Ateist düşünce, kainatta her şeyin rastlantılar sonucu meydana geldiğini savunurken, evrenin ve canlıların muhteşem düzenini ve yaratılışındaki hikmeti göz ardı etmektedir. Oysa evrendeki her detay, canlıların anatomisi ve işleyişi, akıl sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını göstermektedir. İnsan bedeni, anne karnında gözden kulağa, elden mideye kadar muazzam bir düzen içinde şekillenirken, bu yapıların her biri, dış dünyada insanı yaşama hazırlayan mucizevi bir yaratılış düzeninin örneğidir. Tesadüfler, böylesine planlı, düzenli ve uyumlu bir işleyişi asla açıklayamaz.
Kuran-ı Kerim’deki birçok ayet, evrenin yaratılışındaki düzenin tesadüf olamayacağını vurgular. Mülk Suresi 3. ayette bu konuya şöyle dikkat çekilmektedir: “O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi kat göğü yaratandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk görüyor musun?” Ayet, gökyüzünde gözlemlediğimiz düzenin insan aklıyla idrak edilebilecek kadar kusursuz bir yaratılış eseri olduğunu ifade eder. Bu uyum, tüm varlıkların bir Yaratıcı’nın bilgisi ve kudretiyle var olduğunu gösterir.
Evrenin başıboş ve tesadüfen oluştuğunu savunan ateist görüş ise, bu düzenin arkasında bir hikmet görmemekte, milyarlarca yıl süren rastlantıların sonucunda evrenin ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Oysa insan bedeninden yıldızların hareketine kadar her şey, ince hesaplarla kurulmuş bir dengeye sahiptir. Güneş’in konumu, yerçekimi kuvveti, okyanusların yükselip alçalması gibi sayısız detay, insan hayatını sürdürebilmek için mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır. Bu kadar hassas bir düzenin rastgele oluştuğunu düşünmek, aslında bu düzenin arkasındaki derin hikmeti göz ardı etmek anlamına gelir.
İnsan bedeninin anne karnında oluşumu, varoluşun hikmetini gözler önüne serer. Anne karnındaki bir bebeğin gözleri, kulakları, elleri ve ayakları, o dünyada işlevsiz gibi görünse de aslında dünya hayatına hazırlar. Kuran, Lokman Suresi 10. ayette, Yaratıcı’nın her şeyi en ince ayrıntısına kadar bir hesap ve hikmetle yarattığını şöyle anlatır: “Görmediniz mi Allah, gökleri ve yeri yarattı ve gökten su indirdi de onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkardı.” Her şeyin bir sebep-sonuç ilişkisi içinde yaratıldığını vurgulayan bu ayet, kainattaki düzene işaret etmektedir.
Bir bebeğin anne karnında geçirdiği dokuz ay, dünyadaki yaşama hazırlanmak için gereken tüm özelliklerle donatıldığı bir süreçtir. Örneğin, göz, o evrede kullanılmasa da görme işlevini üstlenecek şekilde mükemmel bir biçimde yaratılmaktadır. Aynı şekilde, kulak da duymak için, el ve ayaklar ise hareket etmek için yaratılmaktadır. Tesadüflerle açıklanması mümkün olmayan bu yaratılış süreci, akıl sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını açıkça göstermektedir.
Ateist bakış açısı, evrendeki her şeyin rastlantılarla açıklanabileceğini savunur. Oysa evrendeki muazzam denge, böylesine büyük bir düzenin tesadüflerle açıklanamayacağını gösterir. Zira cansız ve bilinçsiz atomların bir araya gelerek insan gibi karmaşık bir yapıyı oluşturması akıl almaz bir varsayımdır. Cansız atomlar, akılsız ve şuursuz varlıklar, nasıl olur da bir bebeğin ileride göreceği, duyacağı, konuşacağı bir dünya için gerekli tüm organları en ince ayrıntısına kadar tasarlayabilir?
Yasin Suresi 82. ayette, her şeyin bir Yaratıcı’nın kudretiyle var olduğu ifade edilir: “O, bir şeyi dilediği zaman, ona yalnızca ‘Ol!’ der; o da hemen oluverir.” Bu ayet, varoluşun ilahi bir emrin sonucu olduğunu anlatır ve hiçbir şeyin tesadüf eseri var olmadığını gözler önüne serer. Bilinçsiz varlıkların bilinçli bir düzen yaratması, akıl sağlığını sorgulatan bir görüştür. Evrenin, insan bedeninin ve canlıların böylesine kusursuz bir düzen içinde yaratılması, tesadüflere yer bırakmamaktadır.
Ateist görüşün iddiası, her şeyin rastlantılar sonucu oluştuğunu kabul etmeyi gerektirir. Fakat her şeyin tesadüfen ortaya çıktığını ileri sürmek, evrendeki kusursuz düzene, varlıkların kendi içindeki işleyişlerine göz kapamaktan başka bir şey değildir. Evrenin başlangıcından beri süregelen düzenin, basit rastlantılarla açıklanması mümkün değildir. Kuran’da Rum Suresi 30. ayette, insanın yaratılışındaki hikmete dikkat çekilir: “O halde sen, yüzünü hanif olarak dine, Allah’ın insanları yaratmasındaki fıtrata çevir.” Bu ayet, insanın yaratılışında, tüm kainatta ilahi bir hikmet ve düzen olduğunu belirtir.
Ateist düşüncenin tesadüfler üzerinden kainatı açıklama çabası, aslında mantıksız bir zincir oluşturmaktadır. Zira bir düzenin var olabilmesi için bir düzenleyiciye, bir planın işleyebilmesi için bir plana ihtiyaç vardır. İnsan aklı, evrendeki tüm detayları tesadüflerle açıklamanın imkansız olduğunu kavrayabilecek bir düzeye sahiptir. Dünyanın kendi etrafında dönmesi, atmosferdeki oksijen oranı, doğadaki ekosistemler gibi ince ayarlar, tesadüflerin değil, ilahi bir yaratılışın varlığını açıkça göstermektedir.
Kainatta her şey, insan aklını aşan bir hikmetle var edilmiştir. Kainat, her varlık için gerekli olanı sunar; bebek anne karnında dünya hayatına hazırlanır; dünya ise kainatın tamamı için gerekli unsurları taşır. Yaratıcı’nın sonsuz kudret ve hikmeti, her detayda gözler önüne serilmiştir. Kainatın ve insanın varoluşunda tesadüflerin yerini, ilahi düzen ve irade alır. Ateizmin, kainatın varoluşunu rastlantılara bağlaması, akıl sağlığı açısından sorgulanması gereken bir görüştür.
Kuran-ı Kerim’de birçok ayet, kainatın hikmetle yaratıldığını ifade ederken, insanı düşünmeye, ibret almaya ve yaratanına iman etmeye davet eder. İnsanın, kendini var eden Allah’ın varlığını idrak etmesi, evrendeki muazzam düzeni görebilmesiyle mümkündür. Kainatta hiçbir şey tesadüfi değildir; her varlık, her detay, her sebep, Yaratıcı’nın bilgisi dahilinde var olmuştur.
MİRATHABER.COM