Kâfir Rolüne Çıkılabilir Mi?
Bu suali cevaplandırmak için önce dünyamızdaki genel kanıyı tesbit etmek gerekir. Dünyamızın hiçbir ülkesinde aktörü kral rolüne çıktığı için kral kabul eden bir fert yoktur. Hiç kimse aktörü oynadığı tipin temsil edilen inançlarının bağlısı olarak görmez.
Bu tesbitten sonra Ehl-i sünnet inancına göre imanın, kalbi tasdik/doğrulama , küfrün de kalbi tekzîb/yalanlama olduğu hakikatini hatırlatabiliriz. İmam-ı Tahavî’nin ifadesiyle: “Kişiyi iman dairesinden çıkaran, ancak iman dairesine sokandır.” Rol icabı mü’min olmak imanlı olmayı gerektirmediği gibi, aksi de düşünülemez.
Laikliğe ve Atatürkçülüğe bağlı kalacağına yemin eden mü’min parlamenterlerle aynı konularda belge imzalayan ilahiyatçılar, müftüler ve imam-hatipler farklı bir konumda değillerdir.
Bizim büyük bir kültürel savaş içerisinde olduğumuz şüphesizdir. Ülkemiz gibi birtakım ülkelerde hakkı öğrenme, öğretme, inançlara göre teşkilatlanma ve iktidara yürüme oldukça zordur. İktidara gelinse de muktedir olunamayacağı tecrübe edebildiğimiz bir hakikattir.
Antidemokratik iç güçler, onları destekleyen ve egemenlikleri için yüzbinlerin kanını akıtmaktan çekinmeyecek olan dış güçler tetiktedir. Yaptığımız kültürel savaşta zaruretler gerektirdikçe takiyye yapılabileceği yani farklı görüntüler verilebileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Kaldı ki, mütecaviz Yahudi Şairi Kâb’ b. Eşref’i öldürmeye giden Muhammed b. Mesleme’ye Hz. Peygamber’in kendisi aleyhine dilediği gibi konuşup davranabileceği ruhsatını vermiştir. Bu gibi daha pek çok ışık tutucu örneklere de sahibiz.
Burada uygulamada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da belirli sanatçıları hep kâfir rollerine çıkartarak bilinçsiz halkın nazarında yanlış ve kalıcı imajlara sebebiyet vermemektir. Kaldı ki küfür ve nifak rolleri için gerçek kâfir ve münafıklar da istihdam edilebilir. Ki, şahsen tercihimiz ve tavsiyemiz de budur.
Doğruları en iyi bilen hiç şüphe yoktur Allah’tır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi