İslami İlimler ve İtikadi Tercümelerden Gereğince İstifade Ediliyor Mu?

Türkiye’nin çeviride altın çağını yaşadığını Erhan Afyoncu dile getirmişti. Ancak telif konusunda aynısını söyleyemeyiz diyor. Bizler de başlangıç itibari ile aynı kanıdayız. Mamafih bundan sonrası için de iyi umutlar beslemekteyiz.

Yazma Eserler Kurumu, bir çok temel kitabı tercümesiyle ve modern  tetkik ve tahkiklerle yayınlıyor. Keşşaf Tefsiri gibi bir çok klasik eser, uzman hocalarımızın değerli çalışmalarıyla, heyetlerin gözetiminde yayınlanıyor. Bu çağın insanı çok şanslı. Hatta öyle şanslı ki, evler birer üniversiteye dönüşmüş biçimde. Hem tercümeli, hem tetkikli yayınlar büyük bir zenginlik. Benzer şekilde internette bir çok makale ve değerlendirme bizleri bekliyor. Aynı şekilde bir çok uzman ismi dinlemek de mümkün. Bütün bunlar bu çağın ilim çağı olduğu yönünde bizde olumlu izler bırakıyor.

Fıkıh, hadis, tefsir ve diğer ilimlerde bir çok tercüme raflarda yerini buldu. Bir çokları da okurlarıyla buluşuyor. Ancak bizi ilgilendiren temelde itikadi alan olmalı. Nice kimse, temel meseleleri anlayamadan derin araştırmalara giriyor. Bugün bu konu hakkında bir yazı yazmak istedim zira gerekliydi.

Temel İslami Bilgisi zayıf olan bir kimsenin İbn Arabi’nin Fütuhat-ı Mekkiye’sini okuması ve kendini kaybetmiş olması gibi tuhaf bir durum ile karşılaştık. Şahıs çok kıymetli, ancak temel meseleleri bilmeden çetrefilli konuların peşinde koştuğu için bir çok nokta havada kalmış. Bir çok konuyu toparlayamamış, bazı noktaları idrak edememiş ve bir de diğer yazılanlardan sıkılır durumda. Bu yanlış okuma kültürünün kişiyi getirdiği bir sonuç. Şahıs, İslami İlimlere doydum, çünkü beni artık sarmıyor diyor. İbn Arabi’nin fikirleri dileyen için uçuk kaçık, dileyen için yüksek metafizik adlandırılsın, temel konularda yetersiz insanlar için iyi bir başlangıç eseri değildir. Ancak maalesef, halk içerisinde tasavvufi klasikleri okuma hususunda ciddi bir şevk ve arzu bulunmakta aynı şekilde tefsirler ve diğer eserler için bu durum söz konusu olmamaktadır. Bu da bizi hayrete düşürmektedir.

Ateist bir gence İmam Maturidi’nin Kitabu’t Tevhid’i ile Ebu’s Seleme es-Semerkandi’nin birer kitabını hediye ettim. Kardeşimizin ilgisi inanmak yönünde gelişti, meseleye daha başka pencereden yaklaşan birisi olarak burada çok derin konular var ve bu insanlar hiç boş adamlar değiller diyerek geri dönüşlerde bulundu ve beni çok sevindirdi. Geçmişte bir çok insana bir çok farklı kitabı tavsiye etmiş veya hediye etmiştim fakat hayatımda hiçbir şey beni bu kadar mutlu etmemişti. Sonra dönüp, esasen bugün en temel mesele itikadi bozuklukları gidermek diye düşündüm. İtikadda uzlaşan insanın ikinci yaptığı amelini ve ahlakını düzeltmek oluyor. Fakat bu insanları hor görüp avam diye elli dört farzla geçiştirmek bizim camiamızın genel adetidir. Oysa bakınız felsefe okumuş bir insana İmam Maturidi ve diğer kelamcılar nasıl derinden hitap ediyor. Hiçbirimizin bu bilgileri esirgemeye hakkı yoktur. Hatta aksine bizler bunları öğretmekle ve tanıtmakla mükellefiz. Büyük çığların, kapitalizmin ürettiği sahte kahramanların ve uydurukçu düşünürlerin yerine gerçek entelektüeller olan İslam Alimlerinin eserleri elden ele dolaşmalı. Hele ki Maturidi Kitaplığı bu işin başını çekmeli.