2020 yılında Azerbaycan-Ermenistan arasında gerçekleşen Dağlık Karabağ savaşı binlerce kişinin ölümüyle sonuçlandı ve bölgedeki en uzun soluklu savaşa son noktayı koydu. Moskova tarafından müzakere edilen üçlü anlaşma sonucunda bölgede varlığını sürdüren Rus barış koruma gücünün varlığı sayesinde 2020 Kasım ayından itibaren aktif saldırılar büyük oranda durduruldu.
Fakat durum barışçıl olmaktan çok uzakta. 2021 Kasım ve 2022 ocak aylarındaki büyük çaplı silahlı çatışmalara ek olarak belirli bölgelerde saldırıları gözlemlemeye devam ediyoruz. 44 günlük savaş Güney Kafkasya jeopolitiğini ciddi anlamda değiştirdi. İlk olarak, Türkiye’nin çatışmalardaki etkin rolü ve Azerbaycan’a verdiği destek bölgedeki etkinliğini oldukça artırdı.
İkincisi, Karabağ savaşını çözmeye yönelik kurumsal çerçeve (yani AGİT Minsk Grubu) zayıflatıldı. Zaferden cesaret alan Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Minsk Grubu ile daha fazla ilişki kurmayı reddederek, savaşın bittiğini açıkça ilan etti.
Bu konu akıllara Rusya’nın 4 yıllık barış koruma operasyonu bittikten sonra Karabağ’daki Ermeni nüfusuna ne olacağı sorusunu getiriyor. Savaş sırasındaki belgelenen kan dondurucu vahşet, Azerbaycan’daki devlet destekli Ermeni düşmanlığı siyaseti ve savaş sonrası dönemde Ermeni ve Azerbaycanlı nüfusu hedef alan karşılıklı olaylar göz önüne alındığında, Karabağ’daki Ermenilere yönelik bir etnik temizlik tehdidi olduğu bir gerçek. Savaşın getirdiği bir diğer önemli sonuç ise Azerbaycan-Ermenistan sınırlarındaki fiili değişim.
Silahlı kuvvetler arasındaki temas hattı o kadar yakınlaştı ki, bazı yerlerde birbirlerinden sadece birkaç yüz metre uzaktalar. Bu durum yerel halkların hakları ve geçim kaynakları üzerinde büyük bir etki oluşturdu. Bazı durumlarda, sınıra yakın vatandaşlar esir alındı, ekili tarlaları ateşe verildi ve sığırları çalındı. Ermenistan başbakanı Nikol Paşinyan ile Azerbaycan cumhurbaşkanı İlham Aliyev arasında, ikisi AB’nin arabuluculuğunda yapılan son üç görüşme, yalnızca ılımlı sonuçlar verdi. Bu toplantılardan çıkan önemli bir sonuç, iki ülkenin savunma bakanları arasında sınır çatışmalarını önlemek için bir direkt hat kurulması oldu.
İki ülke, demiryolu bağlantılarının engellenmesine karşı adımlar atmayı da kabul etti. En önemli konulardan biri sınır çizgisi olmaya devam ediyor. Rusya, başkanlığını yürüteceği bir komite kurulmasını önerdi, ancak görünürde bir ilerleme yok.
Ukrayna’daki patlamaya hazır durum, yeni bir savaş dahil olmak üzere Kafkaslar için potansiyel olarak yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki kişisel dostluğa rağmen, Rusya, Kırım’daki duruşu ve Ukrayna’ya silahlı insansız hava araçları sağlaması nedeniyle Türkiye’den giderek daha fazla rahatsız oluyor. Azerbaycan ve Rusya arasında, özellikle Rusya’nın Karabağ’daki barış koruma operasyonu ile ilgili olarak son zamanlarda bazı gerginlikler yaşandı. Azerbaycan ve Türkiye yeniden güç kullanımına başvurmak isteyeceklerdir. Bu bağlamda olaylara daha fazla müdahil olan bir AB’ye ihtiyaç var. Özellikle şu üç alanda:
1- Azerbaycan’a saldırgan bir militarist yaklaşımdan uzaklaşması ve AGİT Minsk Grubu himayesinde Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda müzakereleri benimsemesi için baskı yapmak kritik önem taşıyor. Güç kullanımının bir seçenek olmadığı ve gerekli yaptırımlarla karşılanacağı konusunda net bir mesaj verilmelidir. Statüko ciddi bir şekilde değişti. Taraflar artık çatışmanın eşit tarafları olarak görülemez.
2- AB, sınır boyunca bir izleme görevi için baskı yapabilir ve bunu destekleyebilir. AB’nin sivil OGSP misyonu, AB’nin benzer bağlamlarda kullandığı bir araçtır ve durumu sahada istikrara kavuşturmak için ciddi mesafe kat edilebilir.
Böyle bir misyon, sınır çizme süreci için elverişli bir ortamın oluşturulması için askerden arındırılmış bir bölgenin temin edilmesini sağlayabilir. Buna paralel olarak, AB, ideal olarak AGİT kapsamında, mümkün olan en kısa sürede bir sınır belirleme ve sınırlama süreci için baskı yapmalıdır.
3- Azerbaycan’da halen tutuklu bulunan Ermeni savaş esirlerinin geri iadesi için kararlı önlemler alınmalı ve devlet destekli nefret söylemi sorunu gündeme getirilmelidir.
Azerbaycan’ı savaş esirlerini iade etmeye çağıran birçok açıklama olmasına rağmen, Azerbaycan hala uluslararası insani hukuku ihlal ederek düzinelerce esiri elinde tutuyor. Bu ayın başlarında Azerbaycan kiliselerdeki eski yazıtlar gibi Ermeni izlerini silme planlarını açıklamış ve bu durum tepkilere sebep olmuştu. Durum, özellikle AB tarafından yakın zamanda onaylanan 2 milyar Euro’luk yardım paketi karşısında, hedefe yönelik bireysel yaptırımların uygulanması ve yardım koşulluluğu da dahil olmak üzere daha sert önlemleri garanti ediyor. AB, durumu değiştirecek araçlara sahip – şimdi ihtiyacı olan şey bu iradeye sahip olmak.
NOT: Metnin yazarı David Amiryan, Açık Toplum Vakıfları-Ermenistan’daki programlardan sorumlu müdür yardımcısı. Bir Ermeni’nin bakış açısından Karabağ Savaşı, Türkiye ve AB gibi aktörlerin savaşa etkisini okurlarımıza sunuyoruz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…