Moskova’nın kısmi seferberlik ilan etmesi ve vatandaşlarını askere çağıracak olması ülkede paniğe neden oldu. Moskova en son İkinci Dünya Savaşı sırasında seferberlik ilan etmişti. Şu an yapılan ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra Rusya’da yapılan en büyük seferberlik çağrısı.
Moskova’nın kısmi seferberlik ilan etmesi ve vatandaşlarını askere çağıracak olması ülkede paniğe neden oldu. Moskova en son İkinci Dünya Savaşı sırasında seferberlik ilan etmişti. Şu an yapılan ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra Rusya’da yapılan en büyük seferberlik çağrısı. Ukrayna’yı, tarihi ortak geçmişine dayanarak işgal eden Moskova, İkinci Dünya Savaşı’nda Sovyet Rusya’yı ve dolayısıyla Sovyetler Birliği’ni tehdit eden Hitler Almanya’sına karşı büyük seferberlik ilan ederek Sovyet vatandaşlarını cephelere çağırmıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında ve günümüzde yapmış olduğu seferberlik çağrısının aynı manaya gelmediğine dikkat çekmek gerekiyor. Rusya vatandaşlarının bir bütün olarak Ukrayna işgalini doğru ve yerinde bulduğunu söylemek yanlış olur. İki ülke insanları büyük oranda birbirlerine Türkiye ve Azerbaycan gibi akrabadır. Kardeş kavgasına öyle herkesi sürüklemek pek mümkün değildir. Yaptırımlarla çembere alındığını ve bir çeşit “Klostrofobi” yaşayan insanlar endişelerinin temeli olan savaşın cephelerine çağrıldığında ister istemez panikleyecektir.
Rusya vatandaşlarının panikleyerek ülkelerini terk etmeye çalışmalarının bize hatırlattığı bir hadise Ekim Devrimi sonrasında ülkeden kaçan Bolşevik karşıtı “Beyaz Ruslar” olarak bilinen Rusların İstanbul’a gelmesidir. 1917’de Rusya’da Bolşevikler Çarlık rejimine karşı Ekim Devrimi’ni gerçekleştirir ve ardından dört yıl sürecek iç savaş başlar. Rusya’daki Çarlık yanlısı Beyazlar ile Bolşevik yanlısı Kızıllar arasında gerçekleşen iç savaşa sınır boylarında Beyazlar’a destek manasında başka ülkelerde dâhil olur.
ZORLU YOLCULUK
Rusya’nın güney cepheleri iç savaş döneminde paylaşılır. Bakü petrollerinden dolayı Kafkasya bölgesini İngilizler kontrol altına alır. Bu arada bir kısım Ermenileri silahlandırarak günümüze kadar yansıyan olumsuz hadiselerin gerçekleşmesini sağlar. Ermenistan devletinin kurulması için gayret gösteren İngilizler bölge Müslümanlarını bu yolla sindirme planı yapar. Fransa ise Karadeniz’in öbür ucunda, Ukrayna’da devlet kurma çabasındadır. Yüksek maliyetinden dolayı 1919’un ilkbaharında Kırım ve Odesa’yı terk etme kararı alan Fransa ayrılırken, yanlarına Rus mültecileri de alır. Bundan haberdar olan İstanbul, hazırlık yaparak şehrin dört bir yanına kamplar kurar.
Gemilerin İstanbul yolculuğu hayli yorucudur. İnsanlar ayakta seyahat etmektedir ve oturmak lükstür. 2 bin kişilik gemilere aç ve perişan halde 4 bin kişi biner. İstanbul’a geldiklerinde önce karantinaya alınırlar. Sonra kamplara gönderilirler. Avrupa’ya geçmeleri kolay değildir. Bu gelenlerin üstelik parası da yoktur, olsa da geçmemektedir. Asıl parası olanlar paralarının geçerli olduğu dönemde, 1918’de İstanbul’a gelmiş, buradan da Avrupa ve ABD’ye gitmişlerdir. Bu gelenlerin arasında zengin ve soylular vardır ama Rus parası geçmemektedir. Değerli taşları ve altını olanlar şanslıdır. Bunlardan bazıları İstanbul’da ticarete atılırken, kimilerinin Batı’ya gitmeleri daha kolay olur. Mülteci Ruslar, “Beyaz Ruslar” olarak adlandırılır. Beyaz Rusya, yani Belarus ile bir alakaları yoktur. Bolşevik karşıtı Beyazlar olarak bilindiklerinden, İstanbul’a gelenler Beyaz Ruslar olarak kalmıştır.
Fransa Rusları hayrına getirmemişti ve kendi kendine yaptığı ticaretle Rusya’yı borçlandırır. Karadeniz’deki Rus donanmasını da rehin alan Fransa, Rusya’nın Fransız bankasındaki paraya da yaptığı masrafın karşılığı olarak el koyar. Sadece bununla kalmaz. Tunus’a götürdüğü Rus gemilerini ve askerlerini savaşmaya zorlar fakat başarılı olamaz. Bir süre daha gemileri Tunus’ta bekletir. Masrafları bahane ederek satılığa çıkar, Bolşevikler gemilerin iadesini istese de Fransa vermez ve satar.
FÜLÜRYE’DEN FLORYA’YA…
Ruslar İstanbul’da çok iyi ağırlanırlar. Daha düne kadar birbiriyle savaşan iki ülkenin halkları İstanbul’da dostane şekilde yaşamaya başlarlar. 1920’li yıllarda da gelmeye ve kalmaya devam ederler. İstanbul’un kültür çehresini değiştiren Beyaz Ruslar şehre birçok yenilik getirir. Mesela bunlar gelene kadar İstanbullular denizi, plajı öyle fazla bilmezdi. İstanbullular Rusların açtıkları mekânlarla da tanışırlar. Fülürye sahillerinde denize girmeye çok seven Ruslar, buranın adını da değiştirirler. Fülürye’yi telaffuz edemezler, Florya derler. Meşhur Çiçek Pasajı şehre Ruslardan miras kalır. Ruslar İstanbul’a gelene kadar adı Said Paşa olan pasaj, Rus hanımların burada çiçek satmasıyla birlikte Çiçek Pasajı olarak anılmaya başlar. Beyaz Rus hanımlarının fukaralıktan bakım yapamadıkları saçlarını kısacık kestirmesi ve İstanbullu hanımlarında bunu moda sanıp aynısını yapması ayrı bir hikâyedir.
Türkiye’ye sivil ve asker olmak üzere 200 bine yakın Rusya vatandaşı gelir. Gelibolu’ya yerleştirilen askerlerin sayısı 70 bin civarındadır. 1922’den itibaren İstanbul’u terk etmeye başlayan Beyaz Ruslar, yaklaşık 10 yıl boyunca şehirde fark edilir derecede nüfuslarını hissettirdiler. 1930’ların başından itibaren sayıları iyice azalır. Sovyetler Birliği bunlar için af çıkarır. Çok az insan vatanına geri döner.
Fransa sivillerde olduğu gibi, Beyaz Ordu’nun askerlerini getirirken de Anadolu işgalinde kullanma planları yapar. Sivillerde olduğu gibi bu plan da tutmaz. Milli Mücadele’ye sempatiyle baktıklarını söyleyen Beyaz Ordu kuvvetlerinin sayısı azımsanmayacak kadardır. Tam 70 bin asker. Fransa getirdiği eski Rus askerlerini Anadolu’da savaşa sokmayı planlar. Ruslar, Fransızların bu teklifini kabul etmez zira Anadolu’daki Milli Mücadele’ye saygıyla bakmaktadırlar… (Yeni Şafak/ Mehmet Poyraz)