Geçenlerde yurtdışında yaşayan Sevan Nişanya’nın bir videosunu dinliyordum, ezandan bahsediyordu. Kullandığı dil o kadar ağır hakaretler ihtiva ediyordu ki, gerçekten samimi her müslümanı yaralayabilecek nitelikteydi. Mü’minleri günde beş vakit namaza davet eden müezzinler için « hayvanlar gibi sesler çıkarıyorlar » diyordu.
Bu çok incitici bir ifadedir. Kendisi Hıristiyan Ermeni bir aileye mensup ateist bir kişidir. Hıristiyan veya ateist olabilir, iyi bir dilci olduğu konusunda da ihtilaf yok ama ne olursa olsun başka insanların dinlerine ve inançlarına içten saygı göstermiyor olsa bile, en azından husumetini içinde saklamalı, küfürbaz, tahkir edici bir dil kullanmaktan imtina etmelidir.
Farklı din, mezhep, etnik grup veya inanca mensup insan topululukları bir arada yaşayacaklarsa, aralarında ihtiram ilkelerini muhafaza etme mecburiyeti var.
İki senedir zaman zaman Nişanyan’ın haftalık sohbetlerini dinler, çoğu zaman da takdir ederdim. Ama ezana yönelttiği bu ağır hakaretten sonra artık onu dinlemeyi terkettim.
Tabii ki onun bu hakareti ezanın şanına zerre miktarı halel getirmez.
Öyle de olsa bu vesile ile ezanın Müslümnlar için ne anlam ve değer ifade ettiğini hatırlatma lüzumunu hissettim. Bu haftaki yazıyı bu konuya ayırdım.
Ayette geçen « Namaz için çağrı » namaz vaktinin geldiğini bildiren ezandır. Kur’an-ı Kerim’de « ezan » kelimesi bildiri, ilam anlamında kullanılır (9/Tevbe, 3). « Nida » anlamında ezan, bu ayetten başka 5/Maide, 58. ayette geçer. « Müezzin » seslenen, çağıran kimse demektir (5/A’raf, 44 ; 12/Yusuf, 70).
Ezan, hicretin birinci yılında, Mescid-i Nebevi’nin yapımı bittikten sonra emredildi. (Ebu Davut, Salat, 27-28). Ezan okumanın amacı namaz vakitlerinin bildirilmesi ve Müslümanların namaza çağırılmasıdır.
Kaynakların verdiği bilgilere göre, namaz vakti geldiğinde, mü’minlerin namaz için toplanmalarını sağlamak amacıyla çeşitli yöntemler düşünüldü. Çan çalınması, boru öttürülmesi, ateş yakılması veya bayrak asılması gibi. Ancak bunların hiçbiri kabul görmedi. Çan Hıristiyanların, boru Yahudilerin, ateş Mecusilerin taklid edilmesi demekti. Rivayete göre Abdullah b Zeyd b. Sa’lebe ve daha sonra Hz. Ömer, rüyada namaza nasıl davet edileceğini görmüş, onlara ezan öğretilmiştir. Abdullah b. Zeyd, rüyasını Peygamber Efendimiz (s.a.)’e anlatınca, o da Bilal-ı Habeşi’ye ezanda okunacak cümleleri ikişer, ikamette ise birer kere okumasını emretti. (Buhari, Ezan, 1 ; Müslim, Salat, 1 ; Ebu Davut, Salat, 17).
Ezan İslam’ın en önemli şiarlarından biridir. Peygamber Efendimiz (s.a) ezan ve müezzinle ilgili şöyle buyurmuştur : « Namaz vakti geldiğinde, içinizden birisi sizin için ezan okusun. En yaşlınız da imam olsun » (Buhari, Ezan, 17-18 ; Nesai, Ezan, 8). « İmam cemaate kefildir, müezzin güvenilir kimsedir » (Ahmed bin Hanbel, Müsned, ll, 232).
Ezanla Allah’ın birliği, Peygamber Efendimizin risaleti ve namaza çağrı üzerinden ahiret inancı teyid edilmekte, mü’minlere hatırlatılmaktadır. Ezan aynı zamanda bir özgürlük ve kurtuluş çağrısıdır. « Felah (Hayya ale’l-felah »ın tekrarı bunun teyididir. İlk defa İslamiyet’ten önce siyahi bir köle olan Habeşli Bilal’in ezanı okuması da anlamlıdır. Şüphesiz Bilal’in sesi güzeldi ama özgürlüğe susamış insanların da simgesiydi. Ezanı ilk defa onun okuması baskı altında yaşayan, özgürlükleri ve onurları elinden alınan insanlara İslamiyet’in cemilesi, ezanı ilk okuyan kişi üzerinden özgürlüğe ve insan onuruna göndermede bulunmasıdır.
Ezan günün her saatinde ve hatta her anında İslam’ın mesajının tekrar eder, bizim kulaklarımızın işitmediği ancak varlıkta Allah’ı tesbih eden herşeyin donmuş melodiler halindeki seslerine, müziklerine eşlik eder. Böylelikle daimi olarak gökkubbe bu ilahi çağrı ile yankılanır. Doğudan Batıya doğru birbirini takip eden namaz vakitlerini bildirmek üzere müezzinler günün yirmidört saati boyunca bu çağrıyı tekrar etmekte, biri diğerine devretmektedir.
Ezan’ın Arapça otunması maalesef 1932 yılında başladı, 18 sene sürdü. Ezanın veya namazdaki Fatiha, diğer ayetler ve duaların Arapça dışında bir dille okunması caiz değildir. Çünkü bunlar dünyanın neresine giderseniz gidin, dünya müslümanlarını birleştiren, bir araya getiren ve birbirlerini tanımalarına vesile olan İslam’ın şiarlarıdır.
X
Ezan çıplak sesle mi yoksa hoperlörle mi okunmalı ? Bu konuda yıllardır süren bir tartışma var. Milyonlarca insanın yaşadığı kalabalık ve gürlütülür kentlerde müezzin sesini minareden kaç metre ötesine ulaştırabilir ? Hoperlör bir bakıma zarurettir, tabii ki müezzinin iyi seçilmesi ve sesinin iyi ayarlanması son derece önemlidir. Ancak bu bir bahs-ı diğerdir, genellikle selatin camilerinde müezzinler güzel ezanlar okumaktadırlar.
Hele İstanbul ezan stilinin kendine özgü tarzı ve zevki var.
Üç sene önce, 60 sene Amerika’da yaşayan bir hanımefendi yerleşmek üzere İstanbul’a gelmişti.
«- Niçin Amerika’dan döndünüz ? » diye soranlara şunları demişti :
« -75 yaşımdayım, çocukluğumda dinlediğim ezanlar bna büyük bir huzur ve sükun verirdi, yine ezan sesini dinleyerek ömrümü memleketimde tamamlamak istedim. »
Ali Nalbantoğlu
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-