Tarihçimiz Murat Bardakçı’nın Habertürk’te yayınladığı insanlık vicdanı ve insafını yansıtan bu yazısını ona dualarımızla sunuyoruz.
“…Meydana gelen olayların temelinde, İsrail’in kibri yatıyor! Aklımıza gelen herşeyi yapabileceğimize, bedel ödemeyip cezasız kalacağımıza inandık ve bu yolda hiç düşünmeden devam ettik. Şehrin sâkinlerini tutukladık, öldürdük, fena muamele ettik, yağmaladık ve soyduk. …Masumları vuruyoruz, gözlerini oyuyoruz, suratlarını parçalıyoruz, sürgüne gönderiyoruz, topraklarına el koyuyoruz, yağmalıyoruz, yataklarından kaldırıp kaçırıyoruz, etnik temizlik yapıyoruz ve mantıksız kuşatmaya devam ediyoruz.
…İsrail, dün hiç görmediği bir manzara ile karşılaştı. Filistinli milisler şimdi şehirlerde devriye geziyor, kapılardan içeriye Gazze’den gelen bisikletliler giriyor.
Bu görüntülerin, kibrin örtüsünü yırtması lâzım..
Gazze’deki Filistinliler, özgürlükleri için gereken herşeyi ödemeye karar verdiler. Ama bir umut var mı? Hayır! İsrail dersini alacak mı? Ona da Hayır!
…İsrail, Gazze’yi 1948’den buyana bir an bile duraksamadan cezalandırdı. Ortada 75 senelik bir istismar var ve şimdi çok daha fenası gelecek. “Gazze’yi ezme” tehditleri, tek birşeyi ispat ediyor: Hiçbirşey öğrenmediğimizi! İsrail tekrar çok ağır bir bedel ödeyecek ama buna rağmen kibri devam edecek.
…Problem gerçi Binyamin Netanyahu ile başlamadı ve onun gidişiyle de bitmeyecek fakat son yaşananların sorumluluğu ona ait ve bunun bedelini de onun ödemesi gerekiyor.
İsrailli kurbanlar için acı gözyaşları dökmeliyiz ama Gazze’ye de ağlamalıyız. Nüfusunun çoğunluğunu mültecilerin teşkil etmesine İsrail’in sebep olduğu ve özgürlüğü şimdiye kadar tek birgün bile tatmamış olan Gazze’ye”.
Yukarıda bazı paragraflarını aktardığım yazı, İsrail’in önde gelen gazetecilerinden Gideon Levy’ye ait ve dün Haaretz Gazetesi’nde yayınlandı…
Üç günden buyana oluk gibi kanlar akmasına, yüzbinlerce kişinin gözyaşı dökmesine ve bütün dünyanın diken üstünde durmasına sebep olan Gazze’deki hadiselerin suçlusu, Levy’nin bu yazdıklarından daha güzel şekilde izah edilemezdi!
Yani, İsrail’in giderek artan kibri ve vurdumduymazlığı!
MESCİD-İ AKSA’DA ÂYİN YAPMIŞLAR!
Dün, Kudüs’te yaşayan Filistinli bir gazeteci tanıdığımı aradım. Şaşkın ama memnun ve hatâ mutlu idi, Hamas’ın operasyonları sayesinde “cenneti gördüklerini” söyleyip “Verdiğimiz vârolma savaşında hepimiz için yepyeni bir gün başladı” dedi.
Hamas’ın böyle ânî ve geniş bir operasyona mecbur kalmasının sebepleri arasında İsrail’in 1976’dan itibaren sahnelediği Müslümanlar’a ait dinî mekânları tahrip politikasının son zamanlarda şiddetlenmesinin, Müslümanlar’ın yaşadığı Doğu Kudüs’teki dükkânların bile zorla kapatılmasının ve baskının artık dayanılmaz hâle gelmesinin bulunduğunu anlattı. Mescid-i Aksa’da ibadetin kademeli olarak engellendiğini; Harem-i Şerif’te, yani Mescid-i Aksa ile Kubbetü’s-Sahra’da bile Müslümanlar’ın ibadetine izin verilmemeye başlandığını, cemaatin polis ve asker zoruyla Harem’den çıkartıldığını, bardağın da hahamlar ile yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’da 15 asırdan buyana görülmeyen bir işe kalkışıp mâbette geçen haftadan itibaren Yahudi âyinleri yapmaları üzerine taştığını söyledi.
Hamas’ın giriştiği operasyonların isminin “Aksa Tufanı” olmasının sebebi de, Mescid-i Aksa’da işte bu yaşananlar…
SERSERİ KOCA VE ÇARESİZ KADIN MİSÂLİ…
Tarihin belki de en büyük soykırımına uğramış bir millet geçmişte yaşadığı acıları kısa zamanda unutur ve kuvvetini topladığı andan itibaren zayıflara karşı Ali kıran başkesen misâli zorbalığa kalkışırsa, netice böyle olur!
Gece-gündüz kafayı çeken, evin nafakasını içtiği zıkkıma yatıran, karısını inim inim inleten, durup dururken ayağının altına alıp çiğneyen, dayaktan perişan eden serserinin de serserisi bir koca düşünün…
Bu kadar eziyet gören kadıncağız bir sabreder, iki sabreder ama zaman gelir de artık canına tak edince gözü hiçbir şeyi görmez olur, adam sızar sızmaz baltayı kapıp hayatını zindan eden herife bir güzel girişir…
Gazze’de de işte böyle oldu, yani Hamas artık “İllâllah” dedi ve baltayı kapıp zalime girişti!
Murat Bardakçı