-Allah bağlılarını artırsın- Peygamberimizin aşağıda sunulacak iki uygulaması, İslâm’ın Hıristiyanların mabet dokunulmazlığı ve ibadet hürriyetini koruduğu ve de korumakta olduğunu belgelendirmektedir.
Şarkta ve garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah’ın, Peygamber’in ve tüm müminlerin himayesindedir.
Hıristiyanlık dini üzere yaşayanlardan hiç kimse istemeden İslam’ı kabule zorlanmayacaktır.
Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar.“
(İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, Es-Siretü’n-Nebeviyye, Daru’t-Türasi’l-Arabiyle, Beyrut, 1396/1971, II/141-150)
Onların giysileri ve develeri Medinelileri çok etkilemişti; öğleden sonra geç saatlerde, Mescid-i Nebevî’de Muhammed (a.s.)’ın huzuruna çıktılar. Daha sonra kendilerine has ibâdetlerini yerine getirmek istediler; bu amaçla Resûlullah (a.s.) dışarı çıkıp Mescid’i onlara bıraktı: “İbâdetleri sırasında doğuya yöneldiler.”
(Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, c: 1, s: 619-620, 1022. paragraf)
Mirat Haber. Com okuyucumuz yukarıda sulan belgeleri okuduğunda başlığa aldığımız hakikati derinliğine kavrayabilir ve üzerinde değerlendirme yapabilir. Bu sebeple biz ayrıca açıklama yapma gereğini duymuyoruz. Ancak bir iki noktaya değinmek istiyoruz.
Bu belgelerden hareketle Ayasofya’nın camiye çevrilmesi konusu gündeme getirilebilir ve de fikren tartışılabilir. Ancak mail-i inhidam olan Ayasofya, Müslümanlar tarafından onarılmış ve büyük bir külliyeye dönüştürülerek korunmuştur. Daha açık bir anlatımla ecdadımız, Ayasofya’yı kaderine terk etmediği gibi depo, iş yeri ve müze türü bir yere dönüştürmemiş, ibadethane olma vasfını geliştirerek korumuştur.
Geliştirerek korumuştur yani Allah’ı baba oğul ve kutsal ruh olarak niteleyen Teslis’i aslına yani Allah’ı birleme olan Tevhid’e dönüştürmüştür. Selam üzerine olsun Hz. İsa’nın tebliğinde yer alan ve bazı Hıristiyan mezheplerince halen ve kısmen korunan namazı aslına irca etmiş, Hz. İsa’nın kıldığı gibi kılmış ve kıldırmıştır. Yani Ayasofya Allah’ı birleyenlerin kıldığı namaz ibadetiyle yüceltilmiştir.
Burada bilvesile açıklamak gereğini duyduğumuz bir diğer husus, kiliseler veya havraların kılıç hakkı veya hakimiyet hakkı olarak camiye dönüştürülmesi şeklinde Kur’an ve Sünnet’e dayalı bir görevin olmadığı hakikatiditir.
ALİ Rıza DEMİRCAN