islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4915
EURO
36,2365
ALTIN
2.952,64
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

İsrail Sorunu, Filistin Barışı Meselesi (II)

İsrail Sorunu, Filistin Barışı Meselesi (II)
A+
A-

“İsrail sorunu, Filistin barışı” konulu yazımızın ikinci bölümünde, Filistin ve Kudüs’ün İslam âlemi açısından önemi ve Filistinlilerin topraklarını satıp satmadığı sorularına cevap arayacağız. Son olarak da bu bölgeye ve dünyaya barış ortamının gelmesi için çözüm önerilerimizi sunacağız İnşalllah!

MÜSLÜMANLAR AÇISINDAN KUDÜS VE FİLİSTİNİN ÖNEMİ.

Öncelikle Mescid-i Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Hicretin 16. ayına kadar Müslümanların kıblegahı olmuştur. Daha sonra Kıble, şehirlerin anası konumunda ki Mekkeye[1], Mekke de bulunan Allah’ın evi[2] Kâbe’ye çevrilmiştir.

Diğer taraftan Peygamberimiz (sav) Miraç gecesi, geçmiş peygamberlerin ruhlarına burada imamlık yapmış ve Kuran’ın ifadesiyle “Çevresi mübarek kılınan”[3] Mescidi Aksadan Miraça yükselmiştir.

Hakkı batıldan ayırmak ve insanların selameti ve mutluluğu için gönderilen yüce kitabımızın  ifadesiyle “çevresi mübarek kılınan” Kudüs ve Mescidi Aksa, İslam dini açısından vazgeçilemez mekânlardır. Bu mekânların kutsiyeti, ayet ve hadisi şerifler ile sabit olduğundan, bir Müslümanın bu kutsal mekân hakkında “Filistinden bana ne?” deme lüksüne sahip olmadığını altını çizerek belirtmekte fayda vardır. Aslında bu mekânlar kutsal dahi olmasa, orada Müslümanlara yapılan ve tarifi mümkün olmayan zulümü görüp de içi sızlamayan insanların, insanlığından şüphe duymak lazımdır.

Kudüs ve Mescid-i Aksa böyle de Gazze farklı mı sanki?

Bir Müslüman,  Peygamberimiz(sav)’in büyük dedesi Haşim b. Abdülmenaf’ın metfun olduğu, Kureyş suresin de belirtilen ticaret kervanlarının yazın gittiği, İmam-ı Şafinin doğduğu topraklar olan Gazze için “Bana ne?” diyebiliyorsa, Müslümanlar, İslam kültürü ve medeniyeti açısından dejenere olmuşlar demektir.

Unutmayalım ki Filistin toprakları, buram buram maneviyat kokan topraklardır.

Ey Müslüman! Bütün bunlar önümüzdeyken, Filistin’den, Kudüs’den, Gazze’den bana ne deme lüksüne sahip değilsin! Filistinin herhangi bir bölgesinde kadın ve çocuklar başta olmak üzere masum halkın canına kıyılırken, Mescidi Aksa’yı İsrail askerleri botlarıyla çiğnerken, Mesidi Aksa’nın altı İsrail’in militanları tarafından kazılırken, bizim uykularımız kaçmalıdır…

Unutulmamalıdır ki, “İngiltere dünyanın balkonudur ve biz bu balkondan herşeyi görürüz” diyen İngilterenin oyun ve desiseleriyle elimizden çıkan bu topraklar ve orada bulunan Filistinliler, bizim dindaşlarımız ve aynı zamanda da kadim dostlarımızdır.

FİLİSTİNLİLER TOPRAKLARINI SATTI MI?

Yaşadığımız toplumun içinde, Filistin konusunda bırakın bir kitabı, bir satır dahi okumamış insanların, kulaktan dolma bilgiler ile “Filistinliler topraklarını sattı”  diyerek yaygara koparmasını anlamak mümkün değildir. Osmanlı devletini yıkarak islam âlemini başsız bırakmak ve Filistin topraklarında Siyonist bir Yahudi devleti kurmak isteyen İngilizler, akla hayale gelmedik oyunlara başvurmuşlardır.

Bu İngiliz oyunlarını anlayabilmek için tek bir örnekte kalmayıp birkaç örnek vermeye çalışalım.

İngilizlerin Kuveyt tezgahı..

Eskiler, “Tilkinin dokuz hesabı vardır, dokuzu da tavuk üzerine” derler ya…. İşte o dönem, İngilizlerin bütün planları Ortadoğu petrolleri üzerineydi.

Sulatan II. Abdülhamit han, Hicaz demiryolunu körfeze yani Kuveyte kadar uzatmak istiyordu. Ancak petrol yataklarına el koymayı kafasına koyan İngilizler, buna müsaade edemezdi. 1899 yılında İngilizler Mubarek Es-Sabah ile hemen bir mukavele imzaladılar. Bu mukaveleye göre şeyh, İngilizlerin izni olmadıkça hiçbir devlet adamıyla görüşmeyecekti. Bunun karşılığında İngiltere ise Kuveyt’e silah verecekti.

Bizim anlayacağımız o ki, o dönem de Ortadoğuda çok ince hesaplar yapılmaktaydı. 

Büyük Arap imparatorluğu

İngilizlerin Ortadoğunun petrollerini sömürme istekleri ve buna mukabil oyun ve desiseleri hiç bitmemiştir. Şerif Hüseyini de “Büyük Arap imparatorluğu” ve “Hilafet Arapların olmalı”  yalanıyla kandırmışlardır. Bu büyük oyunun farkında olan II. Abdülhamit Han, 18 yıl gibi uzun bir süre Şerif Hüseyini İstanbulda tutmayı başarmıştır.

Daha sonra maalesef Şerif Hüseyin, Rauf Denktaşın dedesinin yanında, Kıbrısta pişmanlık içinde ömrünü tamamlamıştır.

Anadoluda Yahudi devleti kurma isteği…

Evet değerli dostlar! Başlığı yanlış okumadınız. Osmanlı devletinden Rumeli demiryolu ihalesini alan ve mukavelede ki bazı açık maddeleri çok iyi değerlendirerek büyük paralar kazanan Baron HİRCH, demiryolunda ki devam eden sorunlar ile ilgili Osmanlı bankası müdürü Sir Edgar VENSA’ya, Ankara bölgesine Rusyadan gelen Yahudilerin, Osmanlının tüm borçlarını kapatmak kaydıyla yerleştirilmesini düşündüğünü bile ifade etmiştir. Bu girişimlerinde başarı sağlayamayan Hirch, Filistin topraklarına yönelmiştir.

II. Abdülhamit Han, Yahudilerin, Filistinde ki emellerini ve İngilizlerin Yahudilere desteğini çok iyi biliyordu. Oyun büyüktü! Rusyadan kovulan Yahudiler Filistine ve Anadolu topraklarına yerleştirilmek isteniyordu. II: Abdülhamit Han bir genelge yayınladı….

Bu genelgeye göre;

1-Filistin, Arap yarımadası ve başka bölgelerden Yahudilere toprak satılmayacak.

2-Kudüse ziyaret için gelen Yahudiler burada bir aydan daha fazla kalamayacaklar. (Daha sonra bu süre üç aya çıkartıldı)

3-Anadoluya gelen Yahudiler ise ayrı bölgelere yerleştirilecekti.( Böylece, Yahudilerin konvansiyonel olarak hareket etmeleri engellenmiş oluyordu)

Ancak bu emirname, Osmanlı vatandaşı olan Yahudileri kapsamıyordu. Bu açık kapı Yahudiler için çıkış noktasıydı. Hayfa kaymakamı Mustafa Efendi ve Baron Hirch bunu kendilerince çok güzel değerlendirdi.

Rusyadan 140 Yahudi ailesi için, kaymakamın iradesiyle sahte evrak düzenlendi ve Osmanlı vatandaşı olarak gösterildi. Ve bu aileler Hayfa’ya yerleştirildi. O dönem filistin topraklarına ilk yerleşen yahudiler bunlardır.

Daha sonrasında ise, otorite boşluğundan yararlanılarak rüşvet karşılığında tapularda değişiklik yapıldı.

Filistin topraklarında, Yahudilerin yayılmacı bir politika izlemesinin diğer bir yolu ise yüksek emlek vergileridir. Konutların ve arazilerin gerçek fiyatının çok üzerine çıkan vergiler ile Filistin halkı ekonomik yönden de sıkıştırılmıştır.

Şimdi sizlere bir soru sormak istiyorum! Bir Yahudi ailesi gelerek, zorla sizin evinize yerleşse ve bu evde birlikte yaşayacağız dese, sizin de başvuracağınız bir devletiniz ve o devletin ilgili kurumu olmasa, ne yapardınız? İşte, Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı tam da budur. Ben şahsen böyle bir şeyi düşünmek bile istemem… Ama maalesef bunlar o topraklarda yaşandı ve halen yaşanmakta…

“Filistinliler topraklarını sattı” diyen kardeşlerimiz, lütfen bu sözlerini birkez daha düşünsünler. 

FİLİSTİN DE BARIŞ ORTAMI NASIL SAĞLANIR?

Filistin topraklarında barış ortamını sağlayacak olan Müslümanlardır. Tarihi gerçekler bunun en bariz örnekleriyle doludur.

638 Yılında Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde, Peygamberimiz (sav)’in Medine sözleşmesini referans alarak, orada bulunan Yahudi ve Hıristiyanları dini yaşantılarında serbest bırakmış, sivil halka dokunmamıştır. Ancak 1099 yılında Haçlılar Kudüs’e girdiğinde ise taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamışlar, çoluk çocuk demeden sivil halkı katletmişlerdir.

Kudüs’e barış ve huzur ortamı 1187 yılında Selahattin Eyyubi ile tekrar gelmiş, 1917 yılına kadar da bu ortam devam etmiştir. Bu tarihi gerçekler de göstermektedir ki, İslam dininin bütün insanlığa göndermiş olduğu “Barış kriterleri” Filistin, Kudüs ve Mescidi Aksaya hâkim olmadıkça, o bölgeye ve bütün dünyaya barış ve huzur gelmeyecektir.

Selam, saygı ve muhabbetlerimle…                                                             

Şaban DOĞAN


[1] En’am 6/92

[2] Maide 5/2-97

[3] İsra suresi 17/1

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.