Bismillahirrahmanirrahim
Ön ve Geri Planda Olan İnsanlar
Siyasiler, ilim adamları, yazarlar-çizerler, sivil ve askeri üst düzey bürokratlar, ses ve sinema sanatçıları, ünlü sporcular, din adamları; (diğer toplumlarda papa, piskoposlar bizde Diyanet İşleri Başkanı, ünlü vaizler) şeyhler, cemâat başkanları, büyük zenginler, sivil örgüt liderleri…
Bunlar toplumumuzun önünde yer alan insanlardır.
Ön Plandakiler İmanlı ve Erdemli İse…
Toplumun önünde aldığına işaret ettiğiniz insanlar eğer Allah’a ve ahiret hayatına iman eden; helâl-haram tanıyan; canlara ve mallara saygılı insanlar ise; doğru, adil, merhametli ve mütevazı kişiler ise toplumun büyük çoğunluğu imanlı, ibadetli, ahlâklı ve dürüst olur.
Eğer toplumun ön saflarında yer alan insanlar inkârcı, helâl haram bilmez, çıkarcı, yalancı ve kibirli ise, toplum da çok büyük ölçüde onlara benzer. Kur’ân’ımızın açıklamasına göre inançta ve yaşamda benzeyenler ile kendilerine benzetilenler Cehennem’de buluşurlar. (A’raf 38-39)
Güzel kardeşlerim! Toplumun ön planında yer alan insanlar genelde övülürler. Aşırı övgüye mazhar kılınırlar. Geri konumda olanlar ise överler, yer yer yalakalık yaparlar. Ama bizde övülenler de yalakalık yaparlar. Örneğin İslam’a çağıramayalar laik düzene, yöneticilere ve ölülere yalaka kesilirler.
Böylece toplumun bütünü Allah’a isyan eder ama farkına varılmaz. Günahkâr olunur idrak edilmez. Açıklayacağız.
Önce Kendimizi Övmemek
Sevgili kardeşlerim! Başkalarına aşırı övgüde bulunmamak; halk ifadesi ile hiç kimseye dalkavukluk yapmamak, yalakalık etmemek her bir ferdin temel İslâmî/ahlâkî görevlerindendir. Ancak kişi önce kendisini övgüden arındırmalıdır, nefsini övmemelidir. İslâm’da bütün görevler aslında kendimizden başlar. Önce kendimizden başlamalı, sonra çevreye yayılmalıdır.
Hiç kimse kendisini üstün; hatasız, günahsız, övgüye layık görmemelidir. Nisa Sûresi 49. ayette, kendilerini övenler, kendilerini tertemiz olarak niteleyenler yerilir ve şöyle buyrulur:
“O kendilerini tertemiz kılanlar; kendilerini hatasız, günahsız, üstün görerek arındıranlar yok mu? Sakın ha bu yanılgıya düşmesinler, bu yanılgılarını sürdürmesinler. Yalnızca Allah temize çıkarabilir…”
Geliştik Ama İnancımızı ve Ahlâkımızı Geliştiremedik
Son yıllarda Müslümanlar olarak büyük makamlara geldik. Fakirdik. zenginleştik ama imanımız ve ahlâkımız bu ölçüde güç kazanmadı. Sonunda, aşırı övgü hastalığına tutulduk. Dalkavukluğa, yöneldik.
Yalakalık yaptıklarımız da bizden böyle davranılmasını ister oldular. Şu anda ülkemizi ahlâken tehdit eden en büyük hastalıklardan biri budur.
Başkalarını da Aşırı Giderek Övmemeliyiz
Rabbimizden Uyarılar
Necm Suresinin 32.ayetinde Rabbimiz bizi şöyle uyarır:
“…Hakikaten Rabbinizin bağışlaması pek çoktur. Babanız Âdem’i topraktan halk ederken de analarınızın rahminde cenin iken de sizi en ziyade bilen Allah’tı. O halde size ne oluyor? Sakın ha nefislerinizi/çevrenizdeki insanları temize çıkarmayın, yüceltmeyin. Zira Allah kendisinden emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunan düzeyli müminleri daha iyi bilir.”
Peygamberimizden Uyarılar
Aziz Peygamberimizin huzurunda bir Müslüman diğer Müslümanı över. Övünce, Aziz Peygamberimiz öven kişiye şöyle der: “Yazıklar olsun sana, kardeşinin boynunu vurdun.”
Bir insanı yüzüne karşı aşırı övmek, kibre kapılacağı bir konuma yükseltmek onu mânen öldürmektir. Peygamberimiz bir diğer öğütlerinde şöyle buyurmuşlardır
“Allah bir insana hayır murad ederse, onu dinin özünü kavrayanlar ve özümseyenlerden kılar. Ey insanlar! Şu dünya malları var ya, onlar pek cazibelidir, pek albenilidir; sizi celbeder. Bu dünya mallarını kim harama bulaşmadan elde ederse, sahip olduğu mallar bereketlendirilir; sürekli kılınır, yararı görülür. Sakın ha birbirilerinizi övgü yoluna gitmeyin; birbirinize dalkavuk /yalakalık etmeyin/ aşırı övgüye yönelmeyin. Zira aşırı övgü, övülen kişiyi boğazlamaktır.”
Ölüye Övgü Caiz mi?
Aziz kardeşlerim! Diriye övgü yok da ölüye övgü var mı? Ona da yok. Atatürk’e övgü, Abdülhamit’e övgü, Abdülkadir Geylani’ye övgü, İmam-ı Rabbani’ye övgü, Halid-i Bağdadi’ye övgü yağdırıyoruz. Aşırılığa kaçan övgü ruh dünyamızı istila etmekte ve karartmaktadır.
Peygamberimiz efendimizin bazı sahabilerinin cennetlik olduğunu beyan ettiği ifade edilir. Örneğin aşere-i mübeşşere, müjdelenmiş on sahabi…Böylesi bir bilgi ana hadis kaynaklarında yoktur.
Aziz kardeşlerim Peygamberimizin çevresinde olan insanların cennetlik olabileceklerine dair bizim hüsnü zannımız olabilir ama kendisine bildirilmedikçe Peygamberimiz geleceği bilmezdi. Gaybı da bilmezdi. (Araf 188) Aksine batıl görüşlere Kur’an kapalıdır. Hayır ümid edebiliriz ama şu zat cennetliktir, diye asla kesin bir yargıda bulunulamaz. Peki ne yapabiliriz onu söyleyelim. Buhari Müslim’in bir hadisinden öğreniyoruz, Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
“Sizden biriniz arkadaşını, büyük gördüğü kişiyi övecekse ben bu kardeşimin şöyle şöyle özellikli olduğunu sanıyorum, desin. Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmasın.” Edep budur.
Sloganlar ve Alkış Tutmalar
Bu ülkede yaklaşık 140 bine yakın diyanet mensubu var. Din ve ahlak bilgisi öğretmenleri var, ilahiyat akademisyenleri var. Tarikatlar var ama cehalet kol geziyor. Özellikle yalakalık konusunda ahlâkımız yok.
Şimdi biliyorsunuz sevgili kardeşlerim açılışlarda, kapalı spor salonu toplantılarında, mitinglerde, stadyumlarda İslâm açısından topluca Allah’a ve Peygamberlerine isyan ediliyor.
“Millet seninle gurur duyuyor, mücahit falanca, en büyük başkan bizim başkan, izindeyiz… “ şeklinde sloganlar atılıyor.
Binlerce, on binlerce kişi bir adama “Millet seninle gurur duyuyor” derse adamın boynu mânen vurulmuş olmaz mı?
Yalakalığımız sadece üst düzey siyasilere de değil, stadyumlarda sporcular için de yapılıyor.
Ne oluyor sonunda, adam özelliklerini Allah’tan değil kendinden bilmeye başlıyor, kibre kapılıyor. Bir süre sonra çevresine “akıl verme, uyarma, itaat et” diyor.
a.) Bir kesimimiz uzun yıllardır “Atamız izindeyiz” diyor, izinde olduk da ne oldu? Bilimde mi geliştik, Ülkemizi savunmak için muhtaç olduğumuz uçakları mı ürettik.
b.) Halin İbd Velid, fetihleriyle giderek ünleniyor. Hz. Ömer halifeliği döneminde onu görevinden azlediyor ve niçin azlettiğini soranlara da şöyle diyor:
c.) Tasavvufun insanları ruhsal kemale erdiren bir akım olması gerekmez mi? İnanca dönüşen şu yalakalıklara bakar mısınız?
“Şeyh efendiler cennetliktir. Duası müstecabtır. Eşyaları kutsaldır, Âhirette şefaatçidir. Gaybı bilirler bu sebeple yanılmazlar.”
Hepsi yalan, hepsi yalakalık. Şiilerde masum imamlar var, onlar yanılmazlar, Sünnilerde başta mezhep kurucuları olmak üzere yanılmazlığına inanılan imamlar daha da fazladır.
Benim çok yakından tanıdığım bir zat var. Cahil ama ünlü bir mürit. Bu zatla bir cenaze merasiminde çok çok üst düzey yönetici bir kardeşimizle buluştuk. Üç kişiyiz. Ehl-i tarik kardeşimiz, yönetici kardeşimize, “Sen bize Kıyamet Günü’nde şefaatçi olacaksın” demez mi?
Samimi olsak da bu yalakalık değil de nedir? Rabbimizin izni olmasa Peygamberimiz bile şefaat edemez.
Bakın bir örnek daha sunayım . Bakın, ehli tarik olan ve kullanılan ünlü bir hurafecinin yayınladığı kitabında şeyh efendisi için neler söylüyor:
“Sebeb-i te’lîf-i kitab olan: Üstadım, Seyyidim, Senedim, Rûhumun ruhu, Kalbimin kıblesi, Nûr-u didem ve Süruru sinem, Âlim-i âmil, Mürşid-i kâmil, Delilü’s-sâlikın ve Mûsılü’l-müridin, Kutbu’l-medar, Kutbu’l-irşad, Kutbu’l-ektâb, Gavsü’l-evtâd, vahidü’z-zeman, Feridü’l-asr,…..”
Vallahi’l – azim bu yazılanların bütünü yalan ve yalakalıktır. Hele hele Kutbu’l-Aktap’lık yani evreni yönetenlerin başı olmak sıfatı tam bir Şirk’tir.
Hulâsa beğenilerimizde yalakalık yapılmamalı, Allah’ı yüceltip ona hamd etmeli. Çünkü beğenilen kişileri ve olayları yaratan O’dur.
Sevgili kardeşlerim, yalakalık/övgü adamı kâfirliğe bile götürür. Mesela Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
“Öyle bir dönem gelecek ki kişi evinden mümin olarak çıkacak, akşam kâfir olarak dönecek.”
Bu nasıl olacak? Örneğin dinlediğin bir konferans, izlediğin bir haber sonucu Allah’ın taammüden/kasıtla öldürmeye ölüm cezası verilebilir olma hükmünü ilkellik gören bir siyasiye/bir hukukçuya övgü yağdırırsan kâfirliğe yol açmış olursun.
Allah Kur’ân’da evlilik dışı ilişki olan zinayı çirkinlik ve pislik olarak nitelerken sen evlilik dışı ilişkileri doğal arkadaşlık olarak vasfedip övgü sunarsan kâfirliğe yol açarsın.
Allah tesettürü emrederken vücudunda mahrem nokta bırakmayacak derecede çırılçıplak pozlar veren kadınları ve erotik filmlerde rol alan erkekleri sanat yıldızları olarak översen kâfirlere doğru yol alırsın Allah korusun.
Aşırı Övgü Gibi Övgü Beklemek de Doğru Değildir
Sevgili kardeşlerim Müslüman yalakalık yapmamalı ve övgü de beklememelidir. Aziz Peygamberimiz efendimiz bu konuda son derece duyarlıydı. Bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar:
“Hıristiyanlarını Meryem oğlu İsa’yı övdükleri gibi sakın ha beni övmeyin. Benim için Allah’ın elçisi ve kuludur deyin.”
Sahabileri Peygamberimizi o kadar çok severlerdi ki anlatılamaz. Fakat Peygamberimiz geldiği zaman ayağa kalkmazlardı. Neden? Çünkü Peygamberimiz kendisi için ayağa kalkılmasını onaylamazdı.
Bize ne oldu da şimdilerde, hacılara, hocalara, şeyhlere, siyasilere, sporculara sanatçılara, ihtilalcilere ve de kendimize övgüler düzülmesine razıyız. Ben 60 yıldan beri sosyal hayatımızı biliyorum. Hiçbir mümin kişinin övülmesine karşı tavır koyduğunu, hayır böyle yapmayın, dediğine tanık olmadım.
Bir dua ile sohbetimizi noktalayalım:
Allahım! Bizi insanlar katında büyür ve büyütülürken senin katında küçülenlerden kılma, razı olacağın kullar zümresine ilhak eyle. Bizi göz açıp kapayıncaya kadar olsun nefislerimizin eline bırakma.
Amin…
ALİ RIZA DEMİRCAN