islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5077
EURO
36,4331
ALTIN
2.962,75
BIST
9.144,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

İSLÂMOFOBİ VE BİZ

İSLÂMOFOBİ VE BİZ
12 Şubat 2023 09:00
A+
A-

Müslümanlara yönelik korku, kaygı, kin ve nefret temelli tepkisel yaklaşıma İslâmofobi denmektedir. Tarihsel geçmişi Endülüs’ün Müslümanlar tarafından fethedilmesine kadar dayanan, Haçlı seferleri sırasında Hıristiyanlığa karşı tehdit algısı etrafında oluşan ve Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra daha farklı bir boyuta evrilen İslâmofobinin günümüzde artarak devam ettiği görülmektedir.

11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’daki Dünya Ticaret Merkezi’ne (ikiz kulelere) yönelik saldırıdan sonra İslâmofobi doruk noktaya ulaşmıştır. Müslümanlara karşı önyargının panaroyak bir yaklaşıma dönüştüğü bu süreç, bilinçli İslâm karşıtlığı yapan güç odakları tarafından maniple edilmeye başlamıştır. Örneğin Belçika’da yaşayan Père Samuel isimli bir rahip, bazı televizyon programlarında ve mahkeme duruşmalarında açıkça İslâm’ı ve Müslümanları hedef göstererek; “Camiler nükleer santrallerden daha tehlikelidir. Çocuklarınızın İslâm’ın kölesi olmasını istemiyorum. Doğacak her Müslüman çocuk, Avrupa için birer bombadır.”[1] diyebilmiştir. Benzer bir düşünceyi dile getiren Vlaams Blok, Müslüman toplumların Avrupa’yı tekrar ele geçirmek istediğini ifade etmiştir.[2] Geçtiğimiz günlerde İsveç ve Danimarka’da Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar da zaman içerisinde adeta depolanan İslâm düşmanlığının güncel yansıması olarak tarihe geçmiştir.

İslâm’dan ve Müslümanlardan endişe duyanları içten içe kemirip huzursuz eden İslâmofobinin sosyal hayata yansıma biçimini maddeler halinde şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Dünyanın bazı ülkelerinde İslâm terörizmle eşdeğerde görülmekte ve Müslüman kimliğine sahip insanlar hayatın değişik alanlarında ayrımcılığa maruz bırakılmaktadır.
  2. Bazı ülkelerde Müslümanlara ait ibadethanelere saldırı eylemleri gerçekleştirilmektedir.
  3. İslâm kültürüne uygun giyim kuşamı tercih eden, yani başörtüsü takan, çarşaf giyen, sakal bırakan Müslümanlar zaman zaman sözlü ve fiili saldırıya maruz kalmaktadır.
  4. Irkçılığın ve ayrımcılığın yoğun olduğu bazı ülkelerde Müslümanların ev ve işyerleri yağmalanmaktadır.
  5. Çok kültürlü toplumlarda karşılıklı güven duygusu ve bir arada yaşama kültürü zayıflamaktadır.
  6. Uluslararası destek gerektiren sosyal, siyasal ve ekonomik projeler İslâmofobi nedeniyle zaafa uğratılmaktadır.
  7. İslâm’ın dünya ölçeğinde hızla yayılan bir din olma potansiyeline sahip olmasından büyük bir kuşku duyulmakta, Müslümanlara karşı bilinçli propaganda ve karalama faaliyetleri yürütülmektedir.
  8. İslâm ve Müslümanlar, misyonerlik faaliyetleri ve emperyalist emeller karşısında en büyük engel olarak görülmektedir.
  9. Müslüman nüfusun yaşadığı ülkede ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda güç kazanarak kalıcı vatandaşlık hakkı elde etmeye başlaması, başta Avrupa olmak üzere gayrimüslim toplumlarda büyük bir rahatsızlık uyandırmaktadır.

Dünya genelinde İslâmofobinin artması konusunda bazı gerekçeler ileri sürülmektedir. Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi (EUMC) tarafından İslâmofobinin nedenleri, sonuçları ve çözüm önerileri ile ilgili bir rapor hazırlanmıştır. 2006’da yayınlanan bu raporda İslâmofobinin Müslümanlara yönelik ayrımcılığı haklı göstermek amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu raporda İslâmofobi şu iddialara dayandırılmaktadır:[3]

  1. İslâm değişime, gelişime ve ilerlemeye kapalı bir inançtır.
  2. İslâm’ın değerleri, demokrasi ve insan hakları ile bağdaşmaz.
  3. Başka din mensupları tarafından “farklı” ve “öteki” olarak görülen İslâm’ın diğer kültürlerle hiçbir ortak yönü yoktur.
  4. İslâm dini tehdit edici, saldırgan, şiddet uygulayıcı, terörizme eğilimli ve medeniyetler çatışmasını teşvik edici unsurlar içermektedir.
  5. İslâm dini, inanç olmaktan öte siyasi ve askeri nitelikli bir ideolojidir.
  6. Müslümanların yaşadığı ülkelerde kalıcı vatandaşlık hakkı elde edip ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda güç kazanmaya başlaması, ilerde önlenemez gelişmelere neden olabilir.

Sözde ırkçılık ve yabancı düşmanlığını önlemeyi kendisine vazife edinen EUMC, İslâm’ı çarpıtma niyetli bu ifadeleriyle İslâmofobinin zayıflamasına değil daha da güçlenip azgınlaşmasına zemin hazırlamıştır.

İslâm’dan korkmanın bazı kesimler açısından normal olduğu söylenebilir. Çünkü sosyal ve siyasal iletişimde adaleti gözetmeyi öngören İslâm inancı, elbette yoksul ülkelerin doğal kaynaklarını sömüren, kendi çıkarı uğruna kan dökmeyi meşru sayan, ırk ve kültür ayrımcılığı yapan, hukuku çarpıtan, insan haklarına saygıdan yoksun hayat süren emperyalist ruhlu toplumlar için önemli bir tehdittir. Ancak her ne sebeple olursa olsun, İslâm dünyanın değişik bölgelerinde tehdit unsuru olarak algılanıyorsa, bunun nedenlerini araştırmak ve İslâm’ı yanlış tanımadan kaynaklanan kaygı ve korkuyu gidermeye çalışmak öncelikle Müslümanlara düşen bir görevdir. Dolayısıyla insanlığın hidayet kaynağı olduğuna inandığımız yüce dinimizi eylem ve söylemlerimizle doğru bir şekilde tanıyıp başkalarına da tanıtmak gerekir. Böylece pek çok ülkede giderek yaygınlık kazanan İslâmofobi tamamen bitmese de, artış hızı katlanabilir bir düzeye inebilir. Bu konudaki önerilerimiz şunlardır:

  1. İslâm’ın dış dünyada doğru bir şekilde tanıtılması yani tebliğ edilmesi amacına yönelik projeler geliştirilmelid
  2. Yabancı bir ülkede yaşayan her Müslümanın, bulunduğu yörede İslâm’ı temsil sorumluluğu vardır. Dolayısıyla İslâm’a uygun bir Müslüman imajı geliştirmede herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza bu bilinci aşılamak gerekir.
  3. Sağlıklı din eğitimiyle Müslüman toplumların İslâm hakkında doğru bilgi sahibi olması sağlanmalı ve İslâm adına şiddete ve teröre başvurmanın yanlışlığı her fırsatta etkin bir biçimde anlatılmalıdır.
  4. İslâm karşıtlarının 11 Eylül saldırısında olduğu gibi, Müslümanları töhmet altında bırakmaya yönelik planlarını deşifre edici uluslararası düzeyde lobi çalışmaları yapılmalıdır.
  5. Kur’an’ın cihad anlayışı, iç ve dış kamuoyuna doğru bir şekilde tanıtılmalıdır.
  6. Dış dünyada İslâm’ı doğru tanıtıcı programlar, bazı bilimsel ve sanatsal etkinlikler (seminer, sempozyum, roman, sinema, tiyatro vs.) düzenlenmeli, İslâm aleyhine yapılan yayınlar, siyasal ve diplomatik girişimlerle, karşılıklı iyi niyetli görüşmelerle önlenmeye çalışılmalıdır.
  7. İslâm toplumlarında başka inançlara mensup kişilerle iletişim kurarken saygı, adalet, merhamet, hoşgörü ve inanç özgürlüğü ilkeleri gözetilmeli, onlara ait mabetler orijinal haliyle korunmalıdır. İslâm toplumlarında ibadethanelere karşı sergilenen hoşgörülü yaklaşım yabancı ülkelerde camilere yönelik saldırılar karşısında örnek gösterilmelidir.
  8. Avrupa’da nüfus hareketleriyle oluşacak yeni demografik duruma Müslümanlar olarak hazırlık yapmalı ve bu konuda uzun vadeli sosyal, siyasal ve ekonomik projeler geliştirilmelidir.
  9. Yurt dışında yaşayan Müslüman gruplar arasında kardeşlik ve dayanışma duygusu geliştirilmeli, bazı hizmetlerde diğer Müslüman gruplarla ve yaşanılan bölge halkıyla güç birliği yapılmalı, tefrika yerine birlikte hizmet edebilme kültürü güçlendirilmelidir.
  10. Eğitim, kültür, ahlak, hukuk, siyaset ve ekonomi alanında insanlığa örnek bir İslâmi yaşantının sergilenmesi için gayret gösterilmelidir.

 

Prof. Dr. Hüseyin YILMAZ

[1] Mehmet Zeki Aydın ve Müşerref Yardım, “Belçika’da İslâmofobi”, Batı Dünyasında İslâmofobi ve Anti-İslâmizm, Eski Yeni yayınları, Ankara 2007, s. 373-403.

[2] Vérités Bruxelloises, Le Journal des Amis du Vlaams Blok, n.10, April 2002, s. 2.

[3] Geniş bilgi için bak. http://www.runnymedetrust.org/publications/pdfs/İslâmophobia.pdf (12.06.2006).

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.