islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

İslam İmandır…

İslam İmandır…
24 Mayıs 2022 10:00
A+
A-

İslam’ın temelini iman oluşturur. İmanı aldığınızda İslam’dan geriye bir şey kalmaz! İman, İslam’ın üzerine bina edildiği metafizik ilkelere güven duyarak kabullenmek ve hayatı ona göre düzenleme iradesini taşımaktır. İman, üzerine İslam’ın ilkeleri inşa edilir. İbadetler, imanın mücessem biçimi olarak öne çıkar. İslam, söz konusu edilen beşeri dinlerin taşıdığı zaafları taşımaz! Çünkü iman üzere kurulu olduğu için içten ve samimi bir bağlılık olduğu gibi, ibadetlerin biçimi kadar ruhunu da belirgin kılar.

İslam, gönderilmiş/inzal edilmiş bir düşünce ve eylem diyalektiğidir. Hem ilkeleri gönderilmiş, hem ibadetlerin adedi, şekli ve içeriği de belirlenmiş ve bildirilmiştir. Yani beşeri bir müdahalenin mümkün olmadığı bir yapıdan söz ediyoruz. Ayrıca İslam, beşeri bir müdahaleyi hem uygun görmez, hem meşru görmez ve hem de imkân tanımaz! Yani beşeri bir müdahale zaten müdahaleye açık bir yapı taşır. Ve dinin yerine ikame edilemez. Bu yüzden İslam, din ve yorum arasındaki derin farkı ortaya koyan bir bakışı ve yöntemi inşa etmiştir. İcma, epistemik olarak dinin yorum üstü bir bakışı işaret ettiğini gösterir.

İman ise; İslam’ın ilahi inayet ile gönderilmiş bir yapıyı taşıdığını ve bunun bir silsile gibi yukarıdan aşağıya doğru bir seyir izlediğini de içerir. İmanın ilk umdesi; İslam’ın İlahi İrade gereği gönderilmiş olduğu,  insan ve tarihine müdahale, şeytan ve insanın kötülük boyutuna karşı bir korumayı içerdiğidir. Elbette ki ilahi irade aynı zamanda tahakkuk üzere ilahi bilgiyi/vahyi göndermektedir. İlahi bilgi ilahi irade ile tanımlanmış ve gönderilmiştir. İlahi bilgi/vahiy, hem insanın kulluğunun gereğini yerine getirecek ruh ve biçimi hem de varlığın üzerine bina edildiği ruh ve bedeni anlatarak insanı aydınlatmaktadır. Böylece insan, oluş, var oluş, süreç, varlık ve varlığın doğasına yönelik ilgisini bilgilendirerek onu yaşama karşı mücehhez kılmaktadır. İlahi karar ve uygulama olan ilahi irade ve ilahi bilginin iman konusu olması elzemdir. Bu, yukarıdan aşağıya doğru bir seyir izler. Üçüncü aşaması ise nübüvvettir. Vahyin teslim edildiği kişi ve bu kişinin ilahi irade tarafından seçilmesi ve ona gönderilen ilahi bilginin hem içeriğini hem biçimini öğretmesi ve yanlışlarının düzeltilmesini de içermesidir. Yani nübüvvet de tıpkı ilahi irade ve ilahi bilgi gibi ilahi bir terbiyeyi/öğretmeyi göstermektedir. Böylece Resul’ün İslam açısından konumu, yukarıdan aşağıya doğru en son aşamayı temsil etmektedir. Yani Elçi sadece bir aracı değil, aracılık ettiği şeyi en iyi ve en doğru şekilde öğrenmiş ve örnek seçilmiş kişidir. Yani ilahi iradenin ilahi bilgi üzerinden temsiliyetini sağlama alan bir ilahi inayetin varlığını gösterir. Her üç aşama ilahi iradenin tecellisinin nasıllığını gösterir müminlere…

Her üç kavramın insan hayatındaki değeri ve anlamı çok önemli ve süreklileşen bir bakış üzerinden kendi imanının kemale doğru yürüyüşünü sağlayacak bir düzeni işaret eder. Bu üç kavramın birbirinden kopartıldığı zeminler ve düşünceler sapmaları beraberinde taşımaktadır. Çünkü ilahi din; ilahi menşeli ve bütün özellikleri ile ilahi olana nispeti mutlak olandır. Yoksa imanın konusu olamaz! İman, gaybi olanın alanında tezahür eder. Yani güven, tecrübe ile elde edilecek bir şeydir. İlahi bilgi, enfüsümüzde tecrübeye konu edilecek şeyin neliğini bize izah eder, öğretir. Bu öğretim hem bilginin gönderilmesi ve hem de bilginin uygulamada neye tekabül ettiğini göstermesi bağlamında geçerli olandır. Bilgiyi gönderen ilahi irade, insana dilediği gibi yorumlama hakkı tanımadı. Bilakis,  onun yorumunu da peygamber aracılığı ile yaparak inayetini tamamladı. Artık insan için herhangi bir mazeret bırakılmamış oldu.

Sapma, bu üç aşamanın reddi, ya da birini reddederek diğerlerinin fonksiyonlarına halel getirmektir. İster en alttaki olan nübüvveti devreden çıkar, ister ilahi bilgiyi/ ikinciyi aşamayı devreden çıkar, ister ilahi iradeyi en üst ilkeyi devreden çıkar bir sapma ile karşı karşıya bırakır. Bu çerçeve anlaşılmadan İslam ile kurulabilecek eylem ve teorik zemin doğru tanımlanamaz! Doğru tanımı kaybeden her şey belirli bir süre sonra değişime, başkalaşıma uğrar. İşte İlahi İrade, Rabb sıfatının gereği olarak insana yönelik rahmeti ile yukarıdan aşağıya doğru bir inzal sürecini harekete geçirerek insanın kendini koruması, geliştirmesi, ilahi inayete hak kazanması, imtihanını verebilmesi için gerekli olan şartların hazırlanması bağlamında hayata müdahale etmektedir.

Tarihte ve bugünde meydana gelen İslam ve din üzerine gelişen tartışmaları bu gözle yeniden okumakta yarar var. Din ve yorum, mezhepler meselesi, kelam ve tartışmaları, felsefe ve akıl tartışmalarını da bu bağlamı dikkate alarak yeniden düşünmekte yarar var. Sahih ve sahici bir İslam anlayışı ve bilgisi ancak ilahi iradenin ilahi inayet gereği ilahi bilgiyi göndererek bu bilginin neye tekabül ettiğini de öğreterek onu insanlara temsil üzerinden aktarmasıdır. Böylece her insan, bu nedir, sorusuna cevap bulabilecek ve kendi iç itminanını sağlayabilecek bir vasata sahip olacaktır. Artık insanın sapması, yoldan çıkması, fesada uğraması, fısk üzere olması, şirk koşması bizatihi kendi sorumluluğunda olacağı için karşılığını aldığı zaman bir itiraza da mahal kalmayacaktır.

Modern İslam düşüncesini oluşturan unsurlar ve bu unsurlara yönelik geliştirilen eleştiri ve kabuller bu çerçeve içinde yeniden düşünülmeyi hak etmektedir. Bu hak etme, bir sapmayı baştan engelleme adına olacaktır. Elçinin konumuna yönelik yapılan eleştiriler, sünnet bağlamında geliştirilen eleştiriler, hadis meselesine yeni yaklaşımları da bu çerçeve içinde yeniden düşünülmelidir. İmanın en temel üç umdesine yönelik ciddi bir muğlaklığın oluştuğu bedihidir. Bu muğlaklığı aşmanın yolu ise İslam açısından asla vazgeçilmeyecek bu üç umde; ilahi irade, ilahi bilgi ve ilahi temsiliyet/nübüvvet ile ilahi inayetin tamlığının sağlandığını anlamaktır.

Bu mesele doğru kavranıldığı zaman birçok modern sorunun da kendiliğinden çözüme kavuştuğu görülür.

Allah, kendi muradını en iyi bilendir.

Abdulaziz Tantik

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.