Makam odam makamımı temsil etmiyor, mobilyalar eskidi, arabamın konforu iyi değil diyenler “itibardan tasarruf olmaz” sözünün arkasına sığınıyorlar… Bu söz yanlış değil doğrudur aslında… Ancak böylesi bir dönemde doğru değildir, bu sözün uygulanacağı zaman ve şartlar önemlidir… Siz işsizliğin tavan yaptığı, gençlerin birçoğunun atanamadığı, ülke insanının yarısına yakınının kirada olduğu, asgari ücretin bir ailenin geçimine yetmediği bir dönemde itibardan tasarruf olmaz derseniz derim ki bu sözünüz hakikat ifade etmemektedir…
Eğer sizin insanınız evlenemiyor, fakirleriniz parasızlıktan kırılıyor, insanlar bir para kazanabilmek, evine ekmek götürebilmek için bin takla atıyor, insanlar faturalarını ödeyemedi diye elektriksiz, susuz kalıyor, babalar çocuklarının istediklerini alamamanın mahcubiyetini yaşıyorsa kusura bakmayın ama size bu aklı verenleri sorgulayın, itibardan tasarruf olmaz diyen akıl fukaralarını hemen yanı başınızdan uzaklaştırın zira size doğru akıl vermiyorlar aksine yanıltıyorlar…
Hz. Süleyman’ın lüks ve şatafatlı yaşamına, sarayına bakıp sizler de kendinize bir pay çıkarıyor, Hz. Süleyman bize örnektir diyorsanız yanılıyorsunuz… Zira Hz. Süleyman döneminde aç, işsiz, açıkta kimse yoktu… Refahtan herkes faydalanıyordu… Sizin yaptığınız her bir israf fakirlerin hakkından, yetimlerin boğazından, atanamayan, evlenemeyen gençlerin imkanlarından çalınmış sayılır… İtibardan tasarruf olmaz söylemi açlıktan ölmek üzere olan bir muhtaca lüks arabanın önemini anlatmak gibidir…
Maalesef iş adamlarımız, siyasilerimiz, ileri gelenlerimiz, devlet erkanımız hepsinin ağzında “itibardan tasarruf olmaz” sözü var… Bu söylem bana “şeytanın amelleri süslemesi” ayetini hatırlattı, bunun adına “günaha kılıf uydurmak” denir…
Siz evindeki bir bardak sütü fakirlerle paylaşan, ağzına götürdüğü tek yiyecek olan hurmayı kapısını çalan yetim annesine veren, evinde pişen aşı muhtaçlara dağıtan, elleri nasır tuttuğu için babasından yardımcı isteyen Fatıma’ya fakirlerin ihtiyacını gidermeden sana yardımcı veremem diyen, evinde günlerce yemek olmayan peygamberin ümmeti değil misiniz? Siz hiç o peygamberin itibardan tasarruf olmaz dediğini duydunuz mu?
O Peygamberin sadık dostu Ebu Bekir’in “bu mal benim, istediğim gibi yerim” dediğini duydunuz mu? Hal dili ile; “işkence altında inleyen Bilal’i kölelikten kurtaramıyorsam, kardeşlerimi müşriklerin boyunduruğundan kurtaramıyorsam o parayı ne yapayım” diyen Ebu Bekir’i hayırla yad eden insanlar değil misiniz?
Siz eşine elbise alamayan, borçlu yaşayan, üzerindeki elbisenin hesabını halkına veren, devlet işi ile kendi işini ayıran, devlet imkanını kendi ve aile refahı için kullanmayan, saraylarda değil harabelerde yaşayan, kölesi ile bineğine dönüşümlü binen adil Ömer’den övgü ile söz etmiyor musunuz?
İsrafın dibine vuran sizler israfın haram olduğunu, israfın şeytan işi olduğunu Kur’an’dan hiç okumadınız mı?
Bir devletin itibarı halkının refahıdır, devletin güvenliğidir, diplomasideki şeffaflığıdır… Bir devletin itibarı, makam odaları, makam arabaları, saraylar, köşkler, misafirhaneler, lüks ve şatafat ile ölçülmez… Devletin veya üst yönetici taifenin yaşam tarzı, faturası millete kesiliyorsa halkın normal standartlarının dışındaki tüm harcamaları ceplerinden ödemeliler… Değilse vebal içindedirler… Cebinizden harcayabileceğiniz kadar harcayın, değilse milletin cebinden çıkanlar üzerinden lüks ve şatafat içinde bir yaşam sürmeyin… Hakka girmeyin…
İşsiz birçok kişinin olduğu bir dönemde bir kişiye birçok iş veriliyor ve bu işlerin mukabili olarak yüksek maaşlar ödeniyorsa Allah’tan korkmak gerekir… Eğer devlet mal ve imkanları hakkında bir şaibe dillendirilmişse yalan bile olsa bunun üzerine gidilmeli ve kamuoyunun güvensizliği giderilmelidir… Şahsınızla ilgili iddialara susmak hakkınızdır ama temsil ettiğiniz makamlarla ilgili iddialara susamazsınız…
Devlet erkanı güvenlik tedbirlerini en üst düzeye çıkarıp kendilerini koruma altına almalılar, Hz. Ömer gibi adil olsalar da ihanet hançerini her zaman enselerinde hissetmeliler ve tedbirli olmalılar ama itibardan tasarruf olmaz dememeliler, itibardan değil güvenlikten tasarruf olmaz… Devlet israfı önlemelidir,
Eğer bu ülkede zenginler zekatlarını vergilerini verir, vatandaş devletine sadık olur, devletini dolandırmaz, yöneticiler lüks ve israftan kaçınır, yetkililer devlet malını peşkeş çekmez, memurlar işlerine önem verir ve hukuka riayet ederlerse bu ülkenin şahlanmaması için sebep kalmamış demektir… Eğer devletin hazinesi delik, beytu’l-mal’den sorumlu olanlar sorunlu, devletin makamları ehil ve ahlaklı olana değil de arkası olana peşkeş çekiliyorsa o ülke her geçen gün kan kaybediyor demektir…
Bir ülkenin refahı devlet büyüklerinin yaşam standardı ile değil fakirin sofrasında olanla, muhtacın cebine giren parayla ölçülür… Sermaye birkaç ailenin elinde olur, devlet ihaleleri peşkeş çekilir, yandaşların bağlılığı semirdikçe artarsa o ülkenin kıyameti kopmuş demektir…
Tüm yetki ve makam sahipleri bilmeliler ki onlar makamların mevkilerin emanetçileridir ve kendilerine tevdi edilen emaneti asıl sahibine ya da kendisinden sonraki emanetçiye en iyi şekilde teslim etmeliler… Devletin makamları kimsenin arka bahçesi, yan bahçesi, yan gel yat bahçesi değildir… Herkes bulunduğu makamın hakkını vermeli ki aldığı maaşın, kendisine duyulan güvenin hakkını verebilsin…
Devletin kadrolarının birilerini razı etmek için dağıtıldığı bir devlette sadece yalakalar ve münafıklar türer… Devlet, ana baba çatısı gibidir, ana baba çatısının altında ayırımcılık baş gösterirse artık ayrılık, tefrika ve düşmanlık kaçınılmaz olur… Ana baba evlatları arasında nasıl ki ayırım yapmaz, herkese hak ettiği kadarını verirse devlette aynı şekilde olmalıdır… Siz devlet işleyişini bilemezsiniz, devletin tepesinde olmadığınız için nelerin döndüğünü bilemezsiniz söylemi kolaya kaçmaktır, şeyhin her fiilinde hikmet aramaktır…
Biz Müslümanlar geldiğimiz konumları kişisel menfaatlerimiz için, evlad-ü iyalin rahatı için, akrabalarımızı kayırmak için değil Allah’ın mülküne sahip çıkmak için, adil ve emin olmak için, halkın gönlünde güven tesis etmek için, bize tevdi edilen emanetin hakkını vermek için çalışırız… Allah’ın hakkı ve hatırı dışında işimize kimsenin hatırını karıştırmayız… Zira bu devlet hepimizin, bu ülkede yaşayan herkesin… Herkes bu ülkede eşit haklara sahiptir… Hakkı hak sahibine vermeyen her yetkili devletine, milletine ihanet suçu işlemiş demektir…
Bir ülkede israf insafın bittiği yerde başlar… Kendi cebindeki paraya mukayyet olduğundan daha fazla mukayyet olmak zorundasın devlet malına… Zira artık devletler kılıçla değil ekonomik güçlü kuşatılmaktadır… Devletin ekonomisinde yapılan her bir israf devletin ekonomik gücünü ve dolayısı ile bağımsızlığını tehlikeye sokmaktadır…
Bir an önce devlet halkına şeffaf olmalı, atamalar torpilden uzak gerçekleştirilmeli, yetki hak edene devredilmeli, dayısı olana değil değeri olana, kutsalı olana, ahlaklı olana ve ehil olana yetki verilmeli, değilse alemin en Müslümanı bile olsa görevden el çektirilmelidir…
Eğer üst yöneticileriniz, VİP şahsiyetleriniz halkın kapısına sadece birkaç kuruşluk alış-veriş çeki vermek, gıda kolisi götürmek, fotoğraf çektirmek için gidiyor, bir şehrin tüm fakirlerinin aylık gideri bir kalemde yetki sahipleri tarafından harcanıyorsa itibarınız batsın, zaten de bu anlayışla batacaktır…
Bu yazı israf içinde olan herkese bir uyarıdır… Zira hakkı dillendirmez, uyarımızı yapmazsak kardeşlik değil kalleşlik yapmış oluruz… Birbirimize hakkı ve doğruları hatırlatmakla yükümlüyüz… Kimsenin düşmanı ve yandaşı değiliz… Batıla düşman Hakka yandaşız…