Ali Rıza Demircan olarak hayatım boyunca maddi menfaatler için ne konuştum ve ne de yazdım. Vergi vermek dışında devletimizle hiçbir ilişkim olmadı. Hiç kimseye şahsım ve aile fertlerim için bir ricada bulunmadım.
Böyle iken ahlaksızlığın kaynağı olmaya başlayan sosyal medyada düzeysiz müminler ve ne idüğü belirsiz bazı inkârcı kişiler ve yazarlar zaman zaman beni çıkarcılıkla suçlarlar. Daha açık bir anlatımla inanıp güzel bularak savunduğum görüşlerin benim ruhumdan fışkırmadığını, bana çıkar sağlayanların etkileriyle oluştuğunu ifade ederler. Bu azim bir iftiradır.
Bilinçsiz müminler de, İslam karşıtlarının bütününü menfaatçi kişiler olarak itham ederler. Onların güzel buldukları inançları ve yaşantılarının dış kaynaklı olduğunu, yönlendirildiklerini dile getirirler. Bu da büyük bir bühtandır.
Mümin de İslami Hakikatleri Örten Kâfir de Güzel Gördüğünü Yaşar
Oysaki Kur’ân penceresinden bakıldığında görünenler farklıdır. Yani müslüman olanlar da olmayanlar da inançları ve yaşam ölçülerini, güzel buldukları için yaşarlar. Açalım:
Yüce Allah en güzel kıvamda yarattığı ve denemeye uğratacağı insana neyi güzel bulacağını öğretmek için insanlar arasından seçtiği elçiler göndermiş ve ölçüler koymuştur. Bu elçiler ve ölçülerin sonuncusu Hz. Muhammed ve Kur’ân’dır.
Bu ölçülere göre inanan insanlar zatına ve yüceliğine iman ettikleri Allah’ın emrettiklerini güzel, yasakladıklarını da çirkin bulurlar. Bir diğer anlatımla Allah da onlara iman ve yaşam kurallarını sevdirir, güzel gösterir. (Hucürat 49/7)
Allaha veya peygamberlik kurumuna, dolayısıyla ahiret hayatına inanmayan kâfir insan ise çocukluğunda kendisine öğretilen, okulda kazandırılan ve daha sonra da toplum çevresinde de görüp bulduğu inançları ve yaşam ölçülerini güzel bulur.
Aslında ölümle başlayacak, iradeli hayatımızın bütününden sorgulama ve Cennet-Cehennem ile devam edecek ahiret hayatına iman etmeyenlere Allah da yaptıklarını güzel gösterir:
“Ahirete inanmayanlara gelince, onlara yapıp-ettiklerini güzel göstermişizdir; bu yüzden, körcesine bocalayıp durmaktadırlar.” (Neml 27/4)
Yatıklarını güzel görmeye başlayanlara Şeytan veya Allah’a ortak koştuğu ya da izlediği insanlar da güzel gösterirler. Böylece güzel görme de pekişir ve savunulan iman olur ve ideolojiye dönüşür. Açalım:
a.) Şer aşılama yetkisi verilen Şeytan’ın asli görevi budur yani vesveseleri ile yapılanları güzel göstermektir. O Kur’ân diliyle şöyle der:
“… Ben onlara yeryüzü yaşamlarını güzel gösterecek ve onlardan halis kulların dışındakilerin hepsini azgınlaştıracağım.” (Hicr 15/39-40)
b.) Allah’a ve yasalarına eş koştuğu kişiler, ilkeler, kurumlar ve sistemler insana eğilim gösterdiği inançları ve değer yargılarını güzel gösterir:
“Yine bunun gibi, akıllarını kullanmayan bu müşriklerin Allah’a ortak koştukları varlıklar , onların çoğuna fakirlik korkusu, nüfus plânlaması, namus temizleme gibi ahmakça bahanelerle kendi çocuklarını öldürmeyi güzel bir davranış olarak gösterir…(Enam 6/137)
Bu arada değinmiş olalım insan ve cin Şeytanlar yalnızca inkârcı kâfirlere değil Müslümanlara şer aşılamaya, çirkinleri güzel göstermeye çalışırlar.
Özetlersek İslam’a inanmayan insan nefsinin, insan ve cin Şeytanlarının güzel gösterdiğini yaşar ve savunur. Eğer bu durumda ısrar edilirse artık doğal afetler ve sosyal felaketler de uyarıcı olmaz. Kur’ân’da şöyle buyrulur:
“Hiç değilse, başlarına bu belâlar geldiği zaman tövbe edip boyun eğselerdi ya! Fakat tam aksine, iyice azgınlaştılar. Bu yüzden kalpleri kaskatı kesildi ve şeytan, yaptıkları çirkin işleri onlara güzel gösterdi. ” (Enam 6/43)
İnsanın güzel bulduğu inançlar ve kurallar, kişide doğal olarak gelişip yerleştiği için onlar dışarıdan geçici olarak alınan olgular olmayıp samimiyetle güzel bulunup kabul edilen olgulardır.
Kâfirler Aşağılanamaz
Bunun için Allah, temelde batıl olmakla birlikte güzel bulduğu değerlerine sahip çıkıp onları yüceltenlerin aşağılanmasını haram kılmıştır:
“ Allah’tan başka edindikleri güçlere yakaranlara sövmeyin ki, onlar da cahillikle taşkınlık edip Allah’a sövmesinler.
İşte biz her topluma, kendi yaptıklarını böyle güzel gösterdik. . Sonra hepsi Rab’lerinin huzuruna çıkacak ve o zaman Allah, bütün yaptıklarını onlara haber verecektir. “ (Enam 6/108)
Biz Vazifemizi Bilelim
Bu tiplere akli deliller ve güzel öğütlerle tebliğ yapılır, dolaylı olarak yanılgıları hatırlatılabilir ama aşağılanamaz. Onlara yürekten saygı duyulamaz ama tahammül edilebilir hatta bazı durumlarda hataları ve ezalarına katlanılır. (Al-i İmran 3/186)
Ama saldırgan olurlara yaptıkları ile karşılık verilebilir. Bu gibi durumlar da bile “ sabır tavsiye edilmektedir. Rabbimizi dinleyelim:
“Size yapılan bir saldırıyı cezalandırmak istediğinizde, ancak size yapılan haksızlık oranında karşılık verin. Bununla beraber, ceza verecek bir güce sahip olduğunuz hâlde, öfkenizi yenip af yolunu seçerek sabrederseniz, elbette bu asil davranış,—müminlerin onurunun zedelenmesine veya zalimlerin cesaret bulup iyice azgınlaşmalarına yol açmayacaksa— sabredenler için çok daha hayırlıdır.” (Nahl 16/126
Güzellik Ölçülerini Allah’tan Alanlar Kazanır Almayanlar Kaybeder
Güzellik ölçülerini Rabbinin nizamından alanlar kazanırlar. Güzelliklere yönelenler de güzellikler yurdu olan Cennetlere ererler. Kur’ân’da şöyle buyrulur:
“ İyi, yararlı ve güzel işler yapmakta olanlara güzellikler yurdu olan Cennet ve daha da fazlası . (Kıyamet Günü’nde) onların yüzlerini ne bir kararma, ne de bir aşağılanma gölgelemeyecektir: İşte bunlardır cennetlikler; orada ebedî kalacak olanlar.” (Yûnus 10/26)
En büyük zararlara uğrayacak olanlar da güzellik ölçülerini Rablerinden almadıkları için batıllar içinde ama onları güzel bularak yaşayanlardır.
“ De ki: “Size, yapıp-ettiklerinde en büyük kayba uğrayan kimseleri haber vereyim mi?”
“Bunlar, güzel işler yaptıklarını zannettikleri halde, dünya hayatının peşinde tüm çaba ve koşuşturmaları eğri ve çarpık olan kimselerdir:
Rablerinin mesajlarını ve O’nun huzuruna çıkarılacakları gerçeğini inkar yolunu seçen kimseler işte böyleleridir. Bunun içindir ki, böylelerinin bütün yapıp-ettikleri boşa gitmektedir: Çünkü Kıyamet Günü onlara hiç değer vermeyeceğiz.” (Kehf 18/103-105)
Hulâsa:
Hulâsa İslam’ın öğretilerine uyarak güzel yaşamalı, batıllar içinde yaşayanları da yaptıklarını temelde güzel buldukları için yaptıklarını bilmeli, bu sebeple onları maddi çıkarcılıkla suçlayıp aşağılamamalı ama güç ölçüsünde olsun uyarıda bulunmalı, aşırılıkları halinde ise misillemede bulunmalıdır.
Ali Rıza Demircan
Anahtar Kelimeler: Kâflr aşağılama, suçlama, güzellik, kayıp, Cennet
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…