Biz Müslümanız. Eğer inandığımız ahlâkî ilkelere uygun olarak seçimlere katılmışsak şeklen kaybetmiş olsak bile hakikatte kazanmış oluruz.
Mesela yalana söylemeden, gıybet etmeden, iftira atmadan ve hiç kimseyi aşağılamadan seçimlere girer, dürüstçe davranır, muhataplarımızın/rakiplerimizin fikirlerini yersek de şahıslarını saygıyla anarsak hiç şüpheniz olmasın seçimlerimizin sonuçları ne olursa olsun sonuçlar bizim için kazançtır, ibadettir, kültürel cihattır. Bu sebeple kaybettiğimizde de birbirimizi tebrik etmeliyiz.
Burada yeri gelmişken ifade edeyim. Biz Müslümanız, bizim kazanca ve kayba bakışımız farklıdır.
İnançları ne olursa olsun yeryüzündeki bütün insanlara göre kayıp ticarette kayıptır. Sportif müsabakalarda kayıptır, sınavlarda kayıptır, örnekleri çoğaltabilirsiniz. Bizler böyle değiliz. İnsanların kazanç gördüklerini dahi imanımız gereği kayıp görebiliriz. Mesela bir insanın yalanla, iftira ile seçim kazanmasını kayıp biliriz. Kumarda kazanılmasını kayıp görürüz. Bizim hayata bakışımız, değer yargılarımız farklıdır.
Kaybetmek de Şükür Gerektirebilir
İslâm’ın güzelliğine bakınız ki insan kazanamadığı zaman da ona şükür görevi öğütlenmektedir. Sevgili Peygamberimiz efendimiz, sahâbilerine valilik gibi, zekât memurluğu gibi birçok görevler veriyordu. Ama verdiği görevlerin önemine dikkatleri çekiyor, bu görevlerde adaletsizlik yapmanın, toplum haklarını zimmete geçirmenin nasıl Kıyamet Günü’nün pişmanlıklarına yol açacağına; Cehennem azabına düşürebileceğini de açıklıyorlardı.
Bu açıklamalar sonunda birçok sahâbinin ‘Ya Resûlallah! Bize verdiğiniz görevleri lütfen geri alınız,’ dediklerine şahit oluyoruz. İnsan halka hizmet adına, adalet ve erdemler adına seçim mücadelesine girer de seçilemezse sorumluluktan kurtulmuş olur. Ama niyetine göre sevapları alır. Bu da şükrü gerektiren bir durumdur.