Kitlelerin ortak inançlarını pratize ettikleri mekânlar, tarihî seyir içinde hep olagelmiştir. Yahudilerin havrası, Hristiyanların kilisesi ve Müslümanların da camisi ve mescitleri, ortak inançların paylaşıldığı yerlerdir.
Kur’an, sosyal hayatı paylaşırken hem erkeklerin hem de kadınların dikkat etmeleri gereken ahlakî kurallar belirlemiştir: “Mü’min erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır… Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları hariç, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarını kapayacak şekilde örtsünler…”(24Nur:30-31)
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına (dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle…”(33Ahzab:59) diye buyuran ayet-i kerimeler, bu ahlakî ilkeleri ortaya koymuştur. Hz. Peygamber zamanında medenî, ahlakî ve edebî ölçülere dikkat eden kadın-erkek ilişkilerinde kısıtlama yoktur.
Bayanların camiye gidip namaz kılmaları caizdir. Camide namaz kılmayı tercih eden bir kadının bu hakkını kullanması engellenemez.Ayrıca namaz kılınan yerden imamı veya cemaati görmeleri şart değildir. Kendilerine ayrılan yerde namazlarını imama uyarak kılabilirler.
Hz. Peygamber (sav)’in zamanında erkekler camiye gidip cemaatle namazlarını kıldıkları gibi, kadınlar da camiye gidip namaz kılarlardı. Ümmü Atiyye’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sav) genç, başkasına kendini göstermeyen tesettürlü ve âdetli kadınları bayram namazı yerine götürürdü. Ancak âdetli kadınlar namaza katılmazlar, diğer hayır işleri ve Müslümanların davetine katılırlardı. (Buhârî, Hayz, 23 (24), Iydeyn, 20; Ahmed b. Hanbel, 5/4).
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın kulları olan kadınların camilere gitmelerine engel olmayınız.”(Müslim, Salat, 140)
“Birinizin hanımı camiye gitmek için izin isterse, onu engellemesin.” (Buhârî, Ezan, 162; Cuma, 13; Müslim, Salat, 134).
Rasûlullah’ın (sav) bu genel hükmüne rağmen kadınların camiye gitmesine kota uygulayan görüşler de yok değildir. Fitneden emin olunması için erkekler kendilerini garantiye alma adına; “Kadının namazını evinde kılması dışarıda kılmasından daha faziletlidir, iç odasında kılması da evin diğer kısımlarında kılmasından daha faziletlidir.”(Neylü’l-Evtar, III/132) hadisini delil getirerek kadınların mescitlere gitme hakkını gasp etme yoluna gitmişlerdir.
Halbûki bu hadisten “yasaklama” hükmü çıkarılamaz. “İyi” ile “en iyi” karşılaştırması yapılabilir. “En iyi”nin olduğu yerde “İyi” düşman ilan edilemez. “Kadınların camilere gitmelerine engel olmayın” hadisi ile “Evlerinde kıldıkları namazları daha hayırlıdır” hadisini uzlaştıracak olursak; “Kadınların camide namaz kılmaları ‘hayırlı’, evlerinde kılmaları ise ‘daha hayırlıdır” hükmü çıkar. Hangi akıl sahibi “daha hayırlı” hükmünün, “hayırlı” hükmünü ortadan kaldırır” diyebilir? Böyle diyenler biraz fıkıh usulü okumalıdır. Erkeği de, kadını da Allah’ın istediği ahlak kurallarına uydukları sürece, sosyal hayatta yer almalarına kısıtlama getirilemez. “Hayırlı” veya “daha hayırlı” hükmünü tercih etmek, kişilere aittir. “Dindar”lık adına “Dini dar”lık yapılmamalıdır.
Dolayısıyla kadının; örtünme emrine riayet etmesi, yollarda süslü-püslü, kırıla döküle yürümemesi, kokulu elbiselerle çıkıp, hem yollarda, hem de camide dikkatleri üzerlerine çekmemesi, erkeklerle karışmamaları, camide de ses ve hareketlerle dikkatleri çekmemeleri gibi ahlakî kurallara uydukları sürece, dış elbiseleri yani cilbabları ile beraber iyi niyetle camilere gidip namazlarını kılmalarında ve dinî bilgileri dinlemelerinde bir sakınca yoktur.(Bak: Fetâvây-i Hindiyye V/346.)
Bazı kardeşlerimiz; “Camilerin kapılarını kadınlara açarsanız, Amerika ve Almanya’da görüldüğü gibi kadın-erkek birbirine karışmış vaziyette, hem de kadın imamın arkasında tesettürlü-tesettürsüz namaz kılarlar” demektedirler. Kardeşim, “Bâtıl, makîsün aleyh olamaz” yani “Bâtıl bir uygulamaya kıyas yapılamaz.” Bâtıl bir durum örnek verilerek, dinin cevaz verdiği bir hüküm yok sayılamaz. “Sû-i misal, emsal olmaz.” Yani kötü örnek, örnek alınmaz. Pireye kızıp yorgan yakılmadığı gibi, kâfire kızıp oruç da bozulmaz.
Biz, dini vaz’ eden Allah’ın koyduğu kurallara ve O’nun Peygamberinin uygulamasına bakarız. Kadınların, Peygamberimiz döneminde camiye gittikleri bir gerçektir. Hatta bütün fıkıh kitaplarımızda, cemaatle namaz kılındığında, saf düzeninin nasıl olması gerektiği anlatılırken, “ön saftaerkekler, onların arkasında erkek çocuklar, onların da arkasında kadınlar” sırasından söz edilir. Rasûlullah’ın (sav) tatbikatı budur. Onun dışındaki sapmalar bize örnek gösterilemez.
Kadınlara, mescid yasağı getirmek isteyenler, Hz. Aişe validemizin; “Hz. Peygamber, kadınların yeni yeni icad ettikleri şeyleri görseydi, İsrailoğulları kadınlarının men edildiği gibi onların camiye gelmelerini yasaklardı” sözünü delil getirmektedir. (Buhârî, Ezan,163; Müslim, Salat, 144; Muvatta, Kıble, 15). Hz. Aişe validemiz bu sözüyle bir yasak getirmiş olmuyor. Bir temennisini dile getiriyor. Dinin tatbikatçısı olan Rasulullah’ın; “Allah’ın kulları olan kadınların camilere gitmelerine engel olmayınız.” hükmünü bildiği için, o hükmü koyan Rasulullah’a rağmen, “Ben, kadınlar şu durumda camiye gidemezler diyemem ama cevaz hükmünün sahibi Rasûlullah, kadınların geldiği şu hali görseydi men ederdi” diyerek tahminini dile getirmiştir. Fütursuzca yasak getirenlere ders olması için söylüyorum, Hz. Aişe validemiz, haddini bilerek, yasak getirme hakkının Allah ve Rasûlüne ait olduğu bilinciyle “Ben, kadınların bu şartlarda camiye gitmesine yasak getirilmesi taraftarıyım” diye içtihat geliştirmiyor. “Rasûlullah, bu günleri görseydi yasaklardı” diye temennisini ortaya koyuyor. Çünkü “Mevridi nasda içtihada mesağ yoktur.” Yani, hakkında açık ayet ve hadis olan konularda içtihada yer yoktur” hükmünü biliyordu annemiz…
Kadın davranışlarında bir takım olumsuzluklar oluyorsa, siz bunu yasak getirerek değil, tebliğ ve irşatla düzeltmek zorundasınız. “Hatırlat/öğüt ver. Çünkü hatırlatmak mümine fayda verir” (Zariyat:51/55) ayeti gereğince bize düşen, yanlışları yasak getirerek değil, usulüne uygun öğüt ve hatırlatmalarla düzeltme yoluna gitmektir. Eğer Müminlerse, bunun fayda vereceğini ayet açıkça ifade etmektedir.
Yasakçılar, Hz. Ömer’in kıskanç bir erkek olarak eşini camiye gitmekten men ettiğini de iddia ederler ama doğru değildir. Olay şudur:
Her insan gibi, Hz. Ömer de eşini kıskanır. Ancak Hz. Ömer’in, eşinin camiye gitmesini yasaklaması gibi bir durum söz konusu değildir. Aksine, buna engel olmadığını gösteren rivayetler vardır:
“Hz. Ömer’in bir hanımı vardı ki her gün sabah ve yatsı namazlarını mescitte cemaatle kılardı. Kendisine, “Kocası Ömer’in bundan hoşlanmadığını ve kıskandığını bildiği halde niçin namaz için mescide gelmekte ısrar ediyorsun” denilince şöyle karşılık verdi. “Ömer’in benim mescide gelmeme yasak koymasına Hz. Peygamber’in “Allah’ın bayan kullarını Allah’ın mescitlerinden men etmeyiniz.” hadisi engel oluyor.” (Buhârî, Cuma, 13)
“Hz. Ömer’in hanımı Atike binti Zeyd, camiye gitmek için Hz. Ömer’den izin ister, Ömer (r.a) ise cevap vermez, susardı. Bunun üzerine o, “Yemin ederim bana engel olmadığın sürece gideceğim” derdi, Hz. Ömer ise ona engel olmazdı.” (Mâlik, Muvatta, Kıble, 14)
Görüldüğü gibi kadınların camilere, ilim meclislerine katılmalarında dini açıdan bir sakınca yoktur. Ancak hem erkeklerin hem de kadınların dikkat etmesi gereken kurallar vardır. Bu kurallara uyarak, kadınlarımız da -Rasûlüllah döneminde olduğu gibi- camilerde yerlerini alabilirler.
Toplum içerisine çıkan erkek-kadın her insanın; etrafındaki insanları hem maddi hem de manevi anlamda rahatsız etmeyecek şekilde; ruh, beden ve davranışlardaki temizliğe dikkat etmesi gerekir. Bunlara uyulmadığı durumlarda, rahatsız edenler de, rahatsız olanlar da vicdanlarına danışarak kararlarını kendileri verebilirler. Bu durum, sadece kadınların camiye gitmesiyle sınırlı değildir. Her kadın ve erkeği, hayatlarının bütün yönlerinde ilgilendirmektedir.
Kısaca deriz ki, Allah ve Rasûlünce verilen hiçbir hak, bir takım olumsuzluklar ileri sürülerek ortadan kaldırılamaz. O olumsuzlukların düzeltilmesi yoluna gidilir. Bu bağlamda kadınlarımızın camiye gitme hakları da “Dindarlık” adına “Dini darlık” yapılarak gasp edilemez. Vesselam.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…