islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

İslam Dünyası Nasıl Birleşir

İslam Dünyası Nasıl Birleşir
12 Temmuz 2017 08:49
A+
A-

İslam Birliğini gerçekleştirmek için bunları benimseyen ülkelerin hangi alternatiflerle bir araya gelebileceklerin, incelememiz gerekmektedir. Bu yazıda içinde Türkiye’nin de bulunduğu farklı İslam Birliği güzergâhlarını kısaca bakacağız.

Felaketlerle dolu, Müslümanların Batı’nın da teşvikiyle birbirini boğazladığı bu günlerde İttihad-ı İslam’dan bahsetmek tuhaf görünebilir. Ama bunu yeri ve zamanı olmamalı, hemen bugün bunun gerçekleşmesi için çaba sarf etmeliyiz. Katar krizi, Suriye savaşı, Irak savaşı, Afganistan Savaşı, Yemen savaşı, Azerbaycan işgali, Mali işgali, Orta Afrika mezalimi, Pakistan’ın bombalanması, Çin mezalimi, Burma soykırımı, Avrupa’nın gurbetçiye istibdatı, ümmetin her yerinin yanması İslam birliği için dua etmemizi engellememeli.

Bu birliğin oluşması için hangi modelleri düşünmeliyiz? Hangi adımlarla bu oluşabilir.

Mevcut Örgütler Modeli

Öncelikle elde eski adı İslam Konferansı olan İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği Teşkilatı var. Her iki uluslararası örgüt de 50 yıllık geçmişe sahip olmasına ve bazı olumlu işbirliği projeleri yaptıysa da, bırakalım ittihadı çatışmaları ve savaşları bile durduramadı. Dolayısıyla statükonun devamına yarayan bu örgütlerin canlanması ve gerçek amacına ulaşması özlense de bütün bir teşkilatın ve 50 ülkenin birleşmesi, siyaseten zor bir sıçrama olur.

D-8 Modeli

Daha gerçekçi bir model Erbakan tarafından 1996 yılında iktidara gelir gelmez başlatılmıştı. D-8’ler adı verilen bu modelde en kalabalık ya da önemli 8 İslam ülkesi, Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Nijerya, Türkiye, İran, Mısır ve Malezya’nın bir araya gelmesi, her ülkenin finans, petrol sanayii, havacılık gibi bir alandaki projelerde liderliği yapmasıyla yakınlaşması, uzun vadede ekonomik ve siyaseten bütünleşmesi ve adeta Avrupa Birliği gibi bir İslam Birliği’nin D-8’ler adı altında ortak vücut bulmasıydı.

Batının öfkesi büyük oldu. Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Türkiye’de darbeyle, Nijerya’da suikastla, İran’da seçimle, Malezya’da bir dizi entrikayla buna imza atanlar pozisyonunun kaybetti. Ne Türkiye’de Erbakan’dan sonra gelen Anasol-D, Anasol-M ve AK Parti hükümetleri,  ne de diğer ülkelerde onların yerine gelen diğer hükümetler buna destek vermedi.

Dünya Derin Devleti’nin D-8’e olan muazzam tepkisi bunun doğru yol olduğunun da kanıtıdır. Bununla birlikte, biz yerimizde otururken onlar sabah akşam bir daha bunun adımının bile atılmaması için ellerinden geleni yaptılar. Yine de Erbakan’ın tereyağından kıl çeker gibi ilerlettiği bu yolun en doğal yollardan biri olduğunu anlamamız lazım.

Merkez Ülkeler Birliği Modeli

Bir başka yöntem, coğrafi olarak birbirine komşu olan ülkelerin bir araya gelmesidir. Bunu için en doğal bölge, bugün adına Orta Doğu denen, aslında dünyanın hem coğrafi ve matematiksel merkezi olan, hem de dinin ve medeniyetin merkezi olan Merkez Bölgedir. İslamiyetin de içinden çıktığı Merkez Ülkeler, Avrupa Birliği’nin nüfusuna, alanına, maddi kaynaklarıyla karşılaştırılabilir. Bir birlik olmaları, bırakın ortak ekonomik kalkınmayı, savaş ve istibdatın dahi bitmesi halinde bile Avrupa’yı geride bırakması mukadder olan bir bölgedir.

Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Irak, Suriye, Yemen, Azerbaycan, Umman, Filistin, Ürdün, Lübnan, BAE, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Kuzey Kıbrıs gibi Müslüman çoğunluklu ülkelerin yanısıra Gürcistan ve barışın sağlanması halinde İsrail ile Ermenistan’ın da katılabileceği böyle bir barış ve refah birliği için mevcut ateşe rağmen toplumlar hazırdır.

400 milyon nüfuslu, ABD, AB ve Çin’le beraber dünyanın dördüncü büyük ekonomik gücü aslında çok kısa zamanda kurulabilir.

Türk-İslam Birliği Modeli

Bir nesil önce Sovyet işgalinden kurtulan Türk cumhuriyetleri bizi sevindirse de, hem dışişlerimizin basiretsizliği ve çapsızlığı, hem vizyoner liderlerin olmaması, hem istihbarat ve ağırlık olarak yetersizliğimiz, hem o ülkelerde ihanetler, hem Moskova’nın oyunları ama en önemlisi de bu bölgeleri olduğu gibi FETÖ’ye iltizam ederek onlara güvenmemizin sonucunda Türk Cumhuriyetleri yakınlaşmanın aksine, bizden iyice uzaklaştılar. Ne medyada, ne kültür hayatında Türk dünyası diye bir yer bulunmuyor. Eski Turancılar bile Turan’ı unuttu, bahsetmekten utanıyorlar. Türkiye, Özbekistan, Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, 150 milyona yaklaşan nüfus ve önemli ekonomik kaynaklar ve stratejik coğrafyalarıyla bölgesel bir yakınlaşma için bekliyorlar.

Buna karşın Türki cumhuriyetler hala bize en yakın ülkeler. Sadece ortak dini geçmiş değil dil olarak da kolayca frekans ayarı yapılabilecek bu halklar tahminimizden daha fazla bize benzer. Bizden daha fazla deislamize olmuşlar ve İslam ile bağımsızlık ve bireysel özgürlük aynı düzlemde ele alınıyor. Türk-İslam birliğini isteyen Birlik adlı siyasi partinin üyeleri Moskova, Londra, Washington ve Tel-Aviv’in ortak çabasıyla canavarca işkencelerle ortadan kaldırıldı. Ama Türk-İslam birliği rüyası çok uzak değil. Yeter ki Moskova’yı korkutmayacak ve onu da işin içine katacak bir plan yapılsın.

İran-Turan Modeli

Belki de en az ele alınan fakat en gerçekçi olabilecek model İran-Turan modeli olabilir. Tıpkı İran mitolojisindeki Feridun’un dünyayı iki oğlu İran ve Turan arasında paylaştırması gibi, tarih boyunca Farslar ve Türkler içi içe organizmalar gibi bir yaşam sürmüşlerdir; bu durum Orta Asya steplerinden, İran’a ve Anadolu’ya çeşitli sürtüşmelerle devam etmiştir.

Eskiden kültürlü bütün Osmanlı Müslümanları, Bosna’dan Bağdat’a, Farsça bilirdi. Kuran’daki her Arapça kelime gibi Şehname’de geçen bir kelime de Türkçe’nin parçası kabul edilirdi. Dilimizdeki Arapça kelimeler Farsça üzerinden, onun anlam değişimleriyle bize geçmiştir. İran’da da özellikle askerler ve tüccarlar Türkçe bilirdi. Hala daha Tahran’da ticaret hayatında ilerlemek için Türkçe bilmek yaygındır.

İran Şii ve Farisi ağırlıklıdır. Amanüfusunun dörtte biri Türk kökenli Azerbaycanlılar, Horasanlılar, Kaçarlar, Kaşkailer gibi etnik Oğuz gruplardan oluşmaktadır. Bunun dışında da İran kökenli Sünni topluluklar da ülkenin sekizde biri kadardır.

Türkiye de Sünni ve Türk ağırlıklıdır. Amanüfusunun beşte biri İran kökenli Kürtlerden ve Zaza’lardan oluşmaktadır. Bunu dışında da Alevi dediğimiz Caferi veya karışık inançlı ama hepsi 12 İmamcı olan dini kesimler nüfusumuzda bir orana sahiptir.

Demek her iki ülke de birbirinin özellikleriyle harmanlanmıştır.

Daha da önemlisi tarih boyunca ortak yaşam sürmüş bu iki halk, birbirinin desteği olmadan Kafkaslar, Kuzey Arabistan ve Orta Asya’da gücünü artıramamaktadır. Biri artınca diğeri engel olmakta bu da Rusya, İngiltere, Amerika ve İsrail’e yaramaktadır.

Oysa Kafkaslar (Kuzey Azerbaycan), Kuzey Arabistan (Lübnan, Suriye, Irak) ve Orta Asya geleneksel olarak her iki ülkenin ortak dostlarıdır. İran-Turan Projesinde, Türkler ve Farslılar arasında bir dengenin kurulmasıyla bütün bu ülkelerin ortak çalışmasıyla 350 milyonlukbir nüfusu, muazzam kaynakları, iki ana diliyle bölgesel bir süpergüç olabilir. Türkiye, İran, Özbekistan, Irak, Suriye, Kazakistan, Azerbaycan, Tacikistan, Kırgızistan, Afganistan, Lübnan bunu parçası olabilir; Pakistan, Balkan ülkeleri, Kafkas ülkeleri de buna gözlemci olarak katılabilir.

Türkiye’deki İraniler ve Alevilerle, İran’daki Türkiler ve Ehl-i Sünnet de bunu ister. Orta Asya, Afganistan, Azerbaycan’da, Irak’ta iki ülkeye de yakın olanlar, birbirinden ayrılması zor olan Türk ve İrani, Sünni ve Alevi unsurlar bunu ister.

Hem de Hilafetin eski merkeziyle Şiiliğin merkezinin uzlaşması demekmecburen İslam dünyasında Kuran ortak paydasının hâkim olması, bunun vereceği zincirleme reaksiyonla kültürün, bilimin, ilerlemenin hızlanacağı bir çağ anlamına gelmektedir.

Dahası yukarıdaki içinde Türkiye’nin olması gereken bütün bu projeler aynı anda başlatılabilir, birbirlerine engel değildir.

Bu alternatif İslam Birliği modellerini açıkça ele almamız, sürekli gündemde tutmamızgerekmektedir.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.