İslam’ın ekonomik temellerini altı başlıkta özetleyebiliriz:
1. Her düşünce temelinin çıkış noktası, Alemlerin Rabbinin varlığına olan sorgusuz sualsiz inançtır. Bu inanç, Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak ona kayıtsız şartsız kulluk etmek anlamına da gelir. Buradan hareketle Müslümanlar, temel anlayışları Allah’ın koyduğu kaidelere ters olan hiçbir sisteme özenemez veya o sistemi taklit edemezler. Bu kural, İslam’ın ilk temel prensibidir.
2. İkinci temel kaide, İslam’ın hayatın her alanına hitap eden bir yaşam biçimi olmasıdır. Bu kapsamın içine sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi ve etik her türlü davranış ve düşünce dahildir ve her biri Allah’ın emirleri üzerine inşa edilmiştir. O halde, kulların Allah’ın öğretisini kabul edip etmemesi bir tartışma noktası değildir. Aksine, her şey Allah’ın emirlerinin çizdiği yol üzerinedir.
“…Biz sana bu kitabı, her şeyi açıklayan, bir yol gösterici, bir rahmet ve Müslümanlara bir müjde olarak indirdik…” (Nahl 89).
3. Üçüncü temel prensip, Cenab-ı Hakk’ın insanları belli bir görev ve sorumluluğu yerine getirmek için yaratıp Dünya’ya gönderdiğine olan inançtır. Allah (c.c), koyduğu kurallarla rehber olacak ahlaki değerleri tespit etmiş ve insanların kendi özgür iradeleriyle bu değerleri özümseyerek yaşayacaklarına inanmıştır. İslam ayrıca yaratılan ayetler üzerinde ihtisasta bulunmaya imkân sağlamış ve ahlaki, sosyal ve maddi gelişmelerin bir uyum içerisinde ilerlemesine olanak tanımıştır.
4. Dördüncü kural ise Allah’ın insanlığa yardım etmek için evrendeki kalan her şeyi onlara hizmetkar olarak yarattığı inancıdır. Kuran-ı Kerim’de bu duruma işaret eden ayetler mevcuttur:
“Allah o (yüce) varlıktır ki, emri gereğince içinde gemilerin yüzmesi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için ve de şükredesiniz diye denizi size hazır hale getirmiştir.” (Casiye 12).
Unutulmaması gereken önemli bir nokta ise bu kural ve ayetlerin, insanlara sınırsız hak tanımadığıdır. Her ne kadar bu kaynaklar insanlığın hizmetine sunulmuş olsa da, bu kaynakların pervasızca kullanılması doğru değildir. Hatta Kuran’daki birçok ayette, insanlara kaynakların sorumlu kullanılması konusunda uyarılar yapılmıştır. Allah (c.c), kullarının evrenin sunduğu imkanlardan faydalanmasını istese de sınırlarının bulunduğunu unutmamalarını istemektedir. Cenab-ı Hakk’ın koyduğu sınırlar aşılmadığı ve israf edilmediği sürece bu kaynaklardan faydalanmak günah sınıfına dahi girmemektedir. İlgili bir ayette Allah (c.c) şöyle demektedir:
“Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tatları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O’dur. Ürün verdiğinde ürününden yiyin ve hasat günü de hakkını verin; israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.” (Enam 141).
5. Beşinci temel prensip ise Ahirette sorguya alınacağımızdır. Allah, insanlara sayısız nimet ve imkan tanımıştır. Bunun sonucu olarak da Ahiret gününde her bir bireye bu kaynakları nasıl kullandığı ve hayatını nasıl geçirdiği sorulacaktır. Doğal olarak ekonomik yaşam ve zenginliğin nasıl kullanıldığı da sorgunun konuları arasındadır. Allah (c.c):
“Sonra ant olsun ki, o gün (kıyamette) size verilmiş olan her nimetten sorguya çekileceksiniz.” (Tekasur 8).
6. Altıncı temel kaide ise farklı zenginliklere sahip insanların Allah (c.c) katında birbirlerine karşı üstünlüğü olmadığıdır. Fakirlik ve zenginlik, Allah’ın takdirindedir ve dilediklerine bu imkanı bahşeder.
“Allah dilediği kimsenin rızkını bollaştırır, dilediği kimsenin rızkını ise daraltır…” (Ra’d 26).
Hem fakirlik hem de zenginlik aynı zamanda Allah’ın kullarına birer imtihanıdır. Malın veya paranın başka insanlara baskı kurmak için mi yoksa İslam’ın belirlediği çizgide kullanılarak hayırlara vesile mi olduğu Ahiret sorgusunda kulların karşısına gelecektir. Kur’an-ı Kerim’de Yaratan şöyle buyurur:
“Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir fitne (imtihan)dır. Büyük mükafat ise Allah katındadır.” (Tegabun 15).
Büyük bir ihsan ve lütuf bahşedilerek daha önce görülmemiş bir ülkeye hükümdarlık eden Hazreti Süleyman, şöyle söylemiştir:
“Bu, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır.” (Neml 40).
Allah (c.c), bireyin biriktirdiği zenginlik, sahip olduğu güzellik veya ten rengiyle ilgilenmez. Aksine, kalbindeki hürmet duygusuna dikkat eder. Ayetlerinde şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi ırklara ve boylara ayırdık. Allah katında sizin en değerliniz, en erdemli olanınızdır…” (Hucurat 13).
Peygamber efendimiz (s.a.v) de konuyla alakalı şu sözleri söylemiştir:
“Gerçekten de Allah sizin fiziksel özelliklerinize veya zenginliğinize değil kalbinize ve amellerinize bakar.” (Sahih-i Müslim).
Yukarıdaki bilgilerden yola çıkarak, temel aldığı kaidelerden dolayı İslami ekonomik sistemin diğer sistemlerden net bir şekilde ayrıldığını söyleyebiliriz. Kapitalist bir düzende, ekonomiyle alakalı bazı kuralların sistemin mantığı sebebiyle ahlaki ve etik değerlerin üzerine koyduğu görülebilir. Aynı yorum komünist, sosyalist ve diğer toplumlarda da gözlemlenebilir. Bu altı kural sayesinde İslami ekonomik sistemin; bireyin ve toplumun kazançlarını dengelediğini, maddi kazancın yanında manevi getirileri de hedeflediğini ve temel amacının Allah’ın rızasını kazanmak olması sebebiyle adil bir düzen getirdiğini söyleyebiliriz. Allah (c.c), adil bir düzende yaşamayı bizlere de nasip etsin.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi