İstanbul’un fethini kastederek kim derse ki “Zulüm 1453’de başladı” yalancıdır, seviyesizdir ve en önemlisi de müfteridir.
Tarihin tozlu raflarında öyle olaylar vardır ki, anılmak, anlamlandırmak veya kutlanmak durumundadır. Ortaçağı kapatıp yeniçağı açan, doğu Bizansın zulmünü sonlandıran, dünya tarih sahnesinin adeta seyrini değiştiren, şehre Türk İslam mührünü vuran İstanbul’un fethi, bunlardan sadece biridir.
Peygamberimiz (sav)’in “İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır, onu fetheden asker ne güzel askerdir”[1] hadisi şerifine mazhar olabilmek adına, Müslümanlar tarafından defalarca kuşatılan Konstantin’i (İstanbul) fethetmek, Osmanlı Padişahlarından yirmi bir yaşında ki II. Mehmet’e nasip olmuştur.
Ortaçağı kapatıp yeniçağı açan İstanbul’un fethi gibi büyük bir olayı;
Fatih Sultan Mehemet İstanbulu kılıç zoruyla fethetti, Hıristiyanların mabetlerini yani kiliseleri camiye çevirdi, şehirde katliam yaptı, İstanbul’u yakıp yıktı ve nihayetinde günümüzde de “Zulüm 1453’de başladı” demek, tarihi gerçekler ile uyuşmayan idialardır. Bu iddialara cevap vermeden önce, bu fikirde olanlara ve bu fikri savunanlara, 1204 yılında Venedikten hareket eden, Mısıra oradan da Kudüse gitmek için yola çıkan ve Kudüse gitmek zor gelince yönünü İstanbula çevirerek, dünyanın merkezi konumunda ki bu güzel şehirde kendi dindaşlarını katleden, şehri yakıp yıkarak tarihi ve kültürel dokusunun içine eden haçlı ordularını hatırlatmak isterim. (4. Haçlı seferi) Hakeza 1099 yılında Kudüs’e giren Haçlı orduları, başta Müslümanlar olmak üzere Hıristiyan ve Yahudileri de katletmiş, oluk oluk kan akıtmıştır.
Oysa Fatih Sultan Mehemet Han İstanbul’un fethinde İslam’ın “savaş ahlakı” prensibini kendine düstur edinmiş; Peygamberimiz (sav)’in Zeyd b. Harise komutasında Bizansın üzerine gönderdiği İslam ordusuna verdiği emirleri, İstanbul’un fethinde ön planda tutmuştur. Kadınlara, çocuklara, yaşlılara, akıl hastalarına, hangi dinden olursa olsun din adamlarına, malı veya bedeni ile savaşa katılmamış sivillere dokunulmamıştır. Bu konuda ünlü Rus yazar Ouspensky (1878-1948) bile “Türkler 1453 İstanbul’un fethinde, Haçlıların 1204’de yaptıklarından daha insanca ve hoşgörüyle davrandılar” görüşündedir. CNN ve Time gibi yayın kuruluşları, “son bin yılın önemli yüz olayı” araştırmasında yaptığı tespit, dikkate şayandır:
“İstanbul Fatih tarafından fethedilmeden önce, tam bir harabe ve ölü şehir idi. Fetihten sonra İstanbul, hem Avrupa’nın hem de İslam dünyasının ticaret merkezi ve mamur bir dünya şehri haline geldi.”
Tam burada Napolyon’un “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” sözünü hatırlatmak istiyorum. Dünyanın bugünden sonra tek devlet olma gibi bir durumu olabilir mi, ayrı bir tartışma konusu ama Osmanlı, dünyanın incisi bu şehre büyük hizmetler yapmış, orayı bir ticaret merkezi haline getirmiş, kültür ve sanat şehri olarak da bu kadim şehre hizmetlerde bulunmuştur.
Osmanlı, devlet yönetiminde Kuran ve sünnet referansıyla hareket etmiş; bir bölgeyi fetih yoluyla elde ettiyse, farklı din mensuplarının dini yaşayışlarına karışmamış, ancak Fetih hakkı olarak bazı kiliseleri ve mabetleri Camiye çevirmiştir. Ayosafya da bunlardan biridir. Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul’un tarihi yarımadasında inşa edilmiş olan bu Katedral, 1453 Yılında Osmanlı’nın İstanbul’u fethetmesiyle, bizzat Fatih Sultan Mehmet Han tarafından “Fethin sembolü” veya “Fetih hakkı” olarak camiye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935 yılında müzeye çevrilen bu tarihi yapı, hala müze halindedir ve dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerine ev sahipliği yapmaktadır. Ayasofya tekrardan cami olarak ibadete açılabilir mi, bilemiyoruz ama Fatih Sultan Mehmet Han’ın bizlere “Fethin sembolü” ve “fethin yadigarı” olarak emanet ettiği bu tarihi yapının, cami olarak tekrardan açılmasını diliyor, istiyor ve canı gönülden arzuluyoruz.
Anlamak ve anlamlandırmak, akıllı insanların işidir. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed Han ve ordusu, hiç şüphesiz ki yüce rabbimize ve iki cihan güneşi peygamberimiz’e (sav) gönülden inanmıştı. “Öyleyse cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin. Eğer gerçekten inanıyorsanız, mutlaka üstün gelecek olan sizsiniz”[2] ayeti kerimesine gönülden inanmıştı genç padişah…
“Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”[3] ayeti kerimesini içselleştiren Fatih Sultan Mehmed Han, 53. Günün sonunda, hocası Akşemseddin ile birlikte giriyordu İstanbul’a.
“İman öyle bir büyük bir meziyettir ki, azmettiğiniz zaman size gemileri karadan bile yürüttürür ve ortaçağı kapattırıp yeniçağı açtırır. İşte o iman sizi İki cihan güneşi Peygamberimiz (sav)’in övgüsüne nail kılar. O iman sizi, üzerinden asırlar geçse de milyarlarca insanın hayır duasıyla gündemde tutar.
Lakin “Zulüm 1453’de başladı” diyenler ve bu anlayışta olanların bunu anlama imkanı yoktur.
Fethi Mübin, başta İslam alemi olmak üzere tüm insanlığa kutlu olsun!
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
[1] El-Hâkim 4/422
[2] A’li İmran 3/139
[3] A’li İmran 3/159
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…