Allah, İsrailoğullarına ve bütün insanlığa sesleniyor:
* وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ
“Hakkı batılla karıştırmayın, bile bile hakkı gizlemeyin.”[1]
Bakırı yaldızlayıp altın diye satmayın, (sahtekârlık yapmayın.) Allah’ın gönderdiği Tevrat ayetlerini kaldırıp kendi uydurduklarınızı onun yerine koymayın. Hz. Muhammed’in (sav) özelliklerini anlatan ayetleri silip onların yerine yalanlarınızı yerleştirmeyin.[2]
Bu ayetten anlaşılıyor ki İsrailoğulları Tevrat’ın ayetleriyle oynamışlar, tahrif etmişlerdir. Eğer bunu yapmasa, Tevrat’ın tavsiyelerine uysalardı, bugün Müslüman olmuş olacaklardı, Filistin’in, İslam aleminin ve dünyanın başına bela olmayacaklardı. Çünkü Tevrat, onları son peygamber Hz. Muhammed’e iman etmeye davet ediyordu.
Katade de bu ayeti şöyle tefsir etmiştir: Yahudilikle-Hıristiyanlığı, bile bile İslam’la karıştırmayın. Allah’ın dini İslam’dır. Yahudilikle-Hıristiyanlık bida’ttır, Allah’tan değildir.[3] Bu karıştırma işlerini Yahudi hahamları çok yapmıştır.[4] Bunun içindir ki Allah, elleriyle kitap yazıp sonra da onun Allah katından olduğunu söyleyenleri [5] ve kelimeleri yerlerinden değiştirenleri[6] “yazıklar olsun onlara” diyerek şiddetle kınamıştır.[7]
** وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ
“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve siz de namaz kılanlarla beraber namaz kılın.”[8]
Yahudilerin bilginleri, insanlara namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrediyorlardı, fakat kendileri kılmıyorlar ve vermiyorlardı. Allah onlara Müslümanlarla beraber namaz kılmayı ve onlarla beraber mallarının zekâtını vermeyi, Allah ve Rasulüne boyun eğip itaat etmelerini emretti.[9] Ve sordu:
*** أَتَأْمُرُونَ النَّاسَ بِالْبِرِّ وَتَنسَوْنَ أَنفُسَكُمْ وَأَنتُمْ تَتْلُونَ الْكِتَابَ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
“Siz insanlara iyiliği emredip te kendinizi unutuyor musunuz? Halbuki siz, kitabı okuyan insanlarsınız. Neden bunu düşünmüyorsunuz?”[10]
Bu ayetin iniş sebebi bazı Yahudi alimleridir. Onlar, Müslüman olan akrabalarına derlermiş ki: “Muhammed’in (sav) dininde kalın. Onun dininden çıkmayın. Onun dini haktır, gerçektir.”Bunu söyleyenler ne yazık ki emrettiklerini ve söylediklerini yapmamışlardır.[11]
Allah Teala, bu ayetiyle sadece İsrailoğullarını değil, söylediklerini yapmayan herkesi uyarmış, adeta insafa davet etmiştir.[12]
Bir adam geldi İbn-i Abbas’a (ra) şöyle dedi:
-İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak istiyorum. İbn-i Abbas sordu:
-Bu kıvama geldin mi? Adam:
-Umuyorum, dedi. İbn-i Abbas:
-Eğer Allah’ın kitabı olan Kur’an’daki üç ayetle ayıplarının ortaya çıkmasından korkmuyorsan yap. Adam:
-Nedir onlar? İbn-i Abbas:
-Söyleyeyim:
1- “İyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?”(Bakara, 2/44)
2- “Neden yapmadıklarınızı söyleyip duruyorsunuz? Yapmadıklarınızı söylemeniz, Allah katında gazaptır, azaptır.” (Saff, 61/2-3)
3- Salih kul Şuayb peygamber demişti ki: “Ben sizi birtakım şeylerden menederek kendim onları işlemek istemiyorum. İstediğim tek şey, gücüm yettiğince ortamı düzeltmektir.” (Hud, 11/88)
Sen bu ayetleri dikkate aldın mı? Bu ayetlerin gereğini yapmaya hazır mısın? Adam:
-Hayır, dedi. İbn-i Abbas da şunu söyledi:
-Öyleyse iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma işine önce nefsinden başla.[13]
İyiliği emretmek her alime farzdır. Bundan daha önemli bir farz ise, iyiliği emredenin, emrettiği o iyiliği önce kendisinin yapmasıdır.Günah işleyenlerin, başkalarını, işledikleri günahtan nehyetme, uzaklaştırma hakları yoktur,diyenler olmuş ise de; bu görüş zayıf kabul edilmiştir. Bu hususta doğru olan görüş şudur: Alim, yapmasa da iyiliği emredecek, kötülükleri ve günahları işleyen biri olsa da insanları kötülükten nehyedecek, uzak tutmaya çalışacaktır.[14] Yani ben iyi işler yapmıyorum, çirkin işlerden de uzak duramıyorum. Sakın siz benim gibi olmayın. İyi işler yapın, kötülüklerden de uzak durun, diyecektir. Aksihalde günahını ikiye katlamış olur: Biri yapmamak, biri de emretme ve nehyetme görevini ihmal etmek.
Her ne kadar durum böyle ise de emrettiklerini yapmayanlar da, hadis-i şeriflerde şöyle tanıtılmışlardır: “İnsanlara iyiliği öğretip öğrettiğini yapmayan alim, insanlara ışık verip kendini yakan lamba gibidir.”[15]
Hz. Ali (ra) demiş ki: “İki kişi benim belimi kırmaktadır. (Onlardan o kadar çok ıstırap duymaktayım.) Onlardan biri ilmiyle amel etmeyen ahlaksız alim, diğeri de kendini ibadete veren cahil.”[16]
وَاسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلاَّ عَلَى الْخَاشِعِينَ
الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُم مُّلاَقُو رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
**** “(Bütün işleriniz için) sabır ve namazla Alah’tan yardım isteyin. Bu namaz, gönüllerinde Allah’a saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.”[17]
***** “O saygı gösterip korkanlar, onlar öyle kimselerdir ki, Rablerine kavuşacaklarını ve sonunda ona döneceklerini kesinkes bilirler.[18]
Rabbine kavuşacağına kesinlikle inanana namaz ağır gelir mi? Gelmez. Gelse de kılmamazlık etmez. Ne yapar yapar, nefsinin boynunu büker, namazını kılar.
Sabır, oruçtur. Onun için Ramazan ayına sabır ayı denilmiştir. Sabır, günahlardan el-etek çekmektir. Onun için ibadetlerle beraber zikredilmiştir. İbadetlerin en yücesi de namazdır. Ömer b. Hattab (ra) da demiş ki: “İki türlü sabır vardır: Musibet vaktinde sabır, günahlara gitmemekte sabır. Musibet vaktinde sabır güzeldir. Ondan daha güzel olanı günahlardan uzak durmakta sabırdır. Hz. Peygamber (sav) zorluklarla başbaşa kaldığı, her taraftan sıkıntılar hucuma geçtiği zaman derhal namaza yünelirdi.[19] Namazla ferahlar, maddî ve manevî üzüntülerini namazla sevince dönüştürürdü.
Allah soruyor: “Hiç Allah kuluna yetmez mi?”[20]
Cevap ta Allah’tan: “Kim Allah’a güvenir ve teslim olursa Allah ona yeter.”[21] Üzüntülerini başından alır, rahata, rahmete ve cennete kavuşturur.
Yeter ki kul üzerine düşeni hakkıyla yapsın,
Yeterki kul, elini ve Gönlünü Mevla’ya açsın.
—-
[1] Bakara, 2/42
[2] Bkz. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, 1/336; Safve, 1/46
[3] Es-Sâbûnî, Muhammed Ali, Muhtasar Tefsîru İbn-i Kesîr, 1/58
[4] Yazır, aynı yer.
[5] Bkz. Bakara, 2/79
[6] Bkz. Nisa, 4/46
[7] Bkz. Bakara, 2/79
[8] Bakara, 2/43
[9] Et-Taberî, Muhammed b. Cerîr, Camiu’l-Beyan fî Te’vîl’l-Kur’an, Tah: Ahmet Muhammed Şakir, 1/572
[10] Bakara, 2/44
[11] Safve, 1/47
[12] Es-Sâbûnî, aynı yer.
[13] Aynı yer, 60
[14] Aynı yer.
[15] Aynı yer.
[16] Safve, 1/48
[17] Bakara, 2/45
[18] Bakara, 2/46
[19] Muhtasar, 1/60-61
[20] Zümer, 39/36
[21] Talak, 65/3
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Rio’da uzlaşma için görüş birliği sağlanamadı. Toplantı sonrası Rio’da başarısız bir darbe girişimi oldu. Dünyayı…
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
View Comments