Ecdadımızın “Şecaatin arzederken merdi kıptı sirkatin söyler / Çingene kabadayılığını açıklarken yaptığı hırsızlığı söyler” şeklinde ünlü bir deyişi var. Galiba kaş yaptığını sanırken göz çıkaran Atatürk övücüleri bu durumda.
Geliniz 19 Mayıs 2024 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan su satırları okuyalım:
{Yıl 1919 aylardan mayıs, İstanbul işgal altında… Mustafa Kemal ve arkadaşları, İstiklal Savaşı’nın fitilini ateşlemek için Samsun’a gidecek. Ancak bir Türk zabitinin Boğaz’ı geçmesi için İngilizlerin vizesi gerekiyor. O vizeyi de Yüzbaşı John Godolphin Bennett imzalıyor. Bennett yıllar sonra bir röportajında “Onu ilk gördüğümde anladım, büyük ve kuvvetli bir adamdı. Heyecanlıydılar. Anladım ki bir şey vardı” diyor…}
Amaç Kam’al Atatürk’e yalakalık. Yalanlar art arda sıralanıyor.
Önce asker kökenli bir şahsı ülkesine hizmet ettiği için övmek tam bir aşağılıktır. Bu hizmeti köy kadınları dahil yüzbinlerce insan yaptı. Övgüye ne gerek var, neyi kime kanıtlamaya çalışıyoruz?
“İstiklal Savaşı’nın fitilini ateşlemek için Samsun’a gidilmesi” önemli ama Mustafa Kemal’in Sultan Vahdettin tarafından gönderildiği artık bilinen bir gerçek. Olayın bu şekilde gerçekliği içinde bilinmesinde kime ne zarar var? Tarihi çarpıtıp merhum Vahdettin’i dışlamak niye?
Hani Samsun’a Bandırma vapuruyla gidiş gizliydi. Bu vize işi nereden çıktı. Böylesi önemli bir vizeyi vermek bir yüzbaşının takdirine mi kalmıştı.
Hele hele şu ifadedeki dalkavukluğa bakar mısınız: İngiliz Yüzbaşı güya “Onu ilk gördüğümde anladım, büyük ve kuvvetli bir adamdı. Heyecanlıydılar. Anladım ki bir şey vardı” demiş.
Yahu 19 Mayıs’ın hemen öncesinde Kamâl Atatürk henüz daha 38 yaşında. Muhtemelen İngiliz yüzbaşı da o yaşlarda, “Büyük ve kuvvetli bir adam olduğunu” nasıl anlamış, Yüzbaşı kâhin mi yoksa astrolog mu imiş. Hadi anlamış diyelim niye engellememiş?
Kamâl Atatürk’ün bir talihsizliği olacak, bin bir türlü yalanla yüceltmek isteyenler de onu batırıyor. Bu durumu hayra mı yorsak?
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-