islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,2788
EURO
37,1165
ALTIN
3.063,75
BIST
8.945,80
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Çok Bulutlu
16°C
Pazar Hafif Yağmurlu
16°C

İsrail Döktüğün Kanda Boğulacaksın!

İsrail Döktüğün Kanda Boğulacaksın!
9 Ağustos 2022 09:30
A+
A-

Son birkaç gündür yine İsrail Gazze semalarına ateş düşürmektedir. Saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Uluslararası hukuk bir tarafa en insani yan olan ‘Vicdan’a rağmen zulme devam ediyor. Hiçbir değerin geçerlilik kazanmadığı İsrail yönetiminine yönelik uluslararası sistemin ses çıkarmaması da beklenen bir durum! Latin Amerika ülkeleri dışında yüksek sesle zulmü lanetleyen bir başka ülke de yok görünüyor. İslam ülkeleri adını alan ülkelerin hem adlarına ve hem de tarihsel geleneklerine ve dahi geleceklerine dair umudu tüketmekle meşguller. Türkiye bundan önceki İsrail saldırılarını sert bir diplomatik dil ile eleştirirdi. Ama bu sefer o gürlükte bir ses duyamadık!

Son örneği de dikkate aldığımız zaman; son otuz kırk yılın özelinde dikkate alındığı zaman uluslararası sistem derin bir boşluk bırakmaktadır. Bu boşlukta belirli ülkeler kendi çıkarlarına uygun politikaları uluslararası sistemin aleyhine de olsa yapmaktan çekinmemektedir. ABD ve İsrail başta olmak üzere Rusya ve Çin de buna eklenebilir. Ama Gazze bu uluslararası boşlukta en çok cezalandırılan bir toprak parçası, Filistinliler ise en çok zulme duçar kalan insanlar. Müslümanlar cılız seslerle bir tepki ortaya koysa da kapalı kapılar ardında anlaşmanın yollarını aramaktadırlar. Arap Baharı, beklenen sosyolojik ve siyasi değişimi gerçekleştirme yerine tam tersi bir durumu açığa çıkardı. Bu da Müslümanların bel kemiğini oluşturan cemaat ve siyasal yapıların gücünü kaybetmelerine neden oldu. O yüzden bugün Gazze saldırısı yeterli düzeyde bir tepkiyi oluşturamadığı gibi eskiden olduğu gibi yardım faaliyetlerine de neden olmamaktadır.

Müslümanların kendi temsiliyetlerini yeterli düzeyde gerçekleştiremedikleri sürece, adı Müslüman olan ülkelerin iktidarlarının Müslümanları temsil etme liyakati göstermeleri beklenmemelidir. İktidar düzeyinde değil ama sivil zeminde Müslümanların kendi kahır ekseriyetini temsil edecek mutedil bir çizginin temsiliyetini sağlamaları, aklı başında her müslüman’ın uhdesinde bir sorumluluk olarak durmaktadır.

Gazze’ye yardım sloganlarının son kırk yılı hesaba kattığımızda bir işe yaramadığı görülmektedir. Bugün de bir sorunu çözme umudu taşıması beklenmemelidir. Sloganlar, sadece uyuşturucu bir işleve sahiptir. Bu gerçeği görmeye başlamalıyız. Ayrıca her slogan öfkenin ve kinin rehabilitasyonunda bir iş görmektedir. Bu yüzden sloganlar yerine küçük de olsa bir adım atmak, bir eylemde bulunmak en önemlisidir.  Çözüme katkısı bağlamında da en güçlüsü olacaktır.

Peki, ne yapılmalıdır?

Çok basit!

İsrail ve İsrail’e destek veren ülkelerin ürettiği mallara boykot uygulamak ve bunu ısrarlı bir şekilde sürdürerek gerçekten onları zarara uğratmak, ancak bu şekilde geri adım attırılabilir. İyi bir takip, aldatmaya dönük hamlelere kanmamak, yerli işbirlikçileri de dâhil üretilen mallara ambargo uygulamak şu an için tek çözüm görünmektedir. Bunu her Müslüman kendi uhdesinde bir sorumluluk olarak görerek kendi adımını kendi başına attığı zaman ve bunu diğer Müslümanlarda desteklediğinde, bu desteğin uluslararası çapta Müslümanların katılımını sağladığı zaman, Siyonist olmayan dünyanın Müslüman olmayan insanları da bu dalgaya destek verdiğinde mecbur kalarak bir barış antlaşmasına zemin oluşturur. Başka türlü bu iktidarların barış zeminine gelmeleri beklenmemelidir.

Şunu unutmamalıyız: ‘İsrail kendi döktüğü kanda boğulacaktır’ sözü bir temenni değildir. Bilakis, ilahi adaletin tecellisi bağlamında dile getirilen bir yargıdır. Er geç insanlar yaptıkları zulüm yüzünden hesaba çekileceklerdir, ister bu dünyada, ister öte dünyada; umu mutlaka hesaba çekilecektir. Çünkü ilahi adalet zulmü cezalandırmayı kendisine bir sorumluluk olarak yüklemektedir. Bu yüzden zulme maruz kalmak, Allah indinde bir zül değildir, bir günah hiç değildir. Ama zalim için yaptığı zulüm hem züldür hem de büyük günahtır. Bu temel yargıyı bilmeyen kişiler, zulme uğrayanlara acımaktadırlar. Elbette ki haksız yere zulme uğrayan insan veya herhangi bir canlı için merhamet duygusu harekete geçmeli, ama aynı zamanda zulmü yapana karşı da bir öfkeyi taşımalıdır. Yani insan kendi eliyle, kendisine yönelik yapılan zulme karşı çıkmalıdır. Gücü yetmediği zaman ise Allah’a havale etmelidir. Hiçbir şey yapmayan biri, zulme uğradığı için şikâyette bulunamaz!

Meselenin siyasi tarafı bir tarafa, ama Müslümanlara düşen sorumluluğu dikkate alarak her Müslüman ferdin yapılan bu zulme karşı bir tepki vermesi Müslümanlığının şanındandır. Yani bu tip eylemler, kişinin Müslüman olup olmadığı konusunda bir turnusol kâğıdı görevi görmektedir.

Hatırlarsanız, iki bin beşli yıllardan sonra mıydı neydi, yine böyle bir Gazze saldırısı üzerine başlatılan kampanya (İsrail ve yardım eden şirketler de dâhil) ciddi bir tepkiye dönüşünce İsrail geri adım atmıştı. Ama sonra ne olduysa bir daha aynı tepki verilemedi… O tepkinin sonucunda Müslümanların sadece %5 gibi bir katılıma sahip olmuştu. Bu katılımı yüzde yirmilere tırmandırdığınızda uluslararası sistemi iradeniz çerçevesinde değiştirme gücü ve iradesi elde edersiniz. Yukarıda dile getirdiğim ‘sivil temsiliyet’ meselesinin önemi bu çerçevede açığa çıkar…

Müslüman asla pes etmez, teslim olmaz! Tek başına da olsa yapması gereken bir şey varsa onu yapar. Bu onun Müslüman oluşunun özelliğindendir.

Bir çağrı olarak İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmadığı sürece, ben bir Müslüman olarak orada zulme maruz kalan Müslüman kardeşlerim için İsrail ve İsrail’e açıktan destek veren kurumların da ürettiği mallara el uzatmayacağımı, onları almayacağımı ve onların satışına aracılık etmeyeceğimi kendi adıma ilan ediyorum…

Bu ilanıma her Müslüman ferdin de katılımını beklediğimi bir kardeşleri olarak ifade ediyorum…

Selam, hür yaşamış, hür olmayı karakteri kılmış, her türlü zulme ve zorbalığa karşı direnmiş kişilerin üzerine olsun…

Abdulaziz Tantik

Yorumlar
  1. Murat Kayacan dedi ki:

    السلام عليكم
    جزاك الله خيرا.