koalisyon hükümeti kuruldu ve Erbakan, bu hükümette başbakan yardımcısı olarak görev aldı. Bu süreçte Kıbrıs sorunu ön plana çıktı ve ülkedeki sorunlardan ziyade adadaki gelişmelere odaklanan bir strateji benimsendi.
20 Temmuz 1974’te düzenlenen Kıbrıs Barış Harekatı‘na güçlü bir destek veren Erbakan, bu dönemde “Mücahit” sıfatıyla anılmaya başlandı. Mücahit Erbakan’ın liderliğindeki parti, o yıllarda kurulan yeni hükümetlerde ortaklık yaptı ve 4 yıl boyunca hükümette yer aldı.
Ancak, 1978’de yaşanan “11’ler hükümeti,” “Milletvekili pazarlığı” ve “Güneş Motel” şaibeleriyle siyasette gündem belirlenirken, 12 Eylül 1980 askeri darbesinde Erbakan ve siyasi hareketi de hedef alındı.
Milli Selamet Partisi tarafından 6 Eylül 1980’de Konya’da düzenlenen Kudüs Mitingi büyük yankı uyandırdı ve bu miting, partinin kapatılma nedenlerinden biri olarak gösterildi. Bu süreçte Erbakan’ın verdiği mücadele, genellikle “dava” olarak anıldı ve Erbakan’ın bu dönemde yetiştirdiği nesil, yeni Türkiye’nin inşasında bu davayı temel alarak hareket etti.
12 Eylül darbesinin ardından İzmir’de uzun bir süre gözaltında kalan Erbakan, daha sonra çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı ve 9 ay boyunca cezaevinde kaldı. Bu süre zarfında Erbakan’ın gösterdiği direniş ve duruş, onun siyasi kariyerinde önemli bir yer tuttu.
Cezaevinden çıktıktan sonra Erbakan, yeni bir parti kurma çalışmalarına başladı, bu süreçte politikadan kopmadan yoluna devam etti.