İnsan, kendinin hakkına girer mi demeyin. Bazen insan en çok kendi hakkına girer. En çok kendine zulmeder ve en çok kendine haksız muamelelerde bulunur. Suçluluk duygusunu en çok kendisine layık görürse insan, dünyadaki tüm suçluların sorumluluğunu ve günahını kendi sırtına yükleyebilir. Bunları hak ediyor muyum diye düşünmeden en kolay bildiği yoldan gider. Kendini suçlamaya o kadar alışmıştır ki artık suçu kendi üzerine almak, bir başkasını suçlamaktan daha kolaydır. Kendi tekelinde olmayan her şey, onun ruhunda bir yük gibi kalmıştır.
Yaşadığı durum karşısında suçu üzerine almak bazen daha az yaralayabilir insanı. En azından o daha az yaralandığını düşünür. Eğer yaşadığı durum ve hissettiği duygu karşısındaki sebebi gerçek müsebbibi görürse daha çok üzülebilir. Aslında hak etmediği bir muamele görmek daha incitici olabilir. Kendisine yapılan hak etmediği davranışı hak edecek davranışı yaptığına ikna olur. Kendisini suçlarsa sevdiği kişi tarafından incinmemiş olacaktır. Değer verdiği kişinin ona böyle hissettiren ve davranan biri olması fikri, kendini suçlamasından daha ağırdır. İnsan çoğu zaman bu ağırlıktan kaçarken başkalarının suçunu kendi ruhuna yükler durur.
Bu durum bazen hayatımızda olmayan, eksikliğini hissettiğimiz durumlarda da kendini gösterir. Özellikle son zamanlarda sosyal medyada “25 yaşına gelmeden şunları yapmış ol…” diye başlayan ve altına dizilen maddelere şahit oluyoruz. İnsanların başarılı olduğunu, hayatta bazı kazanımlar elde ettiğini ve onu seven insanların hayatlarında bulunduğunu düşünerek bize dayatılan başarı, mutluluk ve değer kalıpları içerisinde kendimizi buluyoruz. Dayatılan bu kalıplar içerisinde yer almadığımız için kendimizi sorgular ve suçlar halde oluyoruz. “Herkes başarılı ve mutlu ama ben değilim çünkü bu benimle ilgili problem” düşüncelerine istemsizce kapılıyoruz. Çünkü bir hayat kalıbı var ve eksikleri yüzünden dışarıda kalan bir kişi oluveriyoruz bir anda.
Hayat; karmaşık alkışlarla dolu, her olasılığı her an içinde barındıran, her düşüncede seçimler sunan ve bazen de seçeneksiz bırakan sancılı bir yoldur. Öyle bir yol ki sadece inişler ve çıkışlar yok. Çöküşler var, durağanlıklar var, imtihanlar var. Tatmadığımız nice duygunun olasılıklarından sıyrılmalar var. Kime ne zaman neyin isabet edip neyin sıyırıp geçeceğini bilmediğimiz bilinmezliklerle dolu… Bu sebeple bugün başardığımızı sandığımız şey başka bir an imtihanımız, bugün gördüğümüz değer yarın acımız olabilir.
Hayat, kendini suçlamak ve başkalarını aklamak için çok kısa, eksiklikler için üzülüp hayır mı şer mi diye düşünmeden ısrarla istemek için çok karmaşık bir algoritmaya sahip. Kendini suçlamadığında daha çok değer gördüğünü-her şeyden önce kendinden- göreceksin. Eksiklik olarak gördüğün noktaları odağından çıkarıp kendi yolunda hayırlısını isteyerek devam ettiğinde başka güzel kapıların varlığından haberdar olacaksın.
Çok değerlisin, sevgiyle kal.
Anahtar Kelimeler
Suçluluk, Suçluluk Duygusu
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…
Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…