Bugün dünyada İslam birliğine gönül vermiş ve hasretle bekleyen yüz milyonlarca müslüman vardır. Zaten dünyanın her yerinde bulunan müslüman kimlikli insanların fıtratında getirdikleri teslimiyet ve inandıkları ilkeler gereği İslam birliği davasına sahiptirler.
Genelde İslam birliği, temel dayanakları mükemmeldir. İslam birliğinin temel dayanakları üst düzey değerlerdir. Her biri küresel, yerine göre evrenseldir. Öncelikle bu üstün değerleri müslümanların hikmet bazında idrak etmeleri gerekmektedir. Dünyanın her yerinde birliğin şube merkezleri camilerimizdir. Genellikle camilerimizde anlatılanlar ayni değerlerdir. Yüzeyselleştirilen konular İslam birliğine engel niteliğinde değildirler.
Bu şube merkezlerimizin Küresel merkezi Kâbe’miz, tüm dünya müslümanın cazibe merkezidir. Ka’be, Müminlerin kalplerini ürpertir, gözyaşlarını döktürür. Dost gönülleri buluşturup ilâhî yolculuğa hazırlar. Telbiyelerle, tekbirlerle ve dualarla harekete hazır hale getirir. Bu özellikleriyle Ka’be manevi enerjinin donanımlı mana iklimidir. Tevhidin görünen yüzüdür. Ayni zamanda yıllık en büyük ve en kapsamlı kongre merkezimizdir.
Ka’be dava adına da yöneticilerin ve yönetilenlerin değiştirilemez gönül diyarlarımızın merkezidir. Bu büyük gerçek karşısında İslam âlemine nice sahte kılıf ve kıyafet giydirenlerin demokrasi ve laiklik gibi paçavralarını tümden reddeden âdil bir müeyyidedir. Her özelliği ile net ve âdil sistemin umut dolu hazinesidir. Ka’be’nin dibinden çıkan zemzem, müslümanların “âbı hayatıdır.” Bu haliyle Ka’be, nice âyat, nice hikmet ve nice ibretle davet sembolüdür.
Ey Rasûlüm, yüzünün göğe doğru aranıp durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ey müminler, siz de her nerede olursanız, yüzünüzü, o Mescid tarafına çevirin. Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bu kıble çevrilişinin Rableri tarafından hak olduğunu bilirler. Allah ise onların inkârlarından ve yapacaklarından gâfil değildir. (Bakara:2/144)
İşte bu ayet, İslam âlemine petrolden sağlanamayan, doğal gazdan temin edilenemeyen ve bor madeninde bulunmayan yoğun enerji depoluyor. Üstelik tüm müslümanları uyarıp netleştirerek birliğe, vahdete, muhabbete eyleme çağırıyor. Ağyarından arındırıyor.
Gerçekten sen kendilerine kitap verilmiş olanlara her ne delil getirsen, yine senin kıblene tâbi olmayacaklar. Sen de onların kıblesine tâbi olmazsın. Onlardan başkaları da birbirlerinin kıblesine tâbi olmazlar. Andolsun ki sana gelen ilimden sonra onların beşerî sistemlerine tâbi olacak olsan şüphesiz sen de o zaman zalimlerden olursun. (Bakara:2/145)
Şimdi ciddiyetle ve derin derin düşünmek gerekmez mi? Tüm dünya Müslümanlarının Ka’be merkezli siyaset üretmeleri ve bu siyaset istikametinde birlik adımı atmaları karşısında, onların birliğine kim engel olabilir?. Ayrıca bu birliğin her an komutunu veren Kur’an, bizim dünyevî ve uhrevî yol haritamız ve hayat kılavuzumuzdur. Burada Kur’an’ın neler emrettiğini kısaca değerlendirelim. Hac gibi muhteşem bir ibadette hep beraberiz. Beraber Ka’be etrafında dönüp tavaf ediyoruz. Tavaf sonrası beraber secdeye kapanıyoruz. Hep beraber Arafat’a çıkıp vakfeye duruyoruz. Hep beraber Mina’da, hilekâr insin ve cinnin şeytanlarını sembolik bir tarzda taşlıyoruz. Bu bilinç atmosferi çerçevesinde Haccı tamamlıyoruz.
Bütün bunlar, muazzam ve mükemmel bir duruştur ve en ideal bir birlik halidir. Bunca beraberlik bize İslam birliğinin teminatıdır. Nice hikmet ve hakikatler düzeyinde kardeşlik gibi bir birliğimiz vardır. “Müminler, muhakkak ki, kardeşlerdir. Artık kardeşlerinizin arasını ıslah ediniz ve Allah’tan ittika ediniz ki siz rahmete nâil olasınız.” (Hucurat: 49/10)
Bu kardeşliğin malzemesi ve çimentosu Ali İmran suresinde markalaşmış haliyle dünya Müslümanlarının kullanımına sunulmaktadır. “Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, birbirinizden ayrılmayınız. Allah’ın üzerinizde ki, nimetini hatırlayın, siz birbirinize düşman idiniz. Sonra Allah kalplerinizi birleştirdi de O’nun nimetiyle kardeşler oluverdiniz. Sizler ateşten bir çukur kenarında iken sizi ondan çekip kurtardı. İşte Allah ayetlerini sizlere açıklar ki siz hidayete erebilesiniz.” (Ali İmran: 3/103) İşte mesele budur. Ancak bu yolun etkenleri ve engelleri, bizi bilgi ve bilinçle güçlendirmelidir. Esselamu aleykum.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi