- Tarihte yaşanmış olayları değerlendirmekten kaçınmak, geçmişe saygıyı güçlendirmekten çok tarihe güvensizliği artırmaktadır. Bu konuda yapılmış ve yapılacak iyi niyetli bilimsel çalışmalar, tarihte yaşanmış acı olayları kaşıma olarak değil, tarihe olan saygının bir gereği olarak algılanmalıdır.
- Kerbelâ Olayı, günümüz Müslümanlarını ayrıştıran bir unsur değil, Alevî-Sünnî herkesi Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt sevgisinde buluşturan ortak bir matemin adıdır. Öyleyse geçmişe takılıp kalmadan Kur’an, Sünnet ve Ehl-i Beyt çizgisinde birleşip bütünleşmek gerekir.
- Siyaset toplum idaresi için bir araç değil de çeşitli alanlarda çıkar sağlamaya yönelik bir amaç olarak düşünüldüğünde, kişisel çıkarlar ahlâk kurallarına, adalet duygusuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine tercih edilebilmektedir. Yezid ve onun adına iş yapanların siyaset hırsı bunun açık bir örneğidir.
- Siyasi konularda karar alırken istişare etmek çok önemlidir. Ancak istişare, Muaviye’nin yaptığı gibi, önceden verilmiş kararı başkalarına onaylatma şeklinde uygulanırsa, sorun çözmeden çok yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olur.
- 5. Siyasî bir özellik arz eden Kerbelâ Olayı, dinselleştirilmeden soğukkanlılıkla değerlendirilmeli, bu olayı anmaya ve anlamaya yönelik programlar Alevî ve Sünnî Müslümanlar tarafından ortaklaşa düzenlenmelidir.
- Alevî ve Sünnî gruplar birbirlerini geçmişten beri süregelen söylenti ve önyargılarla değil, oldukları gibi tanımaya çalışmalıdır.
- Toplumun Alevî ve Sünnî kesimi arasında karşılıklı iletişim ve işbirliği güçlendirilmeli, düşünce ve yaşantı farklılığı hoşgörüyle karşılanarak birlik ve kardeşlik duyguları korunmalıdır.
- Henüz Türkler Müslüman değilken gerçekleşen ve bütün Müslümanları üzen Kerbelâ faciasının hesabını bugün görmeye kalkışmanın ve bu olayın gerçekleşmesinde asla sorumluluğu bulunmayan günümüz insanlarını suçluymuş gibi göstermenin kardeşlik duygularını zedelediği bilinmelidir.
- Yeni nesil, tarihsel olaylardan beslenen şiddet ve nefret kültüründen uzak, birlik ve kardeşlik duygularıyla yetişmelidir. Bu konuda başta anne babalara, öğretmenlere, toplum önderlerine, medya mensuplarına, yöneticilere ve konuya ilgi duyan herkese sorumluluk düşmektedir.
- Ağıtlar yakıp gözyaşı dökerek acısını paylaştığımız, çocuklarımıza ismini vermekten gurur duyduğumuz Hz. Hüseyin’in uğruna canını feda ettiği dinî ve ahlâkî değerleri ne ölçüde anlayıp yaşadığımızı sorgulamamız gerekir.
- Kerbelâ Olayı, asılsız rivayet ve yorumlardan arındırılarak doğru bilgiler ışığında değerlendirilmeli ve bu olaydan günümüze dair sağlıklı mesajlar çıkartılmalıdır. Bu sempozyumun söz konusu ihtiyacı bir nebze de olsa karşılayacak nitelikte olması sevindiricidir.
Son Söz
Allah (c.c.) buyuruyor ki:
“Ey Müminler! Kendilerine açık deliller ve ayetler geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.” (Al-i İmran 3/105)
“… Dinlerini parça parça eden ve fırkalara ayrılan müşriklerden olmayın. Onlardan her bir grup, kendi sahip olduğuyla övünür.” (Rûm 30/31–32)
“Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile zaafa düşersiniz de kuvvetiniz dağılır…” (Enfal 8/46)