İslâm’da recm olmadığının sünnetteki delilleri
“Zinanın Evliler ve Bekârlar İçin Sünnetteki Cezası, Kur ‘ani Cezanın Aynıdır” gerçeğini kabul ile yüz sopa cezasını benimseyen İslâm bilginleri görüşlerini Sünnetten de hareketle gerekçelendirmektedirler ki, öteden beri tartışmalı olan bu konuda doğru olan görüş de budur. Şimdi bu kanıtları görelim.
1- Buhari, Sahîh’inin Kitabul‐ Hudûd’unun iki babında tâbiinden Şeybanî ile sahâbî Abdullah b. Ebî Evfa arasında geçen diyaloğu anlatır. Şeybanî, Abdullah’a sorar:
‐ Evet uyguladı.
‐ Recm uygulaması, zinânın cezasını yüz celde olarak belirleyen Nûr sûresinin ikinci âyetinin indirilişinden önce miydi, yoksa sonra mıydı?
‐ Onu bilmiyorum.[1]
Abdullah b. Evfa’nın uzunca yaşamış ve böylelikle Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’den 95 hadîs rivayet etmiş bir yüce sahâbî olduğunu hatırlatalım.
2- Hz. Peygamber İslâmî hükümlerin ilâhî vahiy Kur’ân tarafından henüz konulmadığı alanlar ve dönemlerde önceki peygamberlerin şerîatlerinin Allah tarafından nesih olunmamış (kaldırılmamış) hükümleriyle amel ettiği için, Hz. Mûsa şerîatinde yer alan Recm cezasını uygulamıştır. Yoksa kendisine Recm ile ilgili ‐okunmayan türden olsun‐ bir vahiy gelmiş değildir. Üstelik o, kendisine baş vuruluncaya kadar Tevrat’taki Recm cezasını da bilmiyordu. Nitekim ilk Recm cezasının Tevrat hükümlerine göre bir Yahûdî erkek ve kadına uygulanmış olduğu sahîh rivayetlerle bilinmektedir. Buharî’nin bu konudaki rivayeti şöyledir:
Yahûdiler, zinâ eden bir Yahûdi erkek ve kadını beraberce Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’e götürdüler ve (hafif bir ceza vereceği ümidiyle) onlar hakkında hüküm vermesini istediler. Hz. Peygamber onlara şöyle buyurdu:
‐ Hahamlarımız, zinâcıların yüzlerinin siyaha boyanmaları ve ters yüz edilerek hayvanlara bindirilmeleri ve böylece dolaştırılarak aşağılanmaları şeklinde bir ceza belirlediler. Yapılan açıklamaya şâhid olan Yahûdi asıllı Tevrat bilgini sahâbî Abdullah b. Selam itiraz eder ve “Tevrat’ın getirilmesini emret, Ya Resûlullah!”der. Tevrat getirilir. İlgili kişi elini Recm âyeti üzerine koyarak öncesi ve sonrasını okuyunca Abdullah b. Selam “Elini kaldır,”uyarısında bulunur. Böylece Recm ayeti ortaya çıkar ve okunur.[2]
Hz. Peygamber, “Allahım! Ben Yahûdilerin uygulamadan kaldırdıkları hükmünü tatbîk edenlerin öncüsü olacağım”diyerek hamd eder. Sonra da emir verir, zinâcı erkek ve kadın recm edilir.[3]
(Müslim’in Sahih’inin Haddü’z-Zina bölümünün 6. Babında zikrettiği ilk hadisler sonunda ‘Bu Hadislerden Çıkarılan Hükümler’ başlığı altında mütercim Ahmet Davudoğlu şu şerhi düşer:
Bu hadisteki Recm Kurân-ı Kerîm’deki Celd âyeti inmeden önce Tevrat hükmüne göre verilmiş; sonra Celd ayeti ile neşhedilmiştir. Ahmet Davudoğlu Sahih-i Müslüim Tercüme ve Şerhi, 8/375, Sönmez, İstanbul,1978)
Burada Hz. Peygamber döneminin Tevrat nüshalarında olduğu gibi yaşadığımız dönemin Tevrat nüshalarında da zinânın cezasının ölüm olduğunu hatırlatalım:
3- Ayrıca Recm delilleri olarak ileri sürülen ve Recm’in uygulandığını gösteren hadîslerde bu cezanın Nûr Sûresi’nin ikinci âyetinin belirlediği Kur’ânî cezadan sonra tatbîk edildiğini gösterir bir açıklık bulunmamaktadır. Ama Kur’ânî cezadan önce uygulandığını gösterir argümanlar vardır. Buhârî’nin şu rivayetini işaret olarak; hatta apaçık bir delil olarak değerlendirmek mümkündür.[5]
Aramızda Allah’ın Kitabına göre hüküm ver
Aralarında hüküm verilmesi için iki kişi Allah’ın Resûlü’ne gelirler. Onlardan biri şöyle der:
‐ Aramızda Allah’ın Kitabına göre hüküm ver.
Daha bilgili ve kavrayışlı olan diğeri de, aynı şekilde “Aramızda Allah’ın Kitabı’na göre hüküm ver,”diyerek talebini sunar ve ardından “Konuşmama izin veriniz,”der. Hz. Peygamber, buyur konuş, deyince de şöyle anlatır:
‐ Benim oğlum bu kişinin yanında ücretle çalışan bir işçiydi. Karısıyla zinâ etti. Durum açığa çıkınca, bana oğlunun cezası Recm (taşlanarak ölüm)’dir, denildi. Ben de oğlumu kurtarmak için yüz koyun ve bir hizmetçi kızı fidye olarak verdim. Daha sonra konuyu araştırarak bilginlere sordum. Onlar bana, oğlunun cezası yüz celde (sopa) ve bir yıl sürgün, zinâ edilen kadının cezası da Recm’dir, dediler.
Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu:
Koyunların ve hizmetçilerin sana geri verilecektir.
Allah’ın Resûlü daha sonra zinâcı gence yüz celde vurdurdu ve onu bir yıl sürgüne gönderdi.”
Sahâbî Üneys el‐Eslemî’ye de, zinâ ettiği iddia edilen kadına gitmesini ve suçunu itiraf etmesi halinde onu Recm etmesini, emretti. Üneys gitti ve kadın itiraf edince de onu Recm etti.
Allah’ın Resûlü’nün yemin ederek kendisiyle hüküm vereceğini açıkladığı Allah’ın Kitabı, Kur’ân ise, Kur’ân’da Recm cezası yoktur. Eğer Tevrat ise Tevrat’da Recm vardır. Bu da Allah’ın elçisi Muhammed’in Recm cezasını Kur’ân‐ı Kerîm’in Nûr sûresinin zinânın cezasını açıklayan ikinci âyetinin indirilişinden önce Tevrat’a göre uyguladığını gösterir.
Kaldıki Recm uygulandığının en güçlü delillerinden olarak değerlendirilen bu hadîs, son bölümü ile çelişki içermektedir. “Zinanın Cezası” başlıklı ilk yazımızda sunulan Mâiz hadîsinde görüldüğü üzere, onu, huzurunda dört defa zinâ itirafına yönelten Peyamberimizin, Üneys el‐Eslemi’ye, kadının bir defa itirafıyla Recm uygulamasını emretmiş olması da mümkün değildir. Çünkü böylesi bir emir, Nûr sûresinin, cezanın bir topluluk önünde uygulanmasını emreden 3. Ayeti ile dört defa itirafı gerektiren 8. Ayetine ve kendi uygulamasına aykırı olurdu. Üstelik Peygamberimiz, Mâiz’in zinâ ettiği kadını araştırmadığı gibi, zinâ cezası uygulanan Ğamidî’li kadının zinâ ettiği erkeği de araştırmamış, dolayısıyla ceza da uygulamamıştır. (Dârimî Hudûd 17)
Başta zinâ iftirası Kazif. Îlâ ve Zıhar, yemin keffâreti, ihramlı iken avlanma yasağı gibi çok hüküm Kur’ân’la konulmuştur. Ölüm cezası olan Recm gibi bir cezanın Kur’ân ölçüsünde ilâhi bir koruma altında olmayan Sünnet ile konulduğunu ileri sürmek kabul edilebilir bir argüman değildir. Kaldı ki Kur’ânın hüküm indirdiği bir alanda Sünnet’in farklı bir hüküm teşrî etme/koyma yetkisi yoktur.[6]
Hz. Peygamber döneminde üç‐dört defa uygulanmış Recm’in yüz celdeyi içeren Kur’ânî ceza ile birlikte uygulamadan kaldırıldığı hususunun tespîtinde bazı sahabilerce nasıl yanılgıya düşülmüş olabilir şeklindeki yöneltilebilecek mâkul soru ise şöylece cevaplandırabilir:
Müt’a nikâhı ve kaldırılış zamanı ile boşalmaksızın ilişkinin gusülü/boy abdestini gerektirip gerektirmeyeceği gibi bütün mü’minleri ilgilendiren konularda gerçeği tespit edemedikleri için ihtilafa düşen sahâbîlerin, bu konuda da gerçeği tespît edememiş olmaları tabîidir.[8]
Zinânın cezası konusunu, gerçeği pekiştiren bir hadîsle bitirelim:
“Ey İnsanlar! Allah’n koyduğu yasaklayıcı sınırlardan kaçınmanın zamanı geldi. Kim (zinâ türü) pis işlerden birini yaparsa Allah’ın örtüsüyle örtünsün; (tövbe etsin.) Çünkü açıkça zinâ ederek bize yüzünü gösterene, Allah’ın Kitabı Kur’ân’ın hükümlerini uygularız.[9]”
Aziz Peygamberimiz de Kur’ân hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. Onun uygulaması bize Kur’ân’ı nasıl anlayacağımız ve tatbik edeceğimizin örneklerini verir. Kur’ân bize yeter demek, Allah’ın Resulü olarak Kur’ân çizgisinde kendisine itaat etmemizi emreden Kur’ân ayetlerine de karşı çıkmak olur. Ki çok büyük bir hatadır. Ancak Kur’ân’ın hükümlerini dikkate almadan falanca hadis kitabında filanca sahabinin şu rivayetine göre amel olunmalıdır. Demek ise çok çok daha azim bir hata olur ki bu Kur’ân’ı da Sünneti de anlamamaktır.
Şu gerçek çok iyi bilinmelidir: Allah şanının artırsın Allah’ın Resulü olan Hz. Muhammed’in Resul vasfıylairad ettiği sözleri ve yaptığı uygulamaları doğrudan veya dolaylı olarak Allah’ın Kitabı Kur’ân ile bağlantılıdır. Çünkü O Kur’ân’ı uygulamakla yükümlü bir Resül’dür. Bu gerçeği kavrayamayanlar Mühaddis de olsalar Sünnet’i anlayamazlar.
—–
[1] Buhârî Hudûd 21, 37
[2] Buharî Hudûd 24, Ebû Davûd Hudûd 26.
[3] İ.Kesir, Mâide 43‐44;Müslim Hudud 6
[4] Tesmiye Bab 22, Cümle 22. Ayrıca bak. Levililer Bab 20, Cümle 10.
[5] Buhârî Hudûd 21.
[6] Yûnus 15, Hakka 44.
[7] İ.Kesir Mâide 43‐44.
[8] Bak. Buhârî Hudûd 21, 24, Tecrîd‐i Sarih 9/317, Ebû Davûd, Hudûd 24
[9] Muvatta Hudud 2/12
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
MİRATHABER.COM – YOUTUBE