Kelime-i Şehâdetin ihtiva ettiği iki esastan birinin Allah’a iman olduğunu açıklamıştık. Müslüman Kelime-i Şehâdet’le Allah’a Kur’an’ın sunduğu biçimde iman etmiş olur.
Allah, varlığını kendi zatından alandır. O bilendir, işitendir, görendir, maziyi-hali-istikbali kuşatandır. Dilediğini istediği an yaratmaya gücü yetendir. Dünya hayatının Rabbi, ahiret hayatının maliki O’dur. Müslüman, bu esaslar içerisinde Yaradan’a iman eder, iman ettiği anda Yaradan’ıyla da bir sözleşme yapar:
“Ya Rabbi ben sana inanıyorum. Beni sen yarattın. Sen yaşatıyorsun. Sen rızıklandırıyorsun. Benim için ebedi hayat takdir eden sensin. Benim halim, geleceğim senin kudretin altındadır. Ben senin emirlerini ve yasaklarını dinledim, itaat edeceğim. Ben anca sana güzelce kul olmakla dünya hayatımı, ahiret hayatımı mesut edebilirim. Rabbim beni bu inancım üzerinde yaşat.”
Maide sûresinin yedinci âyetinde işaret edildiği üzere Kelime-i Şehadet ile iman eden kişi böyle bir sözleşme yapmış olur. Böyle bir sözleşme yapan Allah’ı ve Onun yasalarını dışlayarak bir hayat, yaşayabilir mi?
Kelime-i Şehâdetin İkinci Esası
Kelime-i Şehâdetin ikinci esası ise Hz. Muhammed’in, Allah’ın kulu ve resûlu / elçisi olduğuna inanmaktır. İşte buraya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Hz.Muha.ed’e İman Kur’ân’a ve Onun İçeriğine İnanmaktır
Hz. Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna iman, diğer bütün iman esaslarını da inanmaktır. Şöyle ki; Hz. Muhammed’in, Allah’ın elçisi olduğuna iman etmek Allah’ın Vahiy Meleği Cibrîl ile kendisine indirdiği Kur’an’a iman etmektir. Allah’ın Kitabı olan Kur’an’ın bütün içeriğine iman etmektir. Bir diğer anlatımla Kur’an-ı Kerim’de varlıkları bildirilen iman esaslarına inanmaktır.
a. Kur’ân’a inanmak meleklerin varlığına ve işlevlerine inanmaktır. Çünkü Kur’ân bize meleklerin varlığını haber veriyor. Meleklerin Allah’ın yarattığı saygın kullar olduklarını, Allah’ın evrenin yönetiminde onlara görev verdiğini, biz insanların hayatıyla alakalı olarak da vazifelendirildiklerini beyan ediyor.
b. Kur’ân’a inanmak Peygamberlere inanmaktır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de bize İslâm Dîni’nin peygamberleri açıklanmaktadır. Sık sık ifade ediyoruz. İslam bütün peygamberlerin ortak tebliğidir. Örneğin Hz. İbrahim, Hz. Mûsa, Hz. Îsa bu dinin peygamberleridir. Onlar kendi dönemlerinde hakikatin temsilcisi ve tebliğcisi olan yıldız şahsiyetlerdir. Biz Kur’an’ın açıklamasına dayanarak, Allahın biz insnalara göndediği elçilerine/eygamberlerinee iman ediyoruz. Böylece iman esaslarının bir bölümüne de iman etmiş oluyoruz.
c. Kur’an’a inanmak Yaratanımızın gönderdiği Kitaplara inanmaktır. Çünkü Kur’ân bize Tevrat, İncil, Zebûr gibi Kitap’ları bildiriyor. Bildirdiği için Kur’an’a imanımız gereği Kitaplara da iman etmiş oluyoruz.
d. Kur’ân’a îman Âhiret hayatına imandır. Çünkü ölümle başlayacak âhiret hayatı Kur’an’ın bütün sûrelerine hâkim olan konudur. Dolayısıyla Kur’an’a iman ahiret hayatına imandır.
e. Kur’an’a iman kader programına da imandır. Çünkü Kur’ân’da Rabbimiz bize “Biz her şeyi kaderle yarattık” buyuruyor. Gerçi bu âyeti ve kaderi nasıl anlamamız gerektiği konusu ayrı bir konudur.
Görülüyor ki aziz okuyucum; Kelime-i Şehâdet’le Allah’a iman ve Hz. Muhammed’in elçiliğine iman ediyoruz ama Hz. Muhammed’in elçiliğine iman diğer iman esaslarına da inancı içermektedir. Bunun içindir ki Kelime-i Şehâdet iman esaslarının özü ve özetidir.
Şu ana kadar yaptığımız izahlarla varmak istediğimiz gerçek altı îman esasını özetleyen Kelime-i Şehâdet’i getirmekle hayatımızda bir inkılab/devrim yapmamız gereğidir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi