İnsanoğlu düşünebilir bir varlık olarak yaratılmıştır. Böyle iken düşünmesi gereken alanlarda tefekkür etmez. Bunun içindir ki Rabbimiz kendisine inanan ve inanmayan böylesi kulları “ Onlar akıllarının kullanmıyorlar mı? Onlar olayların iç yüzünü ve arka planını araştırmıyorlar mı? Düşünüp öğüt almıyorlar mı? “ şeklindeki Kur’âni ifadeleriyle yermektedir.
Yeryüzünün yaklaşık dörtte üçü suyla kaplı. Okyanusları düşünün. Yeryüzü saatte 1670 kilometre hızla kendi ekseni, 105 bin kilometre hızla da güneşin çevresinde seyrediyor. Rabbimizin Kitabı Kur’ânın açıklamasına göre yeryüzüne çakılan dağlar sebebiyle sarsıntı yaşamıyoruz. Karalar okyanusların altında kalmıyor, her an tsunamiler yaşanmıyor.
Bu yaratılışın ve sürdürülen düzenin ihtişamı önünde insanın aklını kullanarak Allah Allah Allah diyerek secdelere kapanması gerekmez mi? Ama hayır, Rabbini hatırlamıyor.
Küçük depremler ve tsunamilerle uyarılıyoruz. Şiddeti yaşayan bazı ademoğlu geçici olarak yaşadığı dehşetin etkisiyle korkuya kapılarak Allah diyor ve Ona yöneliyorsa da uyarının hemen ardında bir takım tevillerle Allaha ait yaratıcılık ve yaşatıcılık vasıflarını tabiata ve rastlantıya yamayarak Ona ortak koşuyor. Böylece Cehenneme düşüreecek âhiret demremini de hazırlamış oluyor
Yaratan yarattığını bilmez mi. Onu dinleyelim:
[Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak: “Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.
Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz.] (Yınus 10/22i23)
Bakan Murat Kurum’un açıklaması şöyle:
“15’nnci saatte Fadime Tolu’yu ekiplerimiz sağ salim çıkardı. 17 saat sonra da 16 yaşındaki İnci kızımız kurtuldu. Yaklaşık 17 saat sonra Hülya Özmet hanımefendi kurtarıldı.”
İnsan düşünmeden edemiyor. “Bir insanın yaşatılmasını bütün insanlığın yaşatılması” olduğu ilkesini getiren Kur’ânın bu ölçüsü çizgisinde kurtarılmalarını insanlığın kurtarılışı olarak sevinçle karşıladığımız kurtarılma macerasını nasıl değerlendireceğiz?
Milyarlarca insan… Her biri mucize özellikli. Yaratılış zamanını, ana-babasını cinsiyeti ve meziyetlerini, yenilen içilen ve kullanılıp yararlanılan anlamına rızkını ve hatta yaşam süresini belirleme de hiçbir müdahalesi olmayan insanın yaşaması ve pek çok insanın öldüğü depremini enkazın altından çıkarılması tesadüfle izah edilebilir mi?
Soyut akıl bilimsel verilerle izah getirilemeyeceği içindir ki Mevlamız insan ömrünün belirlendiğini açıklamıştır.
“Sizi çamurdan yaratan, sonra da bir ecel takdir eden O’dur. 0’nun yanında bir de belirli bir ecel vardır ve siz, yine de şüphe ediyorsunuz.
O, Göklerde ve yerde Allah’tır. Sizin gizlediğinizi da açığa vurduğunuzu da bilir; kazandıklarınızı da bilir. “ (Enâm 6/2-3
İnsan belirlenen ömrünü yaşayabilmesi için de koruyucu melekler tarafından korunmaktadır.
“ Herkesin önünde, ardında, birbiri ardınca gelip giden melekler var, onu, Allah’ın emriyle koruyup gözetirler. Şüphe yok ki bir topluluk, ahlâkını değiştirmedikçe Allah o topluluğu değiştirmez. Allah, bir topluluğun kötülüğünü dilerse o kötülüğe karşı çıkmanın imkânı yoktur ve onlara, Ondan başka bir yardımcı da bulunamaz. “ (Ra’d 13/11)
Mucize olan topraktır, binbir çeşit toprak ürünleridir. Çiftçi kader planına aracıdır, ama çiftçi eli değmeyen ormanlar ve sayısız canlı varlıklar ortada. Kurtarıcı ekipler, aşılar çiftçi gibidir. Yalnızca mukadder olana aracı olurlar. Aklını kullanarak anlayabilene sivrisinek saz, orkestra gerekmez. Anlamak istemeyene değil davul zurna, her delil az.
Dünyamızın her yerinde muhteşem bir doğal denge var. Arada bir de yaşanan kasırgalar, seller, hortumlar, depremler, tsunamiler ve de insan eliyle oluşan büyük kazalar, savaşlar, baskınlar var.
Bütün bu olaylar tesadüfle yorumlanabilir mi? Hayat ve ölüm rastlantısal olabilir mi? Allah’ın yaratması programlaması dışında bir tek olay meydana gelebilir mi Örneğin korona virüs ve İzmir depremi olayı kendiliğinden oluşumlar mıdır.
Bilim dünyası, sağlık ve yardım ekipleri olayların nasıl olduğunu, nasıl geliştiğini, görünürde neler yapılabileceğini acz içersinde açıklamaya çalışıyor. Olayların Niçinleri üzerinde düşünme yok.
Korona virüs tesadüfse binlerce kez daha etkilisinin gelmesini kim önleyecek?
6.6 şiddetinde gelen İzmir depreminin İstanbula 26, Ankaraya 36 şiddetinde gelmesine kim mani olabilir?
Niçinlere ilişkin soruların cevapları için işletilse de İslâm vahyi ile bilgilendirilip aydınlatılmayan aklın ve aklın ürünü olan ilmin/bilimin verebileceği cevap yoktur.
Hamdolsun bizim cevaplarımız hazırdır.
“ İşte Rabbiniz Allah; ondan başka otoritesine boyun eğilecek yok. Her şeyi halk eden odur, ancak ona kulluk edin ve her şeyi gözetip koruyan odur.
Gözler onu göremez, o, gözleri görür, o lütfu bol olandır ve o her şeyden haberdardır.” (Enâm 6/102-103)
“Gizliliklerin anahtarı onun elinde. O’ndan başkası onları bilmez. Karada ve denizde ne varsa onları bilir. Bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlığında bir tane, yaş veya kuru hiçbir şey yok ki apaçık bir kitapta/bilgi deposunda kayıtlı olmasın.” (Enâm 6/59)
Virüsleri ve depremleri yaratan ve benzerlerini yaratacak olan da Allahtır. O, kendisini ve yasalarını tanımayan zalimlere uyarıcı cezalar gönderir. Bu cezalar maddecileşen insanlara, inkârları ve zulümleri sebebiyle gelebileceği gibi doğrudan uyarı şeklinde de gelebilir. Bu arada masum insanlar da ölebilir. Onlar da mağduriyetlerinim mükâfatını alırlar.
İnsanlar dünyatapar olmadılar mı? Yaratanı hayattan dışlamadılar mı? Kan dökmeyi, sömürmeyi meşrulaştırmadılar mı?
Biz gelecekte olacak olanları bilmiyoruz. Görevimiz bize emredilenleri yapmaktır. Binalarımızı sağlam zeminlerde bilimsel ölçülere uygun olarak yapmalıyız. Maske takmalı fiziksel mesafeleri korumalıyız. Gerekli önlemleri almalıyız. Tamam da bunlar yeter mi? Gelebilecek öldürücü yeni virüsleri, ağır şiddette gelecek depremleri nasıl önleyebileceğiz?
Şanı Yüce olan Allah sınırsız merhamet sahibidir. Rabdir. Yeter ki biz kulluğumuzu bilelim.
Amerika – Çin, Amerika- Rusya, Hindistan-Pakistan, Azerbaycan- Ermenistan
İsrail – Filistin, Türkiye- Bat/Yunanistan ihtilaf halinde. Ama doğal afetler karşısında şeklen de olsa insanlıklarını hatırlayarak birbirlerine yardım edebiliyorlar. Haklı veya haksız yapılan savaşlar örneğin Azerbaycan Ermenistan savaşı İzmir depreminden daha yıkıcı değil mi?
Bunun için İslam yalnızca savaş açanlara karşı savaşı onaylıyor, tecavüzle uğrayanlardan yana taraf olmayı emrediyor. (Bakara 2190; Hucurat 49/9)
Bitirirken
Coronavirüs ve depremler dahil rastlantısal hiçbir olay yoktur. Her varlık aldığı ilahi emri uygular. Hayat ve varlıklara nasıl bakacağımızı öğreten şu hadise bakar mısınız:
“Rüzgar bir kişinin elbisesini savurmuştu, o da tutup rüzgara lanet etti. Laneti duyan Peygamberimiz şöyle buyurdu:
Sakın rüzgara lanet etmeyin. O memurdur; Allah’ın emriyle iş görmektedir. Şunu bilin ki, kim bir şeye haksızlıkla lanet ederse, lanet kendisine döner. (Ebu Davud, Edeb 53, (4908); Tirmizi, Birr 48, (1979))
İlahi emirle hareket eden virüslerin, kasırgaların, depremlerin Rabbine yönelelim. Onun öfkesinden rızasına, azabından affına Ondan yine Ona dönelim Her varlığa hâkim ve âmir olan Odur.
Ali Rıza DEMİRCAN