islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4888
EURO
36,2725
ALTIN
2.958,62
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
8°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Katliamların Meşruiyeti

Katliamların Meşruiyeti
29 Aralık 2023 09:56
A+
A-

 Katliamların Meşruiyeti

Bir gazeteci, bir İsraillinin Filistinlilere uyguladıkları ağır işkence ve kötü muameleden, aynı şeyi Filistinlilerin kendilerine yapmaktan kesinlikle korkmadıklarını söylediğini bildiriyor. Çünkü yetkilinin alçak sesle söylediği şu: “Onlar bunu bize yapmazlar, dinleri müsaade etmiyor.”

Dünyaya “terörist” diye tanıttıkları Filistinli mücahitlerin sivilleri savaş dışı tuttuklarını elbette İsrailliler biliyor.

Öyledir!

İtalyanlar, Libyalı mücahitlere olmadık işkenceler uyguladığında bazıları kendileri de onlara aynı şeyi yapmak istediklerini Ömer Muhtara söylediler. Çöl Kartal’ının askerlerine söylediği şu oldu:

-Onlar bizim öğretmenlerimiz değil, bizim öğretmenimiz Hz. Muhammet’tir (s.a.). O da bu tür muameleleri yasaklamıştır.

Benzer bir uyarıyı, Bosna direnişinde Aliya İzzetbegoviç de tekrarlamıştı.

İki din arasında temel bir fark var. Kur’an/ı Kerim, şöyle buyurur:

Sizinle savaşanlara karşı siz de Allah yolunda savaşın. (Ancak) Aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez… Onlar (savaşa) son verirlerse siz de (son verin.) Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (2/Bakara, 190, 192.)

Siyonist asker ve polisler ise her türlü barbar muameleyi yapabiliyorlar. Çünkü referans aldıkları kutsal metinlerinde buna cevaz veriliyor. Çoğu ateist, agnostik olduğu halde İsrail yöneticileri inanmadıkları halde varlıklarını bu metinleri kullanarak meşrulaştırıyorlar. Halkı ve kolluk kuvvetlerini bunlarla motive ediyorlar.

Tesniye ve Yeşu katliamları emreden hükümlerle dolu:

31 “RAB bana, ‘İşte Sihon’u ve ülkesini senin eline teslim etmeye başladım. Haydi, ülkeyi ele geçir ve mülk edinmeye başla’ dedi. 32 Sihon bizimle savaşmak için Yahesa’da bütün halkıyla karşımıza çıktı. 33 Tanrımız RAB onu elimize teslim etti. Onu, oğullarını ve bütün halkını yok ettik. 34 Bütün kentlerini ele geçirdik, hepsini yok ettik. Erkek, kadın, çocuk, kimseyi sağ bırakmadık. 35 Hayvanlara ve ele geçirdiğimiz kentlerdeki mallara ise el koyduk.” (Tesniye, 2: 31-35. Ayrıca bkz. Sayılar, 21: 21-30.)

Eğer İsrail pervasızca çocuk, kadın öldürüyorsa Müslümanlara duyduğu sonsuz nefret ve batının ona verdiği sınırsız destek yanında, inandığı dinin metinlerinde yer alan söz konusu hükümlerdir. Hiçbir canlıyı hayatta bırakmamak üzere onlara bu emri veren de, sıradan biri değil. Peygamberleri yani Musa’dır ki, haşa Hz. Musa (a.s.)’in böyle bir katliamı tasvip edebileceği dahi düşünülemez. Tam aksine Hz. Musa ve diğer bütün peygamberler, esasında bu türden katillikleri ve katliamları sona erdirmek üzere Allah’ın elçileri olarak gönderilmişlerdir.

Muharref Tevrat’a göre Musa, son hitabında İsrailoğullarına girdikleri şehirlerde hiçbir canlıyı bırakmamak üzere katliam (soykırım) yapmalarını emrediyor. Kendisinden sonra İsrailoğulları’nın başına geçecek olan Yeşu’yu ta’yin ediyor.

Bizim için burada önemli olan masum Müslüman öldüren Siyonistlerin hangi teo-politik ve sosyal psikolojik motivasyonlara sahip oldukları konusunu açığa çıkarmaktır.

Filistin-İsrail konusunun veya süren Gazze katliamının “dini bir mesele” olmadığını, çatışmanın İslam-Yahudilik savaşı olmadığını ısrarla öne sürenler, söz konusu dini metinleri görmezden geliyorlar. İsrailliler, Filistinlilerin topraklarını işgal edip masum insanları katliamdan geçiriyorlarsa, motivasyonlarını dini metinlerinden tedarik ediyorlar. Filistinliler de, topraklarını savunuyor ve düşmanlarına karşı “haddi aşan” saldırı ve eylemlerde bulunmuyorlarsa, bu da dinlerinin, Kur’an ve Sünnet’te yer alan hükümlerin gereğidir.

Benzer bir şenaati İngiliz Kraliyet ailesinden nasıl 25 Taliban’ı öldürdüğünü hatıralarında anlatan Sussex Dükü Prens Harry sergilemişti.

10 Ocak 2024’te yayınlanacak “Spare” (Yedek) adlı kitabında öldürdüğü Afganlıları “insan” olarak değil, oyundan çıkarılacak “satranç taşları” olarak gördüğünü yazıyor. Sussex Dükü, 2007-2008’de Afganistan’ın Helmand eyaletinde ileri hava kontrolörü, ardından güneydeki Camp Bastion’da İngiliz Ordusu Hava Kuvvetleri’nde bir Apaçi helikopterinin ‘havalı’ pilotu olarak görev yapmıştı. Harry, helikopterine monte ettiği kamera ile kimleri ne zaman ve nasıl öldürdüğünü kaydetmiş. “Benim sayım 25” diyor, arkasından şunu ekliyordu. “Beni tatmin eden bir rakam değil ama beni utandırmıyor da”. İngiliz Prens katilliğinden bırakın utanmayı, caniliğinden keyif ve gurur duyuyor.

Harry üssüne dönüp de videosunu seyrettiğinde, Taliban mücahitleri için, “iyileri öldüremeden ortadan kaldırılan kötüler”. Olarak gördüğünü kitabında soğukkanlılıkla yazmış. “Kendimi savaşın sıcağına ve karmaşasına dalmış halde bulduğumda, o 25 kişiyi insan olarak düşünmedim. Onlar tahtadan kaldırılan satranç taşlarıydı.”

Harry, kendi ifadesiyle kesin olarak Afganlı mücahitleri “kişi-insan” olarak görmediğini söylüyor. Çünkü onları “kişi-insan” görecek olsa, onları öldürmesi mümkün olmazdı, bu onun ‘hümanist’ yanını rahatsız ederdi.

Oysa Afganlıların yegane derdi, işgal kuvvetlerini (Amerika, İngiltere vd.) ülkelerinden kovmaktı. Taliban, her namuslu ve sorumlu insan gibi istilacı ve işgalci düşmana karşı ülkelerini savunuyorlardı. Sonunda Rusları ülkelerinden kovdukları gibi, Amerikalıları ve koalisyon ortaklarını da kovmayı başardılar.

Hatırlanacağı üzere İsrailli yetkililer de Gazellileri “hayvansı insanlar” olarak gördüklerini söylemişlerdi. Hayvansı insan, “insan altı” belki “hayvan üstü” değişik bir türdü ve bu tür Filistinlerin tamamını kapsıyordu. Nitekim “Çocuk, yaşlı, kadın öldürmek savaş suçu değil mi?” diye sorulduğunda, verdikleri cevap şudur. “Gazze’de Hamas”la ilişkili olmayan aile yok.” Dolayısıyla Gazellilerin tümü öldürülmeyi hak eder.

Perns Harry’nin bir itirafı var ki, kaydedilmeye değer. Diyor ki: “İngiliz ordusu beni onları ‘ötekileştirmek’ için eğitmişti ve onlar da beni iyi eğitmişlerdi.

Harry, “İlk günden itibaren, doğru şeyi yapıp yapmadığım konusunda hiçbir şüpheyle yatağa girmemeyi kendime amaç edindim. Bunun dışında sadece Taliban’a, etrafta siviller olmadan ateş edip etmediğim konusunda emin oluyordum. İngiltere’ye tüm uzuvlarımla dönmek istiyordum ama bundan daha çok vicdanım bozulmadan eve dönmek istiyordum.” sözleriyle vicdanın da temiz olduğunu savunarak Afganistan’dan sağ çıkmanın mutluluğunu yaşıyor.

Şüphesiz hem batılılar hem Yahudilerin hepsi aynı barbar ruhu taşıyor değillerdir. Selim aklın ve temiz vicdanın rehberliğinde –ki selim akıl ve temiz vicdan da vahiyle aynı kaynaktan neş’et eden ilahi nimetlerdir. On binlerce insan İsrail’in utanç verici katliamını protesto ediyorlar. Bu yazıda işaret etmek istediğim husus şu ki. Yahudi dini metinleri ve Aydınlanma düşüncesinin bir versiyonu Gazze türü katliamları ya dini ya da akli olarak meşrulaştırıp mümkün kılıyor. Avrupa’nın ve Amerika’nın sömürgeci ve imhacı tarihleri ile Siyonist İsrail’in katliamları bunun şahididir.

Metin Göçmen

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.