İsrail güçleri, İran’daki belirli askeri hedeflere yönelik hassas saldırılar düzenlediğini duyurdu. İsrail Ordu Sözcüsü Hagari, siyasi yönetimin aldığı karar doğrultusunda bu hedefleri nokta atışı ile vurduklarını belirtti. Öte yandan, Suriye’nin başkenti Şam’da ve diğer şehirlerinde de aynı anda patlamalar meydana geldi. ABD basını, İsrail’in İran’a yönelik bir misilleme saldırısı başlattığını ve saldırı öncesinde Beyaz Saray’ın bilgilendirildiğini aktardı.
İran basını, Tahran’ın doğusundan güçlü patlama seslerinin duyulduğunu bildirdi. İran devlet televizyonu ve yarı resmi ajanslardan gelen açıklamalara göre, patlamaların bir kısmının hava savunma füzelerinden kaynaklandığı belirtildi. İran Savunma Bakanlığı yetkilileri, Tahran, Huzistan ve İlam eyaletlerinde bazı askeri noktaların hedef alındığını doğruladı; bazı noktalarda sınırlı hasar meydana geldiğini, ancak saldırıların başarıyla püskürtüldüğünü açıkladı.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Sean Savett, İsrail’in saldırılarının İran’ın 1 Ekim’deki balistik füze saldırısına yanıt niteliğinde olduğunu belirtti. ABD’nin saldırılarda bir rolü olmadığını vurgulayan Pentagon, İsrail’in meşru müdafaa hakkı çerçevesinde bu saldırıyı gerçekleştirdiğini ifade etti. Beyaz Saray, İsrail’e destek vereceğini ancak İran’ın karşılık vermesi durumunda bölgedeki gerilimin daha da tırmanacağını belirtti.
İsrail basınında yer alan bilgilere göre, saldırılar İran’daki stratejik askeri tesislere, füze fabrikalarına, İHA üretim ve geliştirme tesislerine yoğunlaştı. İsrail uçaklarının, İran hava savunma sistemine yönelik ilk saldırıları yaparak İran hava sahasında daha rahat hareket etmeyi amaçladığı ifade edildi. Öte yandan, İran, İsrail’in bu saldırısına orantılı bir yanıt vereceğini belirterek, uygun bir karşılık hazırlığında olduklarını duyurdu.
İran Sivil Havacılık Kurumu Sözcüsü Cafer Yazerlu, ülkedeki tüm uçuşların güvenlik önlemleri kapsamında bir sonraki duyuruya kadar iptal edildiğini açıkladı. Bu kararın ardından İran hava sahasındaki tüm sivil uçuşlar durduruldu. İran halkının gelişmelerden anlık olarak bilgilendirileceği ve halkın iç cephe talimatlarına uyması gerektiği belirtildi.
Bu son saldırılar, İsrail ve İran arasındaki gerilimin daha geniş çapta bir çatışmaya dönüşme ihtimalini gündeme getirdi. İsrail’in saldırıları devam ettirip ettirmeyeceği ve İran’ın karşılık verme stratejisinin nasıl olacağı önümüzdeki günlerde dikkatle takip edilecek…
HABER YORUM
Bu olayların ışığında değerlendirme yapmak, Ortadoğu’nun geleceğine dair büyük bir tehdit algısını da gözler önüne seriyor. İsrail ve ABD’nin bölgedeki müdahaleleri giderek geniş bir alanı kapsarken, her yeni saldırı Ortadoğu’da istikrar arayışını biraz daha zorlaştırıyor. İsrail’in İran ve Suriye’deki askeri hedefleri hedef alması, bu savaşın yalnızca Filistin ya da Lübnan ile sınırlı kalmayacağını, aksine bölgeyi daha büyük bir cephe haline getirme ihtimalini ortaya koyuyor. Gazze’deki trajedi henüz tazeyken, şimdi de İran gibi askeri gücü büyük bir ülkeyi çatışmaya sürüklemek, bölgesel savaş kıvılcımlarının tüm Ortadoğu’yu kapsayabileceğine dair ciddi endişeler doğuruyor.
ABD’nin İsrail’i stratejik olarak desteklemesi, iki ülkenin Ortadoğu politikalarının neredeyse bir “bekçi” ilişkisiyle yürütüldüğünü gösteriyor. Bu destek, İsrail’in saldırılarını daha pervasız hale getirebileceği gibi, bölgedeki diğer ülkelerin de kendi savunma politikalarını daha keskin hale getirmesine neden olabilir. Özellikle İran, Suriye ve Lübnan üzerinden büyüyen bu gerilimin, Türkiye’nin de dahil olduğu daha geniş bir alanı kapsama tehlikesi var. Türkiye, Suriye ve İran’a komşu olarak bu süreçten doğrudan etkilenebilecek bir pozisyonda bulunuyor ve bölgedeki huzursuzluk Türkiye’yi sınır güvenliği konusunda daha karmaşık bir tabloyla baş başa bırakabilir.
İsrail’in saldırıları genişledikçe, bölgenin tüm İslam coğrafyasını içine alacak daha büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebileceği endişesi de doğuyor. Bu gelişmeler, Müslüman ülkelerin birlik ve dayanışmasını önemserken, İsrail ve ABD’nin bölgedeki nüfuzunu azaltacak stratejik bir duruş sergilemelerini gerektiriyor. Aksi halde, “önce Filistin ve Lübnan, şimdi İran ve Suriye, yarın ise Türkiye” endişesi, belki de Ortadoğu’nun en karanlık dönemine işaret eden bir kehanet olarak gerçekleşme ihtimalini taşıyor.
MİRATHABER.COM