Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik’in kaleme aldığı “Kâbe’ye yapılan LGBT saldırısı bakın neyin habercisi?” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…
Instagram son 15 günde üç paylaşımımı kaldırdı. İkisi toplumdaki LGBT dayatmasına dikkat çektiğim içeriklerdi. Biri LGBT’lilerin sokak gösterilerinde verdikleri görüntü ve fotoğraflardan derleme video, diğeri de ‘Büyük Aile Yürüyüşü’nü nefret söylemi olarak yaftalayıp provoke etmeye çalışan şarkıcılarla ilgili hakaret ve hedef gösterme içermeyen bir yazıydı. Üçüncü paylaşım ise kız çocuklarını ‘küçük kadınlar’ olmaya zorlayan kıyafet markalarını eleştirdiğim ve bir saatte 2 bin yorum alan yazımdı. Böyle devam ederse hesabımın tamamen kapatılması söz konusu. Çünkü Instagram içerikleri kaldırırken bu “sopasını” da gösteriyor.
Sosyal medya şirketlerinin “topluluk kuralları” son günlerin en büyük tartışma konusu olan “LGBT dayatması” ile birbirlerini besleyen, destekleyen ve korumaya alan bir yapıya dönüştü. Yani Google (Youtube), Facebook (Instagram) ve Twitter ekosistemlerinin “topluluk kuralları” aynı zamanda LGBT dayatması olarak karşımıza çıkıyor. LGBT ideolojisinin karşılık bulmadığı ve tepki gördüğü noktalarda artık topluluk kuralları devreye giriyor.
Tüm dünyada internet üzerinden yeni bir kamu düzeni ihdas ediliyor. Avrupa’da 1800’lerin sonunda ulus devletlerin inşası gibi şimdi de “cinsiyetsiz bireyler” dönemine girdik. Eşcinselliği normal bulmayanları dünyanın “yeni ötekileri” ilan etme aşamasına geçildi diyebiliriz. Cinsel tercihlere saygı duyma eşiği çoktan aşıldı. Saygı duymamak, takdir etmemek bazı ülkelerde artık mümkün değil. Dahası özendirme yapılıyor. Ülkelerin kamu düzenini de dayatılan cinsel tercihlere göre dizayn etmeye başladılar.
Bundan 40 yıl önce, TIP otoritelerince hastalık olarak değerlendirilen eşcinselliğe bugün hastalık demek büyük suç. Tedavisi dahi yasak. Sosyal medya şirketleri anında yaptırım uyguluyorlar. “Hastalıktır” diyen bilim adamı da olsa sosyal medyada kullanıcı olmasına dahi müsaade edilmiyor. Nereden nereye? Şimdi hastalık olarak görünen farklı cinsel yönelimlerin ilerde normal olmayacağının da garantisi yok. Ensest, pedofili ve zoofili gibi…
Sadece toplumlar, ülkeler, hukuk düzeni ve kullanıcılar baskı altına alınmıyor, dinler ve kutsal değerler de saldırı altında. LGBT ideolojisinin Instagram üzerinden “Kâbe’ye saldırması” da bu güç birliğinin bir dayatması olarak önümüze düştü. Önce Almanya’nın Kassel şehrinde LGBT renklerine boyanmış Kâbe maketi sergilendi. Sonra Instagram’da @pixelharper isimli bir hesap açıldı ve buradan İslâm dinine ve Kâbe’ye hakaretler edilmeye başlandı. Kâbe’nin fotoğrafları bilgisayar ortamında LGBT renklerine dönüştürülerek bir yıldan beri paylaşılıyor. Hesabın çok fazla takipçisi yok (14 bin) fakat Instagram tarafında onaylanmış. Yani mavi tik verilmiş. Bu onaylanma çok ama çok önemli. Bir hesabın sosyal medyada onaylanması kamuoyunda itibarını birden yüze katlaması demektir. Kâbe’ye, milyonlarca Müslümana ve bir dine nefret söylemlerinde bulunan, aleni saldıran hesaba mavi tik verilmesinin iki anlamı var. Instagram hesabı kullanan kişiye; “Saçtığın nefreti destekliyoruz” diyor. Bunun yanı sıra “Müslümanlar bu durumdan hoşnut olmayacak ve hesabını hedef göstereceklerdir. Bu yüzden seni korumaya da aldık” güvencesini de veriyor.
Geçtiğimiz hafta bu hesabı hem Instagram’a kendim şikâyet ettim hem de takipçilerime şikâyet etmeleri çağrısında bulundum. Paylaşımım 500 binden fazla kişiye erişti. Binlerce takipçimden Instagram’a nefret söylemi bildiriminde bulunduklarına dair mesajlar aldım. Ne mi oldu? Instagram tüm şikâyetlere tek tek geri döndü ve Kâbe’yi hedef alan hesap için “Topluluk kurallarımıza aykırı olmadığını belirledik” bildiriminde bulundu. Şaşırdık mı? Hayır.
Instagram; kullanıcılarına ve hatta devletlere dayattığı topluluk kurallarını, söz konusu LGBT olunca, İslâm dinine aleni nefret söylemleri yapıldığı halde çiğnedi.
Peki, biz bu yeni kamu düzeni dayatmasını kabul edecek miyiz? Aynı “aşağılama ve hakaretler” bir başka dinin değerlerine de yapılsa karşı çıkarız. Sosyal medya şirketlerinin arkasındaki perdeyi aralamak için elimizdeki tek güç hukuk. Hukuka dayanarak geç de olsa bu keyfiliğe son vermemiz gerekiyor. Takipçilerim “Şikâyet ettik de ne oldu” diye üzüntülerini bildiriyorlar. Hiç üzülmeyin. Bu saldırı belki de bizi kendimize getirecek. En azından tarafımızı netleştireceğiz. Yarın Kâbe’de gerçekten LGBT bayrağı da açmak isteyeceklerdir. Bunun önüne geçecek bir farkındalık oluşturmak gerekiyor. Sosyal Medya Hukuku Uzmanı ve dostum Avukat Cüneyt Altıparmak’ın öncülüğünde Instagram’da Kâbe’ye hakaretler eden hesaba karşı hukuk mücadelesi başlatacağız. Belki cirmimiz büyük değil ama bunun ilk çırası olacağız. Bize katılmak isteyenler olursa memnuniyetle birlikte yürümeye hazırız.