Kavramlar, fikir dünyamızı şekillendiren ve hayata dair görüşlerimizi ortaya koyan önemli işaret taşlarıdır. Kavramlar dünyamız, öncelikle değerlerimize göre şekil alır ve onları fikir dünyamıza taşıyarak nasıl bir davranış ortaya koyacağımızı belirler.
Bu sistem, gerçekten de muazzam bir ruh ve fikir münasebetini ortaya koymaktadır. Çünkü düşüncelerimiz, değerler sistemimizle bağlantısız olsaydı; boşlukta kalır ve manası olmazdı. Düşüncelerimize mana katan, inanç ve ahlakımızla ortaya çıkan değer ölçülerimiz ve değer hükümlerimizdir.
Fikir ve düşünce zihni bir olay olmasına rağmen, bu faaliyetin temelinde birşeyleri doğru kabul etme ve kendini ona bağlama duygusu vardır ki, buna değerler sistemi denir. Her insan ve toplum, bilgi kaynakları ve yetişme tarzına göre değerler edinir ve hayatını da bu değerler istikametinde sürdürür. Bu yüzden değerler, her zaman müsbet, doğru ve insanı iyiye yönelten faktörler olamayabilir. Ve insan toplumları, ortaya koydukları yaşama felsefelerini bu değerler doğrultusunda şekillendir.
Ben, bu yazımda kendi kültür ve yaşama felsefemizle ilgili olmayan ve hatta, yabancı toplumların kavramları ile düşünme ve olayları değerlendirme konusunda dikkatsizliğimize işaret etmek istiyorum.
Özellikle batı felsefesi, sosyolojisi ve ideolojileri, bu alanda bize farklı bilgi ve yaşama anlayışları sunmakta ve dolayısıyla bu anlayışlar da kendi kavramlarını öne sürmektedirler. Türkiye’de düşünce ve inançları ifade ederken, kültürel manada ciddi bir kopukluktan bahsetmemiz gerekiyor. Geçmişte siyasi grupların tercihiyle kendi kültür dünyamızdan koparken, batılı dünyanın kavramlarını da almak ve onlarla düşünmek, hatta onların sunduğu bir hayatı yaşamamız istendi.
Şu bir gerçek ki, sosyal olaylar; hiçbir zaman güç ve baskı ile gerçekleşmez. Türkiye ve diğer ülkelerde Batı hegemonyasının siyasi, iktisadi ve askeri baskılarıyla ortaya konulan bilgi ve kültürler, sun’i nitelikte olduğundan kendi sosyal muhitimizde “yeşerme” imkanı bulamamıştır. Dolayısıyla, batı düşünce ve sisteminin basmakalıp bir şekilde alınması; onların ruh ve düşünce dünyamızda yeni fikirlerin gelişmesine ve dolayısıyla yaşayış sistemimizde makul bir sistem oluşturamadı. Sadece, batılı fikir ve sistemlerin reklamına ve onlar üzerinde köklü değerlendirmeler yapılmaksızın propagandasına imkan verdi. Tabii, bu şekildeki söylemler, hiçbir zaman eylemleri ortaya çıkaramadı.
Bilgi’yi sistem haline dönüştürmek farklı bir şey, bilgiyi alıp nakletmek veya dillendirmek ayrı bir şeydir. Birincisinde bilgi üzerinde tefekkür yapılır ve sosyal sistem ile olan bağlantısı kurulur ve sosyal sistemi geliştirecek bir şekilde o bilgiler inşa edilir. Burada, hem bir ruh ve hem de bir heyecan ve bilgiyle bütünleşme söz konusudur. Fakat, batı dünyasıyla olan münasebetimiz, sadece oradaki bilgi ve sistemin aktarılması şeklinde olmuştur. Bu durum, Tanzimat ve özellikle Meşrutiyet dönemlerinin ilim, edebiyat ve siyasi alanlarında açık bir şekilde görülmektedir.
Burada, kullanılan kavramlar ile yaşadığımız hayatın ve kültürün gerçeklerinin birbiriyle örtüşmesi gerçeği üzerinde durmak gerekiyor. Eğer kavramlar, yaşanılan hayatı açıklayamıyor ve onunla aynı ruhu taşıyamıyorsa, burada ciddi bir uyumsuzluktan bahsetmek gerekir.
En fazla kullanılan kavramlardan bazı örnekler vermek istiyorum. İlahiyat, rasyonellik, hümanistlik, mantıksallık, demokratlık, globallik, evrensellik.
Bu kavramlar, batı dünyasının problemleri, gerçekleri, ihtiyaçları ve beklentileri üzerine kurulmuştur. Bir manada, batı dünyasının değerleridir. Veya, bir diğer ifadeyle onların hayatlarındaki problem veya arayışların tabii sonuçlarıdır. Fakat, biraz dikkat edildiğinde; değer özelliğinin düşünce dünyasına dönüştüğü kavramların hepsi, tarihi-sosyolojik bir olayın çözümü veya sistemleştirilmesi ile ilgilidir. Yani, batı hayat tarzıyla bağlantılıdır.
Kendi kültür, ahlak ve düşünce dünyamızda bir bütünlük arıyorsak; tarih, inanç, ahlak ve yaşama felsefemizle bağlantılı kavramları oluşturmak ve başkalarının hayatına ait olayların sembolleştiği kavramları kendi düşüncelerimiz için kullanmamız hatalı olur. Ancak, kendi gerçeklerimizi ve medeniyet varlığımızı ölçmede bir “dış kriter” olarak kullanabiliriz.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…