Kent/şehir yönetim ve yargı kurumlarına sahip olan ve topluca yaşanılan sınırları belirli yerdir. İbadethane de ibâdet edilen yerdir. Bu sözcük ve eş anlamlısı olan Mabed kelimesi kullanıldığında genelde mescitler/camiler kiliseler ve sinagoglar/havralar anlaşılır.
Kur’ân ifadesiyle her topluma bir Nezîr/uyarıcı peygamber veya peygamber elçisi gönderildiğine göre uzak mazilerinde nübüvvetle/peygamberlikle ilişki olduklarını kabul edebileceğimiz Taoizm, Şintoizm Budizm ve Zerdüşt tapınaklarını da mabetler olarak çağrıştırabiliriz. Ama biz daha çok Mescidi yani camii anlayacağız.
Bütün Peygamberlerin ortak tebliği olan İslâm Dîni’nin son ve mütekâmil şeklini oluşturan Hz.Muhammed ve tebliği olan Kur’ân’da mabede verilen özel isim Mescid’dir. Çoğulu Mesâcid olan Mescid secde, secde zaman ve secde edilen mekân mânalarına gelir. İslâm’ın ana ibâdeti olup birlikte yapılması daha verimli ve sevaplı kılınan namazın en önemli unsuru olan secdeden kaynaklanan bu ismin yerini bizim kültürümüzde daha sonraları Mescidin bir vasfı olan ve toplayıcı anlamına gelen Cami almıştır.
Bu kısa girişten sonra Kent ve İbadethaneler denince çağrışım yapabildiklerimizi şöylece maddeleştirebiliriz.
I. Kentlerle Mabetlerin, Mabetlerle Kentlerini Tarihi Örtüşür
a. Ortak akıl, duyu organları ve bilimsel veriler yanısıra temel bilgi kaynaklarımızdan biri de Kur’ân’dır. Söz ve mâna olarak Allah’ın Kitabı olan Kurân’ın işaretlerine göre ilk insan ve ilk peygamber Hz.Âdem olup ilk kent de Ümmül-Kurâ/kentlerin anası olan Mekkke’dir. İlk mabed de Mekke’de kurulan Kâbedir. Bu da bize Kent/şehir tarihi ile mabed tarihinin örtüştüğünü gösterir.
b. Bu konuda bir diğer kanıt da şöylece açıklanabilir. Dîn duygusu yaratılıştandır. Kentleri oluşturan insanlar inançlıdırlar. Kaldı ki her topluma bir Nezîr de gönderilmiştir. Fıtrat/yaratılış ve peygamber tebliği ibadeti, ibâdet de mabedi oluşturmuştur. Bir diğer anlatımla kent tarihi mabedin de tarihidir.
II Kentler Genelde İbadethane Merkezlidir Veya Mabet Çevresinde Büyümüştür.
Müşahedelerimiz ve arkeolojik kazılar kentlerin ibadethane merkezli olarak kurulduklarını veya ibadethaneler çevresinde büyüdüklerini göstermektedir. Bu sebepledir ki İbadethaneler şehre kimlik kazandırmışlar ve pek çok şehir ibadethaneleri çağrıştırırken bazı ibadethaneler de şehirleri akla getirir olmuştur.
Mesela bizim medeniyetimizde Ayasofya-Sultanahmet İstanbul’u, Ulucami Bursa’yı, Selimiye Edirne’yi, Zeytuniye Tunus’u çağrıştırırken, Kahire Ezher’i Medine Mescidi Nebi’yi, Kudüs Mescidi Aksa’yı/Süleyman Mabedi’ni hatırlatır olmuştur.
III. İbadethaneler Çok İşlevli Kentsel Kurumsal Olmuşlardır.
Örneği kendi kültür ve medeniyetimizden verelim.
Sevgili Peygamberimizin Yesrib’i Medine’ye dönüştüren ilk atılımı olan Mescid-i Nebîibadetgâh olmanın yanı sıra yönetim,eğitim, yargı ve ordu merkeziydi. Elçileri kabul merkeziydi, misafirhane idi. Özetlersek Medine Site Devleti’nin tek resmi kuruluşuydu.
Daha sonraki dönemlerde camiler, bu çok yönlü işlevlerini tabii olarak yitirdilerse de mesela Osmanlılar döneminde kentin merkezleri olan Külliyelerin ortasında yeralmışlardır.
Süleymaniye külliyesini örnek olarak sunabiliriz; Cami merkezdedir. Çevresinde ise Darul-Hadis ve Tıp Medresesi dahil altı büyük Medrese, Bimarhane, Tabhane, Daruz-Zıyafe, Türbeler ve Kabristan, Hamam ve Dükkanlar bulunmaktadır.
IV. Mabetler Kentlerin Estetik Düzeyini Ve Teknolojik Gücünü Yansıtan Tapu Senetleridir
Bu özellik, semavi ve gayr-ı semavi dinlerin mabetlerinin bütünü için geçerlidir. Mabetler kentin görülür tapu senetleridir. Yapıldıkları dönem kentlilerinin de mimari yeteneklerini ve teknolojik güçlerini yansıtır. Bir an için İstanbul’umuzun sahip olduğu mabetlerinin olmadığını düşünelim; İstanbul’umuzun tarihi ve dönemsel tarihsel gücü karanlıkta kalmaz mıydı?
V. Mabetler, Kentlerin Sosyal Dokusunu da Kuvvetlendiren Yaygın Eğitim Kurumlarıdır
Mabetlerin bu özelliği dönemimizde de varlığını sürdürmektedir. Ülkemizi baz alırsak camilerimiz Türk, Kürt, Arap Çerkez vs. bütün etnik grupları içine almaktadır. Cuma ve bayram namazları ve hutbeleri milyonları aynı duygular etrafında birleştirebilmekte, bilgilendirmekte ve bilinçlendirmektedir. Sosyal yardımlaşmaların temelleri de camilerde atılmaktadır. Özetlersek kentli Hak ve Halk insanı olma vasfını büyük öcüde camilere borçludur.
VI. Mabetler Kent Halkının İman Ve İbadet Düzeyinin Göstergesidir
Mabetler genelde imanlı insanlar tarafından yapılır, tamir edilir ve ibadete açık tutulur ve daha önemlisi cemaat olarak onlar tarafından yaşatılır. Kur’ân cami bağlamında bu gerçeği şöylece açıklar:
Allah’ın mescitlerini/camileri ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.(Tevbe 9/18)
Camilerin yapılması, kiliselerin ve havraların varlıklarını koruması ve ibadete açık tutulması ve buralarda ibâdet olunması dindar insanların varlığını ve ibâdet düzeylerini belgelemektedir. Bu gün şehirlerimizin en göze çapan özellikleri arasında görülen minareler, okunan ezanlar, Cuma ve Bayram ve Teravih namazı hareketliliği insanımızın önemli bir bölümünün varlığını ve dindarlık düzeyini yansıtmıyor mu?
VII. İbadethaneler Ülke/Kent Bağımsızlığının Ve Kişi Özgürlüğünün Simgesidir
Endülüs örneğinde görüldüğü bağımsızlığını yitiren ülkelerde/kentlerde mabetler yıkılır, kentliler katledilir veya demirde ülkelerinde izlendiği gibi dindarlar üzerinde baskılar oluşur, insanlar fişlenir. Dindarlar hak mahrumiyetine uğrayacakları korkusunu duyarlar. Ülkemizde örneğin subaylar resmi elbiseleri ile hâlâ Cuma namazlarına gidememektedirler. Bütün bunlar ibadethanelerin bağımsızlıkla ve hürriyetlerle ilişkisini göstermektedir.
İbadethane konusu demokratik taleplere saygının veya karşı çıkmanın da belirtisidir. Mesela Müslümanların yoğun olduğu batı ülkelerinde yapılan israralı taleplere rağmen kubbeli ve minareli cami yatırılmamaktadır. Oysa bizde, örneğin İstanbul’umuzda bir çok semtinde kiliseler ve havralarla camilerle içiçedir..
VIII. İbadete Engel Olma Zulümdür. İbadethane Dokunulmazlığını Çiğneme de Savaş Sebebidir
Yapılan bu tesbit Kur’ân-ı Kerîm’e göredir. Bakara sûresinin 114. âyeti mescitlerde Allaha ibâdet edilmesini engelleyenleri zalimler olarak niteler:
“Allah’ın mescidlerinde/camilerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak (korkutarak değil) korkarak girmeleri gerekir. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.” (Bakara 2/114)
Hac sûresinin 39-40.âyetlerinde ise camiler yanısıra kiliseler ve havraları yıkma girişimleri- dolaylı olarak da olsa-savaş sebebi olarak zikredilir:
“Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir. Onlar, başka değil, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah, bir kısım insanları (kötülüklerini) diğer bir kısmı ile defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah’ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler yıkılır giderdi. Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”
Kur’an’ın oluşturduğu bu hukukî alt yapı kentler ve kentliler için de bir tür güvenlik sigortasıdır.
Bu arada mabetlerin bir yönü ile bağımsızlık diğer yönüyle isyan hareketlerine ve ayrılıkçı tohumların ekilmesine aracı kılınabileceğine ve bu yolla kent hayatının olumsuz yönde etkilenebileceğine de işaret etmek isteriz.
Bu konuda İslâm tarihinde Peygamberimiz tarafından yıktırılan Mescid-i Zırar (Tevbe 9/107) ve Osmanlı tarihinde Fener patrikhanesi ilk akla gelen örneklerdir.
IX. Mabetler Kent Hayatında Cinselliğin Yaşanamayacağı Yerlerdir
Allah’ın Kitabı Kurân’ın çizgisinde (Bakara 2/187) Sevgili Peygamberimizin Ramazan ayının son on gününde yapılmasını örneklendirdiği İtikâf halinde iken eşlerimizle cinsel ilişkiye girmek Müslümanlara yasaklanmıştır. İtikâfa girmenim kendimizi cami içinde ibadete verme anlamına geldiğine değinirken ilgili yasaklama getiren ilgi âyeti sunalım
“…Camilerde itikâf halinde iken eşlerinizle ilişkiye girmeyin…”
Kent ve İbadethaneler başlıklı bu programda çağrışım yaptığımız konuları dokuz başlık halinde özetleyerek sunmaya çalıştık. Benim gibi ilâhiyatçı olan diğer dört katılımcı hocalarımız konunun diğer yönlerine değineceklerdir. Bu programın faydalı olduğu ve olacağı inancındayım.
* Aydın Üniversitesi’nde yapılan bir ilmî toplantıda tarafımızdan sunulmuş tebliğdir.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi