Bir önceki yazımızda cenaze namazı ilgili gerekli bazı önemli bilgileri sunmuştuk. Çok kısa bir özetle kadınlar bağlamında konumuza devam edelim.
Sevgili Peygamberimiz, Kur’ân çizgisinde cenaze namazına katılmanın gereğini ve müminlerin birbirileri üzerindeki haklarından biri olduğunu bildirmiştir. Cenaze namazı kılmanın en az Uhut dağı büyüklüğünde sevap kazandıracağını da müjdelemiştir.
Cenaze namazı bütün müminlere yüklenmiş bir tür duadır. Bir kişinin üstlenmesiyle diğer kişilerden düşen-farz-ı kifaye bir görev olarak yüklenen cenaze namazı, İslam şerîatince kadınların da iştirak edilebilecekleri bir ibadet kılınmıştır.
Kadınların cenaze namazına katılımı konusunu diğer insanlardan daha iyi bilme konumunda olan Hz. Âişe validemiz, sahabî Sa’d b. Vakkas’ın cenaze namazını kılmak için, na’şın Mescid-i Nebi’ye getirilmesini istemiştir.
Hz. Ömer de oğlu Utbe’nin cenaze namazını kılması için Utbe’nin annesi olan eşini cenaze namazını kılması için beklemiştir.
Kadınların Hz. Peygamberin cenaze namazını teker teker kıldıkları da bilinen tarihî gerçeklerimizdendir.
Hz. Peygamber ve sahabe devri uygulamaları açık olduğu için İslâmî fıkıh mezhepleri kadınların cenaze namazı kılmalarını meşru görmüşlerdir.
Diğer üç büyük fıkıh mezhebinden farklı olarak Hanefi mezhebi müctehidleri farz namazların kadın- erkek karmaşıklığı içinde cemaatle kılınmasını namazı bozan sebepler arasında görmüşlerdir.
Böyle iken kadın-erkek iç içeliğinin cenaze namazlarında bir sakınca doğurmayacağı içtihadında bulunmuşlardır.
Cenaze Namazı ve Defin Farkı
Burada Hazreti peygamber dönemi uygulamaları ışığında cenaze namazı ile cenazenin kabre götürülmesi arasını ayırmak gerektiğini söyleyebiliriz.
Cenaze namazı duadır. Duaya herkes katılabilir. Cenaze namazı sonrasında cemaate katılım cenazeyi taşımak ve defnetmek içindir. Erkeklerin katıldıkları cenazelerde fiziki güçleri ve rûhî dayanıklıkları sebebiyle genelde erkekler bu göreve yönlendirilmişlerdir. Ancak kadınlar katılımdan yasaklanmamışlardır. Çünkü Peygamberimiz cenazenin kabre teşyiine iştiraklerini değil, cenazelerde feryat etmeleri ve yaka paça yırtmalarını yasaklamıştır.
Sahabi Ümmü Atiyye’den Buhari’nin rivayet ettiği “Biz cenazenin kabre kadar götürülmesinden sakındırıldık ama kesinlikle yasaklanmadık.” şeklindeki hadis de bu gerçeği pekiştirmektedir.
Burada bilinmesi gereken bir nokta da kadınların cenazelerin kabre götürülüşüne katılmaları ile ilgili tartışılabilir içtihadlar kadının ailesinden cenazeleri kapsamadığı gerçeğidir. Onlar aile fertlerinin cenazelerini kabre teşyi edebilirler.
Kadınlar Niçin Cenaze Namazına Katılamaz?
Ülkemizde kadınlar cami çevresine kadar gelmekte, fakat en dindarları bile yakınlarının cenaze namazını kılmamakta, kılamamaktadırlar. Bu, İslâm adına üzülecek bir durumdur ve bir bidattir.
Erkeklerimiz gibi kadınlarımız da kendilerine meşru kılınmış Cuma ve cenaze namazlarını kılmalıdırlar. Böylece toplumsal ihtişamımızı artırırlarken Uhud Dağı büyüklüğünde sevabları almalıdırlar.
Cenaze namazı ve Cuma namazları dahil kadınlarını cemaat namazlarına katılımlarının engellenmesi toplumsal bilinçlenme gücümüzü azaltmış, çocuklar namaz ve cemaat namazı kılma terbiyesinden yoksun bırakmıştır.
Kadınların cenaze namazına katılımlarına şu veya bu gerekçelerle karşı çıkanlar şeriatimize aykırı davranmaktadırlar. Kadınlar gibi erkekler de fitne olabilir. İzdiham erkekler için de söz konusudur. Neden kadınlar dışlanıyor?
Örneğin kadınların Mahmut efendinin cenazesine katılmalarının ne sakıncası olabilirdi? Mesela Fatih camiinin Haliçe bakan alanı onlara ayrılabilirdi.
Laikler şeriatimizi dışladılar. Bizim bidat nitelikli kişisel ve kurumsal görüşlerimizi ön plana çıkarmamız da bir ucundan dışlamak olmuştur. Acı olan da budur.
Ali Rıza Demircan