Güzel kardeşlerim; aziz Peygamberimiz efendimizin trafik hayatımızla ilgili mucizevi buyruklarını açıklamaya başlamadan önce bazı hatırlatmalar yapma gereğini duyuyorum.
14 asır önce aziz Peygamberimizin yaşadığı dönemin Medine’sini tahayyül etmeye çalışalım. Basitçe bir şehir, patika yollar ve bu yollarda problem olarak görülebilen, yollardaki taşlar, kemikler, dikenler ve yollara uzanan ağaç dalları. Bir önemli görülebilecek problem de insanların, yollarda yayalı ve araçlı, bir diğer tabirle atları ve develeri üzerinde sohbete koyulmaları. İşte böyle bir dönemde aziz Peygamberimizin koyduğu, inanınız, ancak mucizevi olarak nitelendirebileceğimiz genel kurallar var. Şimdi bu kuralların açıklamasına başlayabiliriz.
Sevgili Peygamberimiz efendimiz; bir gün kendisine inanan insanlar olan sahâbilerine yollarda yaya veya vasıtalı olarak yani binekli olarak sohbet etmemeleri; bu şekilde yollarda geçişe engel olmamaları uyarısında bulunur. Sahabilerle Peygamberimiz arasında şöylece bir konuşma geçer:
-Ya Rasûlallah! Yollarda karşılaştığımızda konuşmamız/sohbet etmemiz kaçınılmaz gibi bir durum. Ne yapmamızı emir buyurursunuz?
-O halde yolun hakkını veriniz/Yollarda uygulamanız gereken kurallara uyunuz. Yolun hakkı olan kurallar ise , yolda eza / zarar verici olmamak/ var olan ezayı gidermek, gözü korumak, selam alıp vermek/ barışçı olmak ve insanlara emir bil maruf ve nehiy anil münker yapmaktır.
Aziz Peygamberimiz bir defasında da yolda uygulanması gereken kurallara, iki tanesini daha ilave ederek de şöyle buyurur:
-Uygulamanız gereken diğer kurallar da adres soranlara rehberlik yapmak ve mazlumlara yardım etmektir.
Aziz Peygamberimiz, böylece yollarda yapılması gereken ve bir bölümü görgü kurallarımızı oluşturan görevlerimizi altı madde halinde öğretir.
Güzel kardeşlerim; şimdi sırasıyla bu görevlerimizi açıklamaya çalışalım, açıklayalım ki bu görevlerin dünya hayatımıza sağlayacağı faydalar yanı sıra ahiret hayatımızın mutluluğuna da vesile olabileceklerini öğrenmiş olalım.
Güzel kardeşlerim; eza, maddi veya manevi olarak zarar verici olan olgudur.
Bir sahâbi öğüt almak için Peygamberimize gelerek “Ya Rasulallah, bana faydalanacağım bir öğüt verir misiniz,” der, Peygamberimiz de ona “Yolda eza verici olma/ var olan ezayı gider,” buyurur.
Konumuzla ilgili bir hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyururlar:
“ İman yetmiş küsur bölümdür. En yüksek bölümü “La ilahe illallah” diyerek tapınılacak ve yasalarına uyulacak ilâh’ın yalnızca Allah olduğu gerçeğini dile getirmektir. En alt bölümü ise yoldan ezayı, yani zarar vericileri gidermektir.”
-Salât üzerine olsun- O, bir diğer hadislerinde de şöyle buyururlar: “Bana ümmetimin sevapları ve günahları gösterildi. Sevapları arasında yoldan zarar vericileri gidermelerini gördüm.”
Sevgili kardeşlerim; Aziz Peygamberimiz, yoldan ezayı yani zarar vericileri gidermeyi örneklendirirken bize, döneminin şartları içinde oluşan zararları aktararak yollardaki taşların, kemiklerin, dikenlerin giderilmesi ve yollara sarkan ağaç dallarının kesilmesi örneklerini vermiştir. Ne kadar basit gibi görülüyor değil mi?
Geliniz, Aziz Peygamberimizin, yoldan zarar vericileri gidermeye ilişkin mucivevî hadislerini zamanımıza uyarlayalım. Günümüzde yollarda hem zarar verici oluyor ve hem de zarar verici olanları giderme konumunda bulunuyoruz.
Günümüzde kişiler, araçlar, ticari tezgâhlar ve reklam panoları yollarımızda zarar vericileri oluşturuyor. Yolda zarar vericiler başta kişilerdir. Yani vasıta kullananlar ve de yayalar.
Güzel kardeşlerim, yollarda hız ölçülerini aşar şekilde araba kullananlar, alkollü araba kullananlar, uykusuz araba kullananlar, stresli ve elemli iken araba kullananlar hem kendi öz canlarını tehlikeye atmakta hem de yollarda olan yayaları ve vasıtalıları tehlikeye düşürmektedirler. Yani zarar oluşturmaktadırlar. Müslüman olarak birinci derecede vazifemiz zarar oluşturmamaktır.
Hızlı, alkollü ve uykusuz araba kullanmanın ne büyük tehlikeler doğurmakta olduğunu biliyorsunuz. Günümüzde ölümle sonuçlanan trafik kazalarının büyük bölümü bu nedenlerle oluşmaktadır. Artık bu gibi trafik kazalarını hata olarak yorumlayamayız. İslam hukukçularının dilinde bu tür ölümlere sebebiyet veren kazalar, kasta benzer, sorumluluk doğuran ve kişiyi mânen katil durumuna getiren kazalar türündendir.
Güzel kardeşlerim; yaya olarak, zarar vermeye gelince, trafik kurallarını uymayanlar; yasak alanlardan geçmeye kalkanlar, üst geçitleri kullanmayanlar, vasıtalara asılı yolculuk yapanlar ve benzerleri de sevgili kardeşlerim, yollarımızda zarar verici olmaktadırlar. Oysa Peygamberimiz zarar verici olmayı da yasaklamakta, oluşacak zararları gidermeyi de bize bir görev olarak yüklemektedir.
Bir de sevgili kardeşlerim! Yanlış kullanımlı araçlar var. Bakımsız araçlar, yasak yerlere park edilen araçlar, insan, hayvan ve eşya ile aşırı yüklenen araçlar ve bir de güvenlik tedbirleri alınmaksızın yüklenen araçlar var. Bu araçlar, hem bu araçların sahipleri ve kullananları için, hem de diğer yayalar ve vasıtalar için zarar verici olmaktadır. Oysaki zarar verici olmamak ve oluşan zararları gidermek konumundayız.
Sevgili kardeşlerim; birçok esnafın yollara ticari tezgâhlar kurdukları, geçişi engelledikleri malumunuzdur. Yollara dikilen ve dikkatleri dağıtan müstehcen resimleri içeren panolar da ayrı bir problemimizdir. Bunlar da maddeten ve mânen zararları oluşturmaktadır. Hiçbir Müslüman bu tür zararları oluşturmamalı, bilakis oluşturanlarla mücadele etmelidir.
Böylece Peygamberimizin buyrukları çizgisinde “Yollarda zarar verici olmamak ve oluşan zararları gidermek” şeklindeki ilk görevimizi açıklamış olduk
Peygamberimizin yüklediği ikinci bir görev de, bakışlarımızı korumaktı. Kur’an-ı Kerim’in Nur suresinin 30 ile 31. ayetlerinde mümin erkekler ve kadınlara bakışları korumak görevi yüklenmektedir. Bizler, Kur’ân ile alaycı bakışlardan, korkutucu bakışlardan ve bir de cinsel arzulu bakışlardan men edildik.
Yol görevi olarak gözü korumanın ise özel bir anlamı vardır. O da yaya olarak, vasıtalı olarak ve kamu ulaşım araçlarında yolculuk yapan kişiler olarak, asla bakışlarımızla insanları rahatsız etmemektir. Bakışlarımızla rahatsız etmemek gibi görgü kurallarından yoksun mümin kardeşlerimizin, yollarda bakışları ve davranışlarıyla insanları nasıl tedirgin ettikleri ve üzdüklerini biliyoruz. Üzdüğümüz ölçüde günahkâr olacağımız da açıktır.
Devam edecek…
Ali Rıza Demircan
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-