İstanbul’u Yönetecek Kişi 1

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın istifasının ardından onun yerine gelecek kişi kim olmalıdır?

Kuşkusuz bu iktidar partisinin yöneticileri tarafından belirlenecektir. Ama zamanımızdaki bir belediye başkanının gereken özelliklerini de bu fırsatla sıralayabiliriz.

İstanbul’un başına gelecek bir Belediye Reisi adayının şu özellikleri öncelikle ele alınmalıdır:

Güvenilirliği

Bir belediye başkanının özellikle de İstanbul gibi orta büyüklükte bir Avrupa ülkesinin milyarlarca dolarlık bütçesi, 18 milyon nüfusu ve 7 bin yıllık tarihini devir alan kişi küçük bir zihin sarsıntısı ve ego patlamasına girme tehlikesi altındadır. Türkiye’nin beşte iki ekonomisini doğrudan veya dolaylı üreten kent adamın başını döndürür.

Yeni reis mülayim, sakin, denenmiş, gizli planlar yapmayacak, şeytanlar tarafından kolayca ayartılmayacak, İstanbul Dukalığınıyeniden kurmayacak, Ankara’ya kafa tutmayacak biri olmalıdır. Kriz anlarında tam güvenilebilecek derecede önceden bilinen güçlü kişilikli biri olmalıdır. Dalan’ın yaptığı gibi garanti olan parlak geleceğini taltiflere güvenip harcamamalıdır. Beklenmedik anlarda tuhaf mesajlarla memleketin başına yeni bir cephe açmamalıdır.

Yakın geçmişteki bazı parti içi hiziplerin, odakların, gruplaşmaların, enteresan konumlanmaların içine girmemiş biri olmalıdır.

Terör bağlantısızlığı

Türkiye’nin başındaki en büyük tehlike FETÖ‘dür. Yeni gelecek kişinin, ticaret yapmak dışında bu hainlerle hiç bir bağlantısının olmaması gerekir. Hukuk müşahhastır ama bugünkü şartlarda, emniyet için eş, kardeş, çocuk, baba, anne, damat, torun, amca, dayı, FETÖ’cü olmamalıdır. Geçmişte FETÖ’yü organizasyonunda, üniversitesinde, jüri olduğu sınavda, ihalede, terfide, işe alımda kayırmamış olması gerekmektedir. FETÖ okullarında eğitim almamış, FETÖ yurtlarından meydana çıkmamış olması lazımdır. Kripto olma ihtimali milyonda bir değil sıfır olmalıdır. Hala FETÖ bağlantılı kişilerle selamlaşması, hukukumuz var demesi de kabul edilemez.

Türkiye’nin başındaki ikinci tehlike de PKK‘dır. Reis adayının PKK’ya sempatik durmamış, onun meclis kolu olan HDP’ye güvenmemiş, Kürt şovenizmine yakın insanları kayırmamış, onların hesabına çalışmamış, tersine PKK zihniyetiyle sürekli mücadele etmiş biri olmalıdır.

Türkiye’nin başındaki üçüncü tehlike de din adı altında cinnet geçirmiş aşırılıktır, Daeşonun vücutlaşmış halidir. İstanbul’un başına bunlara yakınlık duyan, bunları kendisinden gören, bunların söylemlerine yakın kesimleri el üstünde tutan biri gelemez.

Milliliği

Başkan milli olmalıdır. Zihin olarak Batı hayranı, sorgusuz sualsiz Batı’da bir uygulama varsa o yapılmalıdır diyen biri olmamalıdır. Frengin de Moskofun da komşularımızın da sürekli rekabet halinde olduğumuz, dostane ilişkilere gayret edilse de fırsat bulduğunda bizi yok etmekten çekinmeyecek olduklarını bir an bile unutmayan biri olması gerekmektedir.

Tarih bilinci kuvvetli olması gerekmektedir. Hangi tarihi etnik kökeni hangi mezhebi olursa olsun, etnik kökenini ve mezhebini korumakla beraber kendini Müslüman ve Türk olarak bilmesi, bunların aynı şey olduğunu, İstanbul’un da bir mozaik değil, Müslüman Türk kenti olduğunu hissetmesi gerekmektedir.

Eğer yurt dışında tahsil yaptıysa geldiğinde otobana bal dök yala Almancısı gibi konuşmayan, hayranlıktan gözü kamaşmamış olması gerekmektedir. Gittiği ülkenin hizmetkârı değil onun zayıf yönlerini öğrenmiş, sosyal bilimlerde doktora yaptıysa “git tez konusu olarak Türkiye’nin siyasetini, sosyolojisini, ekonomisini incele getir bize” denilerek bedavadan ajan olarak çalıştırılmayı kabullenmemiş derecede bilinçli olması gerekmektedir.

Bunu yanısıra elbette yabancı ülke ajanlığını çağrıştıracak bir özelliği, onların el üstünde tuttukları, sürekli görüştükleri, pohpohladıkları, destekledikleri, onlara bağlı medyanın el üstünde tuttuğu biri olmamalıdır.

İstanbulluluğu

İstanbul’un başkanı İstanbul dışından olamaz. İstanbul’da doğmuş büyümüş, şehri sokak sokak bilen, her köşesinde anısı olan biri olmalıdır. Ailesi de İstanbullu olmalıdır, onların da kentin her noktasında geçmişi olmalıdır.

İstanbul’un kalbinde yaşamış, iş tutmuş iş batırmış, sıkıntılarını görmüş, Dalan zamanını hatırlayan, Nurettin Sözen felaketini bilen, Reis dönemini yaşamış, İstanbul’un eski halini de yeni halini de bilen, balık ekmek yemiş biri olmalıdır.

Yönetim deneyimi

Yoğun ve zorlu bir yöneticilik deneyimi olmayan biri İstanbul’un başına gelemez. Bu sadece geleneksel yönetcilikteki otorite kurma ve personeli üzerinde tesirli olmayı değil, aynı zamanda yönetim ilmini ve dünyada buna konan yeni eklemelerden haberdar olmayı da içerecek şekilde olmalıdır. Yönetimde mükemmel başarılı olması gerekmez, hataları da olmalıdır ki bunlardan ders almış olsun. Babasının şirketinin başına geömiş olması ve hazır bir sistemi aynen devam ettirmesi yöneticilik sayılmaz.

Yaşı ve enerjisi

Başkanın genç olması zorunlu değildir. Pek çok yaşlı insan dinamizmde gençleri geçer. Kuşkusuz en makbul insan hem diri hem de bilge olan bu ihtiyar delikanlılardır. Bununla birlikte muhakkak kişilik olarak genç olmalıdır. Öğrenmeye açık olmalı, kuvvetli hafızası olmalı, gece yarısı hemen atlayıp olay merkezine gidebilmeli, ikide bir tatil istememeli, her gün doktor ihtiyacı olmamalı, siyatiklerim diye sızlamamalı, yaşlı adam veya yaşlı kadın tarzı hal, tavır ve edalara girmemeli, gençlerin konuştuğu ifade ve terimlere aşina olmalıdır

Genç olması İstanbul’da elde edeceği muazzam deneyimi ileride Türkiye’nin yararına kullanacak biri olmasına da yarar. Sonuçta İstanbulu iki yıl, yedi yıl, oniki yıl yönetecek birinin derinliği Türkiye’nin çok önemli bir stratejik değeri olur. Bu muazzam kazanımımız, bilgi birikimimiz sağılmadan, sömürülmeden toprağa gömülemez. Yeni başkanın geleceği olmalıdır.

Dünyaya açık olması

Başkanın artık giderek artan uluslararası ilişkilerde bütün dizginleri danışmanlara bırakmaması, dünyada olan biteni bilmesi, en az bir veya iki yabancı dile hakim olması, Avrupa, Orta Doğu veya Uzak Doğu ülkelerinde bağlantısı ve deneyimi olması, diğer şehirlerin dinamiğini analiz etmiş olması önemlidir. Yabancı kültürleri sevmesi, yabancı memleketlerden insanları insan olarak görmesi, dünyadaki popüler kültür olsun gelişmeler olsun takip etmesi faydalı olur.

Belediyeciliği

Kuşkusuz yöneticilik birbirine benzer. Fakat askerlik gibi, siyaset gibi, sinema gibi, afet idaresi gibi, ameliyathane gibi özel alanların kendine göre hassas farklılıkları vardır. Belediyeler de böyledir.

Gelecek kişinin, kamu yönetimini, özel hukuku, hizmetleri, belediyeler yasasını, politikayı, seçim kanununu, işletmeleri, büyükşehirle ilçe belediyesi ilişkilerini, ulaşımı, temizliği, arıtmayı, azınlık ilişkilerini, ahlaki sorunları, sivil toplum kuruluşlarını, siyasi partileri, meclisteki entrikaları iyi bilmesi gerekir. Bunu öğrenmesi için en az iki üç yıl gerekecektir. İstanbul deneme tahtası olur. Bu da İstanbul halkı ve ekonomisi için kayıp olur.

AK Parti’nin bugün oyların yarısını alması, 1994’te Refah Belediyelerin gelir gelmez hızlı başarılar elde etmesi, bunu ertesi yıl yapılan seçimlerde ödüllendirilmesiyle başladı. Bunu altında yatan nedense Refah Partisi Belediyeler Akademisinin kurulması, başkan adaylarının bunda eğitim alıp gelir gelmez ok gibi harekete geçmesini sağlamasıydı. Çünkü deneyimsiz insanların öğrenme sürelerinin seçimlere kadar yetmeyeceği anlaşılmıştı. Öğrenme sürecindeki bir başkan, 2019 seçimlerinde puan kaybettirir.

Projeciliği

Proje mantığı, genel iş mantığından daha farklıdır. Proje adeta bir makina gibi tasarlanır, yönetimi ve kaynakları, süresi ve görevleri nettir. İş yapmaya göre olumsuz tarafıysa projeler neticelenmeyince bahanesi de bol olur. Bu nedenle sürekli takip ve ara sonuçlar istenir.

1994’te seçilen Erdoğan’ın en farklı özelliği proje mantığını Milli Görüş siyaset eğitimlerinde içselleştirmiş olmasıydı. Sonradan ekonomi ve siyaset prensipleri nedeniyle araları açıldıysa da Erdoğan, Erbakan’ın en iyi yönetim zihniyeti açısından en iyi öğrencisidir. Bu nedenle, Cumhurbaşkanının düşünme biçimi mühendis düşüncesidir ve genelde de en rahat mühendislerle çalışır. Mühendis başbakanlar silsilesinin devamı sayılır.

Reis, belediye günlerinden itibaren, hatta daha da önce, astına en küçük bir görev bile verdiğinde, ne sonuç beklediğini, süreyi, kaynakları ayrıntılı tarif ederdi. Bunu o zaman yaygın olmayan ama kendinin çok kullandığı elektronik cihazlarla zaman geldiğinde alarm verecek şekilde kaydeder, zaman geldiğinde çat diye durumu sanki görevi bir saat önce vermiş gibi detaylarıyla ama sanki laf oraya gelmiş gibi sorardı. Bu başı sonu belli proje zihniyeti, ona çalışanlarda hem hep izleniyoruz korkusu oluşturur, hem de haberdar olunmaktan dolayı bir motivasyon verirdi.

Avrupa’nın en büyük şehrinin başına gelecek kişinin, bu proje zihniyetini iyi bilen, sistematik çalışan, analitik zihinli biri olması gerekmektedir.

Yarınki devam yazısındada ideal başkanın, 21. yüzyıl üretim sistemi ve teknolojilerine hakim olması, sanatseverliği, dindarlığı, sempatik biri olma zorunluluğu, kucaklayıcı olması, seçim deneyimi, çakalları uzaktan tanıması, genel kültürü, faizin ne olduğunu bilmesi, aileden helal süt emmiş olması ve elbette para işlerinde temiz olması konularından bahsedeceğiz.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi