islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5031
EURO
36,4292
ALTIN
2.955,81
BIST
9.302,94
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Kafir Rolüne Çıkılabilir mi?

Kafir Rolüne Çıkılabilir mi?

Bu suali cevaplandırmak için önce dünyamızdaki genel kanıyı tesbit etmek gerekir. Dünyamızın hiçbir ülkesinde kral rolüne çıkan aktörü kral kabul eden bir fert yoktur. Hiç kimse aktörü oynadığı tipin bağlısı olarak görmez. Örneğin Müslüman –Gayr-ı Müslim hiç kimse Antony Coin’i Hz.Hamza veya Ömer Muhtar rolüne çıktığı için Müslüman olarak değerlendirmemeştir.

Bu tesbitten sonra ehl-i sünnet inancına göre imanın, kalbi tasdik, küfrün de kalbi tekzîb olduğu hakikatini hatırlatabiliriz. İmam-ı Tahavî’nin ifadesiyle: “Kişiyi iman dairesinden çıkaran, ancak iman dairesine sokandır.” (10) Rol icabı mü’min olmak imanlı olmayı gerektirmediği gibi, aksi de düşünülemez.

Laikliğe ve Atatürkçülüğe bağlı kalacağına yemin eden mü’min parlamenterlerle, memur olmak için aynı konularda belge imzalayan ilahiyatçılar, müftüler ve imam-hatipleri kâfir veya Münafık olarak değerlendiriyor muyuz?

Bizim büyük bir kültürel savaş içerisinde olduğumuz şüphesizdir. Bu dönemde bile Ülkemiz gibi birtakım ülkelerde hakkı öğrenme, öğretme, inançlara göre teşkilatlanma ve iktidara yürüme oldukça zordur.

Antidemokratik iç güçler, onları destekleyen ve egemenlikleri için yüzbinlerin kanını akıtmaktan çekinmeyecek olan dış güçler tetiktedir. Yaptığımız savaşta zaruretler gerektirdikçe gerçek düşünceyi açığa vurmama anlamına takiyye yapılabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. (11) Kaldı ki, Yahudi Şairi Kâb’ b. Eşref’i öldürmeye giden Muhammed b. Mesleme’ye Hz. Peygamber’in dilediği gibi konuşup davranabileceği ruhsatını vermiştir. Bu gibi daha pek çok ışık tutucu örneklere de sahibiz. (12)Doğrusunu bilen hiç şüphe yoktur ki Allah’tır.

Burada pratikte dikkat edilmesi gereken cek önemli bir hususa da değinmiş olalım: Belirli sanatçıları hep kâfir rollerine çıkartarak bilinçsiz halkın nazarında yanlış ve kalıcı imajlara sebebiyet verilmemelidir. Kaldı ki küfür ve nifak rolleri için gerçek kâfir ve münafıklar da istihdam edilebilir. Şahsen tercihimiz ve tavsiyemiz de budur.

Batıllara Yer Verilebilir mi?

  1. İslâm’ın itikadî, siyasî, iktisadî, kültürel ve ahlakî bakımdan tam anlamıyla iktidar olamadığı toplumlarda Hak’la Batılların iç içeliği kaçınılmazdır. Bu İslâm’ın ilk dönemlerinde bile yaşanagelmiş bir gerçektir.

Medine İslâm toplumunun ilk dönemlerinde içki, kumar, faiz ve zina var. Bu fiillere onay verilmiyor, sıcak bakılmıyordu. Ama varlıkları bir gerçekti. Bilfiil yasaklama gücüne erişilinceye kadar ilahi hikmet bu fiillerin haramlığını bildiren hükümleri erteletmişti.

  • Allah’ın Resûlü ve sahabilerinin büyük bir iştiyak ve vecdle H. 7. yılda yaptıkları Umretu’l Kada sırasında Kâbe putlarla doluydu. Mekke’nin fethinden sonra bile İslâmî hac Müşriklerle beraber yapıldı. Müşriklerin şirk üzerinde ve çıplak tavaf yapamayacakları hususundaki nihai hüküm Hicretin 10. yılında Veda Haccı sırasında uygulanabildi. Siyasî ve askerî egemenliğe rağmen kültürel ve sosyal şartların olgunlaşamaması sebebiyle Allah’ın Resûlü Hicretin 8. ve 9. yıllarında müşriklerin mü’minlerle birlikte Hac yapmasını engellemedi.
  • Ülkemizin İslâmî hükümlerin uygulanmadığı ilmî ve fiilî bir gerçektir. Kur’ânî ceza sisteminin uygulanamadığı bir toplumda güç yettirilemeyecek noktalarda nihai hükümlerin baz alınması, Kur’an’ın 23 senelik bir zaman süreci içinde indiriliş sebebini kavrayamamak olsa gerektir. İçtimaî//sosyal şartların, nihai hükümlerin uygulanmasına imkân veremediği toplumlarda bu hükümleri terk veya zıddına yorumlamak değil, tehir zarureti vardır. Akademik çevrelerde farklı görüşler seslendirilse bile, yönetimleri laik bütün İslâm ülkelerinde fiilî durum budur.
  • Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında haramları helalleştirmeden, günahlara özendirmeden ve şehvetleri tahrik etmeden toplumdaki mevcut olumsuzlukların zaruret öcüsünde aktarılmasında bir sakınca olmadığı kanaatindeyiz. Kaldı ki muteber tefsirlerimizde ayetlerin açıklamaları yapılırken, hadis kitaplarımızda hadisler şerh edilirken ve güvenilir tarih kaynaklarımızda Cahiliye dönemi tasvir edilirken bu tür batılı tasvirler yapılmaktadır. (13)
  • Hakkı açıklarken, batıllara, zaruret ölçüsünde –İslâm ile çelişik/çatışık olduklarına işaret edilerek– yer verilmesinin dolaylı olarak onlara yönlendirici olacağı görüşüne katılamıyoruz.

Ali Rıza DEMİRCAN  

 Devam Edecek

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.