islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,3290
EURO
36,3453
ALTIN
2.836,34
BIST
9.420,42
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Az Bulutlu
12°C
Cumartesi Az Bulutlu
12°C
Pazar Hafif Yağmurlu
14°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
14°C

İSTİKLAL MAHKEMESİ’NİN ŞAPKA KATLİAMI

İSTİKLAL MAHKEMESİ’NİN ŞAPKA KATLİAMI
24 Eylül 2024 10:00
A+
A-

İstanbul doğumluyum ama Rize asıllıyım. Daha da önemlisi Müslümanım/Hak’tan yana öfkeliyim.

Şapka devrimi için ülkemiz genelinde yetmiş kadar insan asılarak şehit edildi. Ankara İstiklal İstiklal Mahkemesi’nin asılarak idamına hükmettiği şehitlerin sekizi Rize’den.

OLAYIN ÖZETİ

25 Kasım 1925 tarihli şapka Kanunu şöyle:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idarei umumiye ve hususiye ve mahalliyeye ve bilümum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup buna münafi bir itiyadın devamını hükümet meneder.”

İstiklal Mahkemesi daha şapka kanunu çıkmadan önce şapka giymek istemeyen muhalifleri yargılamaya başlar.

Bu arada yani Şapka kanunu çıkmadan önce Rize Valiliği, günümüzde ilçe olan Güneysu’da köylere Şapka giyilmesi ille ilgili hükümet emrinin acilen uygulanması gereğini tebliğ eder. Bazı Köyler giymeyeceklerini bildirir.

Hükümet tebliğini görüşmek ve emrin ertelenmesini sağlamak amacıyla bazı hocaların eşliğinde  halk, Güneysu merkez camiin önünde toplanır. İstenmeyen bir olay olmaması için beş-altı kişiden oluşan karakoldaki askerlerinin silahları alınıp gün boyunca yanıbaşlarındaki odaya kilitlenir. Hiç kimsenin dövülmediği, sövülmediği ve yaralanmadığı bu olay muhtemelen Rize vilayetince büyütülerek Ankara’ya rapor edilir.

İstanbul’dan getirtilen ve 29 Kasım 1925’de Rize’ye gelen Hamidiye Kruvazörü (Topla Silahlandırılmış Hızlı Savaş Gemisi) ile  atılan tehdit topları sonrasında 143 kişi göz altına alınıp sorgulanır. Muhakeme için Rize yargısı yeterlidir. Ama yerel yargı ile yetinilmez. Ankara İstiklal Mahkemesi Rize’ye gelir. Dört gün içinde (11-14 Aralık 1925) başlayıp bitirdiği muhakemesinde 143 tutukludan sekizini idama, 14’ünü on beşer, 22’sini onar, 19’unu beşer sene hapse mahkûm eder. İdam hükümleri, temyizi olmaksızın ve Büyük Millet Meclisi’ince onaylanmaksızın hemen 15 Aralık’ta uygulanır.

Yargılama yapılır ve idamlar uygulanırken Hamidiye Kruvazörü topları düşman şehrine çevrilmiş gibi atışa hazır beklemektedir. Mahkeme üyeleri darağaçları kurulurken Hamidiye Kruvazörü ile Rize’den ayrılır. Kruvazör daha sonra güvenlik için yeniden Rize’ye döner.

ASILARAK ŞEHİD EDİLENLER:

Tarakçıoğullarından SABİT, Peçelioğullarından ARSLAN, MEHMET VE YAKUP ÇAVUŞ, Kolivaoğullarından İmam  ŞABAN VE Bekçi KADİR, Kamburoğullarından MAHMUT, Külünkoğullarından Hasan Külünk.

RİZE’DE İSLÂM VE TARİH  BİLİNCİ

Özetlersek şapka  devrimini kabul ettirmek için baskıcı terör estirilmiş, sebebiyet verilen olaylar vesile edilerek de zalimane bir şekilde canlara kıyılmıştır. Uzun hapis cezalarıyla da ocaklar söndürülmüştür.

Amaç İslam ve tarihî kültür ve kurumlar karşıtı devrimlere itiraz edebileceklere korku salarak gözdağı vermektir.

Gözdağı günümüzde de verilmektedir.

RİZE BABA OCAĞIM

Rize baba yurdum. İlkokulun ikinci sınıfını Rize’de okuduğuma göre fasılalı da olsa tam yetmiş yıldır Rize’ye gidip geliyorum.

Rize’de otuz yıldır İlahiyat Fakültesi de var ama tarih bilinci gibi İslâmî bilinç de zayıftır. İnsan hakları ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlere bağlılıkta da kayda değer derinlik yoktur.

ŞAPKA KATLİAMINI UNUTTURMAYACAK BİR ANIT

Örneğin Rizespor’a nice paralar akıtan Rize, şapka şehitlerini hatırlatacak, onlara yapılan zulme lanet ettirecek ve adalet duygularını pekiştirecek bir hukuk anıtı dikemedi.

Rize, Başbakan ve Cumhurbaşkanı çıkardı ama zulmü sorgulayamadı ve zalimleri yerip mahkum edemedi.

Osmanlının çöküşünde rolleri olan hoca takımının Diyanet’e ve tarikatlara çöreklenmiş günümüz bilgi ve bilinç yoksunu ahfadı, zulme ilgisiz kalmanın utancını duyacak yerde şimdi bizim bu anıt dikilmesi teklifine utanmadan İslam adına karşı çıkar. Oysaki  Allah’ın kitabı Kur’ân  yalnızca  ibadet amaçlı heykeli yasaklar.

İlgili makalemiz için bak.

https://www.mirathaber.com/tapinmak-icin-olmadikca-resim-ve-heykel-yapilabilir-mi-14-1808h/

İSYANIM İSLAM, HUKUK VE DEMOKRASİ ADINA

Sanılmasın ki yalnızca İslâmî hassasiyetle yazıyorum. İslâm’ın, diğer adı olan insan hakları ve hürriyetleri, hukukun üstünlüğü ve hatta demokrasi  adına da isyan ediyorum.

Bu son dönemde duygusallaştım mı ne? Kendime itiraf edemesem de isyan eden vicdanımın sesini kısıp dizginlemek için bu defa Rize’ye gelişimin ilk Cuma namazı sonrasında şapka şehitlerini ziyaret etmek istedim. (05 Ağustos 2024)

Cuma’nın bereketli gölgesinde, eşim ve üç kızımla birlikte sekiz şehidin yedisinin bulunduğu iki kabristana gittim ve zalimlere beddua ile şehitlere fatihalar okudum ama kitabesi olan yalnızca bir kabir ziyaret edebildim.

10 Eylül’de de Çayeli Büyük Köy Derecik Mahallesi kabristanında yatan şehit Hasan Külünk’ü ziyaret ettim.

Günümüzde yaşayan Külünk’lerden bir kısmının, onun emperyalizmin ta kendisi olan canilerini övüp, eşkiyalıkla niteledikleri 1340 doğumlu Hasan Külünk’ü, bu defa manen  bir daha astıklarına tanık oldum.

Rabbimizin, “Düşmanlık ve lanet yalnızca ve sadece  zalimleredir” buyurması, hepimizi ve özelde zalimlere arka çıkanları ürpertmeli değil mi? (Bakara 193;  Hûd 18)

ŞEHİT SABİT TARAKÇI

En ziyade bilinen şehidimiz olan Sabit Tarakçı Güneysu Köprübaşı caminin arkasındaki kendi evinin bahçesinde gömülüdür.

Evlerin arasından ve içinden geçerek kabrine ulaşmaya çalışırken, İstiklal Mahkemesi’nin zalim yargıçlarını lanetleyecek yerde Sabit efendi merhumun asaletine gölge düşürmeye çalışan hamakat yüklü, şapkalı bir adamla karşılaştım. Hakikat düşmanı da olan bu adamı, kem küm etmesine fırsat vermeden susturdum.

Şehidimizin ailesinden olup dünyadan habersiz orta yaşlı saf hanımın kabir diye gösterdiği yerde hiçbir iz göremedik. Boylanmış otlar altında kaybolmuş mezarla ilgili ne bir kitabe ve ne de bir mezar taşı.

 

Sabit Efendi ve yanıbaşında yatan şehidimizin şehadetleri üzerinden 99 yıl geçmiş olmasına rağmen darağaçları ile salınan korku hala etkisini göstermekte olmalı ki ahfadı tarafından bile iki mezar taşı dikilememiş. Dikilenler de korunamamış.

İstiklal Mahkemesi’nin yüzeysel olan ve bize göre kesin delil olarak görülemeyecek zabıtları doğrulamıyorsa da bazı araştırmacılara göre  Sabit Efendi, Rize’nin Güneysu ilçesinden Tarakçıoğlu  ailesinden olup Nakşibendi tarikatına bağlı bir hocadır. (Güneysu’da Dini-Sosyal-Kültürel ve Sanatsal Hayat, sh. 224) ]

İMAM ŞABAN KOLİVA VE DİĞERLERİ

Sabit Efendi’den sonra  şehitlerimizden Şaban Koliva ve diğer dördünün bulunduğu yine Güneysu ilçesine bağlı  Güneli Köyü camisi kabristanına gittik. Bakımsız metruk bir mezarlık. Şaban Koliva şehidimizin bir kitabesi var ise de diğer şehitlerimizi gösteren bir işaret göremedik. Soracak kimse de bulamadık.

İmam – Hatip olarak şehit edilen 35 yaşındaki Şaban Koliva’nın mezar taşı kitabesinde şunlar yazılıydı:

İstemediler bizi anlamak

Meğer niyetleri bizleri asmak

Kaderde varmış fikrin kurbanı olmak

Bir gün gelecek hak vereceklerdir ancak

Bekliyorum burada var hesaplaşmak

DEVAM EDECEK…

ALİ RIZA DEMİRCAN

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar
  1. Ahmet Ziya İbrahimoğlu dedi ki:

    Elinize, dilinize ve beyninize sağlık muhterem Hocam…