KANUN ZORUYLA HEYKEL DİKİP KARŞINDA KIYAMA MECBUR ETMEKLE DEVLETİN VARLIĞI KORUNAMAZ!

Suriye de yaşanan süreçler bir kez daha insanlığa göstermiştir ki; Devlet gücünü elinde tutan her kim veya grup olursa olsun bu gücü, muhalif insanlara karşı ideolojik, siyasi, etnik veya dini olsun rejim dayatmalarının erinde gecinde geri tepeceği, uhdesinde devlet gücünü tutan ideolojik yapının ısrarcı bir şekilde dayatmalarının netice vermediği bir kez daha tarihin şahitliğinde görülmüştür

Kanun zoruyla heykel dikip karşısında hazır ola geçirmekle insanların fikir, inanç, maneviyat ve hürriyetine suikast düzenlemenin asla uzun soluklu olmadığının en ibretli delili Suriye’de ki batıl rejim olmuştur.

Emperyalizmin ideolojileri olan Kapitalizm ve Kominizm insanlık siyasetini, temeli yalancılık olan münafıklık üzerine tesis etmiştir. Bu küresel siyasete yerelde de insanlar maalesef hızla ve isteyerek adapte oldular. Hak din İslam’a göre batılın var olduğu yerde fıtrat gereği hakkın yok olduğu çağımız küresel düzende, başta Müslümanlar olmak üzere son yüz elli yıldır insanlığın büyük bir kısmı kan, gözyaşı, sürgün, ölüm, zulüm, savaş gibi felaketler girdabında boğulmuştur.

Başta İran olmak üzere İslam ülkelerinin bu bölgede ki huzura ve refaha kavuşması İslam Birliği Teşkilatının çatısı altında Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ki Türkiye ile işbirliği yapmaktan geçmektedir. Suriye bu durumun en son örneğidir. İslam ülkelerin bölgesinde ve küresel çapta güçlenmesi için; son yirmi yıldır Türkiye’deki siyasi istikrarın mimarı Erdoğan bir fırsattır! Bu fırsat kaçarsa dünya Müslümanlarının vay haline ki vay haline!..

Devletler nezdinde ki olumlu siyasi gelişmeler ve ortamlar kendiliğinden olmuyor! Millet çoğunluğunu ikna da, devleti yönetme de, bürokrasiyi idarede, milleti refaha kavuşturmak da maharet, kabiliyet ve cesaret ister!.. Günümüz siyasetinde bu özellikleri bir arada bulmak asla öyle kolay bir iş değildir!

Anayasasının “Kur’an” olduğunu yazan Mollaların İran’ı bile bugün geldiği noktada bölge istikrarına katkı sağlama yerine ne kadar aciz kaldığı ortadadır. Ümmetin vahdeti iddiasıyla meydanlara inen ancak bölgedeki müslümanları İsrail ve ABD düşmanlığı üzerinden silahlandırdığı gruplar aracılığıyla bölgede mezhepsel çatışmalara sebep olup tarafgirlik yaparak aksine tefrikaya sebep olmuştur. Bırakınız bölgesine nizam vermeyi kendi içerisinde ki devlet nizamının kontrolünü bile kaybetmiş durumdadır.

İslam Aleminde ki zulme uğrayan insanların tek suçlusu Avrupa ve Amerika olsaydı Allahüalem Yüce Allah yapılan zulüm karşısında, yapan memleketleri doğrudan helak ederdi. Müslümanım diyen her kimse mezhepçilik hastalığından dolayı ellerinde kardeş kanı taşıdığı müddetçe veya savundukça hepimiz kendimizi sorgulamadan ve adam etmeden suçlu aramak daha çok kan ve kine sebep olacaktır.

Varsa, ya gücünü kaybetmeyeceksin, ya da Erdoğan gibi her türlü küresel riski alıp bir şekilde güçleneceksin!

Yoksa;

– Yok efendim devletler arası anlaşma var imiş!

– insan hakları uluslararası hukuk tarafından koruma altında imiş!

– Diplomatik çözüm imiş! Kim dinler.

Varsa gücün muhataplarına dinletirsin! Yoksa gücün, başkalarının maskarası olursun!

Fehmi YAĞLI

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ