İran, İsrail’in sürgündeki bir muhalefet grubundan yararlanarak önde gelen nükleer bilim adamına suikast düzenlemek için yeni “karmaşık” yöntemler kullandığını bildirmesinden ve Muhsin Fahrizade mezarında yatmaya başladıktan sonra İslam Cumhuriyeti de çalışmalarını bu alanda iki katına çıkarma sözü verdi. Fahrizade, arabasının ve korumalarının başkentin dışındaki ana yola yapılan bombalı ve silahlı saldırıda hedef alması sonrasında geçen ay öldü. Fahrizade, İsrail tarafından İran’ın nükleer silah programının “babası” olarak görülüyordu ve öldürülmesi Tahran ile eski düşmanlar arasındaki gerilimi bir kez daha artırdı.
İran’ın en üst düzey güvenlik yetkilisi, Yüksek Milli Güvenlik Konseyi’nden Tümamiral Ali Şamhanı, operasyonun çok karmaşık olduğunu, elektronik ekipman kullandığını ve olay yerinde hiçbir personelin bulunmadığını söyledi. Saldırı, bir kamyonete monte edilmiş uzaktan kumandalı otomatik bir makineli tüfek yardımıyla gerçekleştirildi. İran Halk Mücahitlerinin (MEK) Siyonist rejim ve Mossad ile birlikte kesinlikle işin içinde olduğunu söyledi. Saldırının kendisiyle ilgili ortaya çıkan birkaç ayrıntıyla, bilim adamının oğlu, annesinin de hedeflenen arabada olduğunu ancak saldırıdan sağ çıktığını söyledi.
Suikast için İran liderliğinden güçlü bir yanıt talep edilmesine yol açtı ve Tahrandaki muhafazakar milletvekilleri, Amerikan hedeflerine saldırı önerdiler. Bazı Amerikalı siyasiler ve yorumcularsa Donald Trump’ın başkanlığı sone ererken bile son günlerde bir savaş çıkarabileceğini iddia ettiler. Ancak İran’ın muhtemel cevabı bir savaştan ziyade buna misliyle benzer bir cevap olacak gibi görünüyor.
İran daha önceki olaylarda da bu “caydırıcılık” yöntemini seçmişti. Örneğin Amerika’nın Reagan zamanında Ortadoğu’daki çok sayıda İran istihbarat unsurunu öldürmesine cevaben müttefik Hizbullah unsurlarını kullanarak 1983’te Beyrut’taki ABD Deniz Piyadeleri üssünde 307 personeli öldürmüş ve ardından ABD Orta Doğu’dan çekilmişti. Benzer biçimde 1988’de yolcu uçağı Amerika tarafından vurulması ardından İran’ın da Lockerbie PanAm103 uçak kazasında Libya istihbaratındaki unsurları vasıtasıyla rolü olduğu iddia edilmekte. Olayın ardından sadece 243 yolcu ölmemiş aynı zamanda dünyanın en büyük havacılık şirketi olan efsanevi PanAm da batmıştı.
Yılın başında İran’ın ikinci en önemli kişisi olarak görülen Kasım Süleymani’nin suikastla öldürülmesine karşılık İran, Taliban içindeki silahlı anlaşmalı unsurları kullanarak Afganistan semaları üzerinde ABD uçağı düşürmüş ve içindeki Ayetullah Mike adıyla bilinen Kasım Süleymani’nin muadili olan CIA Ortadoğu sorumlusu Michael D’Andrea’yı öldürmüştü. Hem Süleymani hem de aynı saldırıdaki Kataib-i Hizbullah lideri Ebül-Mehdi el-Mühendis’in resmi intikamı içinse ABD’nin Iraktaki en büyük askeri üssünü tek bir füzeyle vurmuş, bazı ABD kaynaklarına göre büyük çaplı patlayıcı içeren füzenin şok dalgaları sonucu yaklaşık yüz ABD askeri zihinsel hasar sonucu süresiz iş göremez hale gelmişti. İran saldırıda can kaybının olmaması için Irak hükümetine saldırının hemen öncesinde haber vermek suretiyle önceden üs personelinin sığınaklara girmesini sağlamıştı. Bu saldırı ve bunu unutmasına engel olan bir yıldır devam eden elçiliğine küçük çaplı roketli saldırıların sonucunda ABD Irak’tan çekilmeyi kabul etmişti. Uzmanlar tarafından İran’ın geçmişteki reaksiyonlarına bakıldığında önümüzdeki aylar içinde üst düzey bir İsrail stratejik personelinin doğrudan İran’la bağlantılandırılamayacak bir biçimde hayatını yitirmesi Tahran’ın cevabi olasılıkları arasında en kuvvetlisi olarak nitelendirilmekte.