Varlığımıza yönelik maddi terör bitirilemiyor. Çünkü İslam’a göre bizler, maddî teröre ve doğal afetlere davetiye çıkararak yaşıyoruz.
Son bir asrı ölçü alırsak Ülkemiz üzerinde oynanan oyunların sonu gelmiyor. PKK zulmü ise bunların arasında on binlerce can almış özel konumlu bir bela.
Son Tusaş saldırısı BRICS’e katılım girişimimiz ve savunma sanayiindeki gelişimimizle ilgili PKK ile verilmiş Amerka’nın mesajı olarak değerlendiriliyor.
Bu tür tesitlerde doğruluk payı var. Ama maddeci bir kafa ile teşhiş edemediğimiz için önlemlerini alamadığımız daha köklü hatalarımız olsa gerek.
Allah’ın son Resûlü Hz. Muhammed, kendisine indirilen Allah’ın Kitabı Kur’ân’ın özünden hareketle şöyle buyurur:
“Bir topluluk Allah’ın emirleri ve yasaklarına bağlı kalarak yaşamak taahhüdünü bozarsa Allah onların düşmanlarını onlara saldırtır. (Düşmanları da onlara problemler oluşturaka onları zaafa uğratır.)
Bir topluluk Allah’ın indirdiği (sosyal, iktisadî, hukuki ve ahlâkî) kanunları tatbik etmezse onların arasında fakirlik yaygınlaşır.
Zina ve homoseksüelliğin yaygınlaşarak açığa vurulduğu toplumda (aklî hastalıklar ve) ölüm oranı artar.
Ölçü ve tartıda) adaleti çiğneyen topluluğa yer bitkileri kısılır ve onlar kıtlığa uğratılır.
Zekâtını vermeyen topluluğa ise yağmur yağdırılmaz. Eğer hayvanlar olmasa onlara hiç mi hiç yağmur yağdırılmaz.” ( Suyuti el-Camiü’s-Sağîr, Hamsün…)
Tabîatta ve insanın maddî yapısı üzerinde sebeb-netice kanunu hakimdir. Zuhur şekli pek çok olan bu umûmi kanunu koyan Allah’tır.
Allah dilediği ve dilediği şekilde düzenlediği için bulut yağmura, tohum bitkiye, döllenme yavrulamaya sebebtir. Bu sebeb netice ilişkisini müşahede edebildiğimiz / izleyebildiğimiz için kabul ediyoruz.
Peygamber’imizin yukarıdaki hadîsimizde ve benzeri hadîslerde açıkladığı sebeb-netice alâkasını ise kafa gözü ile müşahede edemediğimiz için kavrayamıyoruz.
Aslında sebeb-netice münasebetlerinin cereyan ettiği eşyadaki bütün ilişkileri tesbit edebilmiş değiliz. Bu sebeble Peygamberimizin Allah’ın kendisine bildirdiği için bildirebildiği manevî gibi görülen sebeblerle maddî neticeler arasındaki bağlantı gerçeğini kavrayamamamız normaldir. Kaldıki aşkla cinnet, üzüntü ile ülser ve bir çift tahrik edici sözle cinayet arasında sezinleyebildiğimiz fakat tam bir açıklık getiremediğimiz türden, bize göre karmaşık pek çok sebeb-netice ilişkisi önümüzde çözüm beklemektedir.
Netice olarak deriz ki; biz mü‘miniz. Kur’ân ve Sünnet ile açıklanan sebeb netice ilişkisinin rûhî ve sosyal hayatımız üzerindeki etkisini açıkça kavrayamasak da kabûl ederiz.
Allah, evrende ve yeryüzünde muhteşem bir doğal düzen kurmuştur. Yarattığı tabiat kanunlarıyla da bu düzeni korumakta ve yaşatmaktadır. Allah özel yaratığı olan biz insanlar için de bize özgün yasalar dizisi olan İslam Dini’ni hayat düzeni kılmıştır.
İslam, Ilahi bir düzendir, hayatı amaçlandırıp konumlandırmadır. Hukuki ve sosyal adalettir. Adil şiddettir. Erdemler dizisidir. Ölüm ötesinde ışık tutan Cennet yoludur.
Bu hayat düzeninden sapma fesad yani kaostur, insanlığa yöneltilmiş terördür.
Bu manevi terör de maddi terörü ve doğal afetleri doğurmaktadır. Bunun için dir ki Rabbimiz şöyle buyurmakta ve sormaktadır:
“Göklerde ve yerde olan her şey, isteyerek veya istemeyerek O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken, onlar kalkıp Allah’ın dininden /yaşam düzeninden başka bir din mi arıyorlar?” (Al-I İmran 83)
Ali Rıza Demircan
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-