Dünyada ve bilhassa Batı dünyasında monoteistlerin en sonuncusu olan yani tevhidi halen koruyabilmiş olan ve kıyamete kadar da koruyacak olan İslâm’a karşı sinsî bir tavır var. Bu düşmanca tavır kendisini hemen her alanda gösteriyor. Özellikle materyalist bilim camiası, kendini “özgür” olarak gören liberal basın, hemen her şeyi mubah gören belden aşağı karikatürler çizen mizah dergileri, bir yandan Müslümanları potansiyel “terörist” gözüyle ele alıyor, bir yandan da İslâm’ı ve Peygamberimizi Hz. Muhammed’i (sav) tahkir edici yazı ve karikatürlerle saldırmaya devam ediyor. Maksatları küresel barışın teminatı olan İslâm’ın yayılmasını önlemek olduğu çok açıktır.
Peki, böyle bir tutum ve davranış, küresel ahlâk ilkelerine ne kadar uygundur? Bunu sormamın sebebi şudur. Bizler Batı’nın bu İslamofobiyi körükleyen yaklaşımlarına ve çıkışlarına karşı etkili, stratejik ve doğru bir tutum ve siyaset ortaya koyamıyoruz. İslamofobiye karşı İslâm dünyası olarak ne gibi ortak stratejiler geliştirdik? Birbirimizle savaşmak için batıdan milyarlarca değerinde silah alıyoruz ammâ İslâm’ın dünya insanlığa da bir rahmet olduğuna yönelik müşterek çalışmalarımız yok maalesef. Halbuki hiçbir şey yapmasak bile Batı dünyasından mevcut uluslararası antlaşmalara bağlı kalmalarını en azından isteyebiliriz. Bunlardan bir tanesi “Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonudur.
Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonu, İslamofobiye Karşı Bir Çözüm Olabilir Mi?
Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonu (Global Ethics Universal Declaration), Katolik, Ortodoks,, Protestan, Yahudi, Hindu, Budist, Sih, Baha ve Müslümanlardan oluşan Dünya Dinleri Parlamentosu’nun 100. kuruluş yıldönümü münasebetiyle 1993 Chicago’da kabul ettiği evrensel ahlâk beyannamesidir. Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonunun ahlâk ile ilgili evrensel normlarının bazıları şunlardır:
Görüldüğü üzere küresel çapta geçerli olması istenilen bu ahlâkî değerlerin içeriği, genel bir yaklaşımla ele alacak olursak İslâm’ın da benimsediği ölçütlerdir. Çünkü İslâm’ın ahlâk anlayışı, evrensel, objektif ve fıtrîdir. Ahlâkın objektif özeliği, hemen her toplumda birbirine benzemektedir. Mesela şeref, adalet, sorumluluk, töre, iffet, namus gibi genel olarak kabul edilen ortak değerlerin yanı sıra, sosyal hayatı tanzim eden töre ve gelenekler vardır.
Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonunda yer alan 11. maddenin içeriği bu bağlamda “Sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma” ilkesi ile zenginleştirilmelidir. Öyle ise Müslüman yazarlar, nasıl ki başka dinlerin değerlerini küçük düşürücü bir yaklaşım sergilememeleri gerekirse, aynı yaklaşımı gayri Müslümler de İslâm’a karşı göstermelidir. Karşılıklı olarak bu ilkeye uyan kişi,
Cihanşümul kaideye uyacak bir şekilde davranış ve faaliyetlerde bulunan böyle bir yazar-çizer, ahlâklıdır. Aslında ahlâk konusunda esas olan düstur şudur; bir şeyi yaptıktan sonra kendini vicdanen iyi hissediyorsan o davranışın ahlâkîdir; eğer kendini iyi hissetmiyorsan o gayri-ahlâkîdir. Ne var ki materyalist ve hedonist tiplerde vicdanî duygular köreldiği için, onlara bu evrensel ahlâkî ilkeleri, müeyyideleriyle birlikte hatırlatmakta fayda vardır. İslâm Dünyası, birlik hâlinde hareket edip, bütün dünya ülkelerine Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonunu hatırlatırsa İslamofobinin önüne bir nebze de olsa geçebilir. Ama bu da yeterli değildir.
İslâm İşbirliği Teşkilatı, Küresel İslâm Ahlâk Beyannamesi Hazırlamalıdır
57 üye devletine sahip olan İslâm İşbirliği Teşkilatı, İslamofobiye karşı daha etkin bir rol alıp İslâm’a ve Peygamberimize (sav) hedef alan her çeşit yayının neşredilmesini önleyen ve etkili müeyyideler içeren bir tedbirler paketi hazırlamalıdır. Bir başlangıç olarak Küresel Ahlâk Evrensel Deklarasyonunu tamamlayıcı Küresel İslâm Ahlâk Beyannamesi hazırlayabilir.
Küresel İslâm Ahlâk Beyannamesinin açılımı iki boyutlu olmalıdır. Birinci boyut, bütün insanların kabul edebileceği ortak ahlâkî değerlerdir. Bu kapsamda hariçten gelen İslâm’a her türlü saldırının önüne geçen ahlâkî ilkeler somut olarak belirlenmelidir ve ülkeler için bağlayıcı olmalıdır. Bu Beyannamenin bu kısmı, örneğin AB ile imzalandığında bütün AB ülkeleri için geçerli olacak ve Fransa dâhil hiçbir AB ülkesi İslâmofobi oluşturabilecek görüş ve yayınlara izin vermeyecektir.
Beyannamenin ikinci kısmı ise İslâm ülkelerine yönelik olmalıdır. Burada İslâm’ın dünya görüşü çerçevesinde oluşan sosyal ahlâk esasları belirlenmelidir. Genel bir yaklaşımla İslâm Ahlâkı, toplumsal bazda “Sosyal Tekamül”ü, bireysel bazda ise “İnsan-ı Kamil”i gerçekleştirmek maksadıyla İslâm dini tarafından getirilen ahlâkî hükümler, Beyannamenin esasını teşkil etmelidir. İslâm ahlâkının temel kaynakları, Kur’ân ve Sünnettir. Nitekim Hz. Aişe bir soru üzerine, İslâm Peygamberinin (sav) ahlâkının Kur’ân ahlâkı olduğunu belirtmiştir.
İslâm ahlâkı, ilâhî emirler şeklinde ortaya çıkan, bütün güzel ahlâk normlarını kendi içinde barındıran, sosyal barışın ve tekâmülün, bir başka ifadeyle temiz toplumun tesisi için, bunların sosyal hayatta geçerli olması için mücadele verilmesi gerektiğini savunan, hem dünyevî, hem de uhrevî boyutuyla ceza ve mükafatlar ihtiva eden teorik olduğu kadar, pratik ağırlıklı da olan tek ahlâk görüşüdür.
İslâm Ahlâkı, mükemmel ahlâkın temsilcisidir: İslâm dini, toplumda güzel ahlâk düzeninin tesisi için ortaya çıkmıştır ve ilâhî formatlı, yani mükemmel bir ahlâk sistemi getirmiştir. Bundan dolayı İslâm ahlâkı, ahlâkî felsefelerin ve bütün geleneksel-dünyevî ahlâkî norm ve değerlerinin üstündedir. Nitekim Kuran-ı Kerîm’de Resulullah’a hitaben: “Sen en yüce bir ahlâk üzeresin ” (el-Kalem, 68/4) buyurulmuş ve Hz. Peygamberin (sav) kendisi de: “Ben ahlâkî prensipleri tamamlamak üzere gönderildim.” buyurmuştur. (İbn Hanbel, Müsned, II, 381).
İslam ahlâkı, ferdin kendisinden başlayan ve giderek toplumsallaşan dinamizmi kendi içinde barındırır. Ferdin kendisini kuşatan ahlâkî değerlerin sosyalleşmesi neticesinde, sosyal münasebetlerin üzerinde gerçekleşen sosyal hayatta, âdil (ilâhî) bir nizam oluşur. Netice-i itibariyle İslâm; kendi kavram bütünlüğü içinde, insanlara fıtrî esaslara dayanan ahlâklı bir hayat sistemi sunarken, bu sistemin başarısını, özünde var olan güzel ahlâk esaslarının fert ve toplum bazında işletilmesi sonucuna bağlamıştır.
O halde Müslüman ülkeler, ilk önce kendi içinde İslâm ahlâkını en güzel bir biçimde uygulasın ki, dünyaya da evrensel ahlâk ilkelerinin tatbik edilmesini etkili bir biçimde talep edebilsin ve gerektiğinde bu evrensel ahlâkî ilkelere uymayan ülkelere her çeşit müeyyide uygulayabilsin. Kısacası İslamofobi ile mücadeleyi ilk önce kendi içimizde başlatmalıyız.
Prof. Dr. Ali Seyyar