Geçen yazımızda, Müslüman coğrafyalarda ve daha geniş anlamda dünyanın farklı coğrafyalarında meydana gelen zulümlerden bahsetmiş ve Müslümanların özne tavrını takınmaları gerektiği vurgulanmıştı. Ancak yine de yazının bir kısmında kapitalizm eleştirisinin önemine değinmiştik. Şimdi bu kapitalizmi eleştiri meselesini biraz büyütmek istiyoruz.
Öncelikle “kapitalizmin eleştirisi niçin çok önemlidir” sorusunu cevaplandırmalıyız. Bir kere son birkaç yüzyıldır dünya çok farklı üretim ve tüketim formlarını tecrübe etti. Burjuvazinin ortaya çıkışı, sanayileşme bile artık oldukça klasik kalmaya başladı. Üretim-tüketim ilişkilerinin, bugün büyük oranda insan ilişkilerini tayin edici rol oynadığını görmekteyiz. Bu açıdan düşünüldüğünde kapitalizmin sürekli değişen evrelerinden bahsetmeliyiz. Bugün kapitalizm farklı bir evreye ulaşmıştır. Neticede üretim-tüketim ilişkilerinin insanın dünyasını kuşatıcı ve değerlerini tayin edici bir kapsamlılıkla ortaya çıkışı, klasik dini anlayışların yerine kapitalizmin ikame olduğu sonucunu önümüze getirmektedir. Kanaatimizce üzerinde durulması gereken hayati sorun noktası burasıdır.
Peki kapitalizm bir ideoloji midir yoksa bir ekonomi merkezli bir bakış açısı mıdır? Doğrusu kapitalizm, dünyaya karşı geliştirdiği perspektif, insan ve değer anlayışı ile bir ideolojidir. Onun ideoloji olduğunu vurgulamamızın temel sebebi; ideolojiler çağı sona erdi gibi bir tekerlemeyi sürekli gündemde tutması ve bunun üzerinden tüm dinleri ve ideolojileri karşısında eritmek istemesidir. Bugün dünya ölçeğinde daha önce hiç olmadığı kadar, insan iştihalarının kutsandığı ve bunun bir yaşam biçimi haline getirildiği durumu tecrübe ediyoruz. Üstelik de bu durum bölge ile sınırlı olmayıp, küresel ölçekte tüm dünya insanlığını tehdit eder hale gelmiştir. Böyle bir minval içinde, kapitalizm kendi ideolojisini olabildiğince yumuşak (soft) söylemlerle ifade ederken, karşısında kendisine muhtemel engel çıkarıcı ideolojileri de bertaraf etmeye çalışmaktadır. Belki Ilımlı İslam projesi ile İslam’ın dünya ölçeğinde birinci tehdit ilan edilmesini, bu düşüncenin uzantıları ve uygulamaları olarak okuyabiliriz.
Türkiye’de kapitalizmin ciddi bir eleştirisinin yapıldığını söyleyemeyiz. Doğrusu bunun birçok sebepleri olmakla birlikte biz ikisine değinebiliriz. Birincisi, Türkiye’de kapitalizm eleştirisi neredeyse sol ile özdeşleşmiştir. Türkiye’de şimdi açıklayıcı niteliğini kaybetmiş olan sol ve sağ kavramlarının bir zaman sosyal ve siyasal karşılıkları vardı. Sol, Türkiye’de geçmişten bu yana batıcı düşünce ile özdeş geliştiğinden “din”le mesafeli durdu ve dolayısıyla sağ da dini, milli, gelenekçi birçok unsurları sahiplenen bir yelpazenin genel adı şeklinde gündeme geldi. Sol, aynı zamanda Marxist gelenekten beslenirken doğası gereği kapitalizm eleştirisini de yaptı. Ancak Türkiye’nin siyasi açıdan çoğunlukla Amerika ile yakınlaşma ve geliştirilen politikalar maalesef dini, milli ve gelenekçi söylemlere kapitalizmin renginin verilmesi ile sonuçlandı. Bu da ikinci sebep olarak zikredilebilir. En büyük sıçrama da 1980 sonrasında ve bilhassa küreselleşmenin artan etkisi ile kendisini gösterdi.
İşte bu konjonktürel sebepler, büyük oranda Müslümanları kapitalizm eleştirisi yapmaktan alıkoyduğu gibi, kapitalist ögelerin, kavramların ve değerlerin çok farklı pratiklerde sempati ile karşılanmasını ve içerilmesini de getirdi. Halbuki, Müslümanların “sol”dan daha fazla kapitalizme eleştirel olmaları gerekiyor. Nedeni de ne olursa olsun, sol ve kapitalizm aynı paradigmanın içinden çıkmış iki ideolojidir. Ancak İslam, farklı bir paradigmanın içinden hakikat olduğunu iddia etmektedir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi