Rabbimiz Mülk suresinde de şöyle soruyor:
“Bu sular çekilse/susuz kalsanız, kaynağından fışkıran lezzetli suları size kim getirecek?”
Evet, sular bizim için yaratıldı. Suya muhtacız, içelim ve kullanalım ama düşünelim de. Rahman olan Rabbimizin bir rahmet yansımasıdır su. Sık sık televizyon haberlerinde kuraklıktan, insanların susuzluktan nasıl kavruldukları haberlerini alıyoruz. Şimdi düşünceli bir insan, hele hele Müslüman olan bir insan Allah’ın adını anmadan; bismillah demeden nasıl su içebilir?
Rabbimiz Mülk suresinde de şöyle soruyor:
“Bu sular çekilse/susuz kalsanız, kaynağından fışkıran lezzetli suları size kim getirecek?”
Hazır buluyoruz, bilinçsizce de kullanıyoruz. Rahim olan Rabbimiz bize yeryüzünde hayat bahşetmeden önce hayatımız için muhtaç olduğumuz bütün maddeleri yerküresinde depolamıştır. Yaratmakta da devam ediyor.
Güzel kardeşlerim; burada çok önemli bir noktaya temas etmemiz gerekecek. Yaratan yarattı, yaratıyor, yaratmakta da devam ediyor. Her gün on binlerce insan doğuyor. Her ilkbaharda hayat yeniden yeşeriyor. Ölüm ve dirim hadisesini vücut hücrelerimizde her anı yaşıyoruz. Yaratan, muhyî ve mumît/yaratıcı ve öldürücü sıfatlarıyla her an zuhur halinde.
Bütün canlıların sudan yaratıldığını, yeryüzünü yeşerten ana maddenin su olduğunu Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de o kadar çok tekrarlıyor ki aziz kardeşlerim; insanın su üzerinde düşünmemesi büyük nankörlüktür.
Ben dağların su depoları olduğunu ilgili ayetlerden öğrenmiştim. Peki, böyle bir maddenin israfı büyük bir haram olmaz mı?
“Peygamberimiz efendimiz, tanıdığımız sahabi Sa’d ibn Vakkas’ı abdest alırken görür ve onun suyu israf ettiğini görünce de şöyle der: Ya Sa’d! Bu ne israf böyle. Sa’d da sorar; Ya Rasûlallah! Hiç abdest almada da israf olur mu? Evet, ya Sa’d, abdest almada da israf vardır.”
Düşünebiliyor musunuz aziz kardeşlerim; İslâm bize Peygamberimizin diliyle abdest alırken bile israfı yasaklıyor. Varın siz diğer alanlardaki israflarımızı düşünüz. O halde muslukları gereksiz akıtmak, gereksiz olarak aşırı kullanmak biz Müslümanların yapacağı iş olabilir mi?
Su nimetinin kadri bilinmeli. İsraf edilmemeli ki suda fakirlik yaşanmasın. Kaldı ki israftan korunma bizim için hem ekonomik yarardır ve hem de haramdan kaçınma olarak ibadettir.
Sevgili kardeşlerim; elektrik de böyle. Biliyorsunuz elektrik aklın, duyu organlarının maddeler üzerindeki çalışmasının ürünüdür. Kömür, petrol, rüzgâr, akarsu, güneş enerjisi bize Allah’ın ihsanıdır. Aklımızı kullanarak bu maddelerden elektrik gücü üretiyoruz.
Ben doğuda bir büyük barajımızda elektriğin nasıl üretildiğine bizzat tanık oldum ve inanın o zaman yapılan işi, üstlenilen külfeti görünce elektrik israfına düşmenin ne azim bir hata olacağını daha iyi kavradım.
Güzel kardeşlerim; bir lamba ile eğer ihtiyaç giderilebiliyorsa iki lamba kullanmak israftır, günahtır, kaçınmakla yükümlüyüz. Tecrübeme dayanarak da ifade edeyim; evlerde su ve elektrik israfından korunabilsek pek çok barajın sağlayacağı suyu ve enerjiyi tasarruf etmiş olurduk.
Sevgili kardeşlerim; Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de Araf suresinin 26. âyetinde bize örtüneceğimiz ve süs olarak kullanabileceğimiz giysiler ikram ettiğini bildiriyor. Giysiler yalnız örtünmek için değil süs unsurudur da. Giyinmek hakkımızdır, kaliteli de giyinebiliriz ama elbise, elbise dolaplarını doldurmak için alınmaz. Burada bu konuda konuşurken inanız rahat değilim. Çünkü size bu konuları hatırlatan bir hoca olarak İslam’ın öğretilerine gereğince uyum sağlayamadığımın farkındayım. Birbirimize dua edelim, çünkü bu toplum hepimizi etkiliyor. Bu seküler düzen, bu israf üzerinde kurulu olan kapitalist düzen bizi harcama yaptığımızda, marka giysiler edindiğimizde ve lüks arabalar kullandığımızda toplumsal bir konum kazanabileceğimiz yargısına itiyor.
Böyle değil aziz kardeşlerim. Marka giysiler giyinmek adamı adam etmez, kâmil Müslüman kılmaz. Evet, güzel giyinelim, güzel giyinmek doğrudan kibir değildir. Bir sahabi geliyor ve şöyle soruyor: “Ya Rasûlellah! Ben güzel giyinmek istiyorum. Siz ise kibri lanetliyor, Cehennemlik büyük günah olarak niteliyorsunuz. Benim güzel giyinmek istemem kibir midir? Peygamberimiz şöylece cevap veriyor:
– Hayır, güzel giyinmek kibir değildir. Kibir hakkı kabul etmemek, insanları küçük görmektir.
Güzel giyinmeli, ama israfa düşmemeliyiz, kullanamadıklarımızı da kullanabilecek olan insanlara vermeliyiz. Bu konuda da aziz Peygamberimizin birçok müjdeleyici teşvikleri vardır.
Sevgili kardeşlerim; biliyorsunuz ama gıda yani yemek ve ekmek israfına değinmeden de geçemeyeceğim. Gıdalarımız olmazsa hayat olmaz. Düşünelim; örneğin bir dilim ekmek, bir tane domates, üç-beş zeytin tanesi. Hangi gıdayı ele alırsanız alın, güneşin, rüzgârların, bulutların, yağmurların ve toprağın hizmet vermesiyle soframıza geliyor. Güneş olmasa bu gıdaları elde edebilir miyiz? Yağmurlar olmasa, bulutlar olmasa, toprak olmasa, insan emeği olmasa, bu nimetlere sahip olabilir miyiz? Çöpe atılmak üzere tabaklarda bırakılan yemekler ve çöpe boca edilen ekmekler, ekonomimize zarar vermekle kalmıyor, bizi Rabbimizin huzurunda nankör konumuna düşürerek günahkâr kılıyor.
Bakınız, aziz Peygamberimiz ne buyuruyorlar:
“Yere düşürülen lokmayı temizleyip yiyiniz. Onu şeytana bırakmayınız.”
Aziz Peygamberimiz yere düşürdüğümüz lokmanın dahi silinip yenilmesini emir buyuruyor. Bir bilge kişinin hafızamda kalan sözleri şöyle: eğer ben tabağımda bir pirinç tanesi bırakırsam ülkemin bütün insanları da bırakabilir. Bunun anlamı milyonlarca tane pirincin israfıdır.
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-