Eski Ak Parti Milletvekili Metiner, Kibir Abidesi Bir Bürokratı Eleştirdi
Eski AK Parti milletvekili Mehmet Metiner, ‘Twitter’ yazılarına devam ediyor. Metiner, düşüncesini şu şekilde dile getirdi. “Dün gece kızımla İstanbul Sabiha Gökçen’den Ankara’ya dönüyoruz. VIP otobüsünde bir baktım devletin önemli bir medya biriminin genel müdürü… Adını vermeyeceğim. Hey yerinden kibir akıyor. O ne biçim afra -tafra öyle… Ne selam ne merhaba ne tebessüm. İçim cız etti. Bu mu dedim? Bu tür insanlar caka satsınlar diye mi gece gündüz ölümüne risk üstlenerek mücadele ediyoruz? Kim seçer bunları? Kim getirir böylesine tepe noktalara koyar? Şu veya bu kişiye yakınlık… Şu veya bu şehirden olmak. Kibir ve kıskançlık abidesi isimler şu veya bu kişiye yakınlar diye önemli mevkilere getirilmemeli. Bu insanları gördükçe biz bile soğuyorsak varın siz düşünün…”
Bir Müslüman Yöneticide Asla Olmaması Gereken Bir Sosyal Hastalık: Kibir
Değerli Okuyucularım;
Kibir; tekebbür, kendini beğenme, gurur, büyüklük taslama, kendinde bir büyüklük vehmetme ve böbürlenme anlamlarına gelir. Bu kötü hasletleriyle ayrıca başkalarını hor görme, insanları küçük, kendini ise herkesten daha üstün ve değerli görme anlamlarına da gelir kibir. Büyüklük cinneti yaşama, kendini aşırı beğenme, kendi arzu ve heveslerinden başka bir şeyi önemsememe, belki de başkalarına verilen acıdan, ıstıraptan pişmanlık duymama gibi kibre dair alametler, bir insanda olabilecek en tehlikeli manevî ve sosyal hastalıklardan biridir.
Toplumumuzda genelde gurur ile kibir arasındaki yakın ilişki bilinmediği için çoğu zaman gurur, sanki iyi bir şeymiş gibi algılanmaktadır. Halbuki gurur, klâsik anlamda kibir ile aynı mânâda kullanılırken, günümüzde yanlış bir zemine kaydırılmak sûretiyle “İftihar- övünme” ve “şeref” anlamlarında da kullanılmaktadır. Eskiden gurur, kibir anlamında kullanıldığına dair bir örnek: “Gururlanma Padişahım, senden büyük Allah var” uyarı mahiyetinde söylenen sözdür.Burada Padişaha, büyüklenmemesi ve mağrur olmaması yönde bir ihtar vardır. Halbuki bugün, “başarınızdan dolayı gurur duyduk” gibi sözler, daha çok iftihar anlamında kullanılmak istenmektedir ama hiç farkına varılmadan başarılı bir insanın ve makam sahibi bir yöneticinin gurur duymasına ve kibirlenmesine de istemeden de yol açabilmekteyiz.
Kibrin Sebebi: Makam Sevgisi (Hubb-u Câh),
Bürokratlarda ve yöneticilerde kibir kendisini iki şekilde gösterir. Kişi, sahip olduğu mevki ve makamından dolayı kendisinin yönetilenlerden/başkalarından farklı ve üstün olduğunu düşünür. Buna bağlı olarak da konuşma, tutum ve davranışlarında başkalarını küçümseyici bir tavır sergilerken, başkalarından hep saygı ve tazim bekler. Makam sevgisi, ya makam sahibi olmadan bir kişide vardır, ya da makam sahibi olduktan sonra koltuk hırsı oluşmuştur. Birincisinde kişi, mevki ve şöhrete muhabbet beslemesini herhalde ustaca gizlemiştir. İkincisinde ise kişi, makamın sorumluluğunu üstlenmek yerine makamın getirdiği avantajları istismar ederek, kalbin üzerine manevî zift çekerek, ruhu felç edecek konuma getirmiştir. Onun için makam sevgisine bağlı olarak ortaya çıkan kibir, sosyal hayatımızı ve devlet ile millet arasındaki iletişimi zedeleyen çok yönlü ruhî bir marazdır. Buna gizli bir şirk de diyebiliriz.
Peki neden daha önce normalmiş gibi görünen bazı insanlar, makam sahibi olduklarında böyle kibirlenebilir? Aslında sorunun içinde cevap gizlidir. Böyle kişilere o makamlar ağır geldiği için veya bu makamlara aslında güzel ahlâk, bilgi ve tecrübe yönünden layık olmadıkları halde getirildikleri için, makam-mevki sevgisiyle bir kibir abidesine dönüşebilmektedir. Göreceksiniz kibirlenme malzemelerini ellerinden alındığında bu kişiler, psikolojik olarak kendilerini boşlukta hissedecektir.
Kibirli Bürokratlar, Görevlerinden Uzaklaştırılmalıdır
Peygamberimiz (sav), kibirli olmayı zulüm ile aynı kategoride değerlendirmektedir. Onun için, biz (yönetim konumunda olan) Müslümanlara şu tavsiyede bulunmaktadır:
“O kadar mütevazı olun ki, kimse kimseye böbürlenmesin; kimse kimseye zulmetmesin!” (Müslim, Cennet: 64).
İslâm, kibrin, sadece Yaratan’a ait ve başkasına verilmez bir sıfat olduğuna işaret eder ve insanların, kibirli olmalarının yerine, tevazu ehli olmalarını önemle tavsiyede bulunur. O halde kibirlenen bir yöneticinin aynı zamanda bir zalim olduğunu da söyleyebiliriz. Kibirli bir yönetici/bürokrat, hak ve adalet ölçülerinden çok kolay uzaklaşabilir. Güzel ahlâk ilkelerini benimseyememenin ötesinde fıtrattan uzaklaşarak, kendine ve başkalarına zulmettiği için görevden uzaklaştırılması elzemdir. Toplumda kin ve haset duygularını tetikleyen kibirli bürokratlar, görevlerinden derhal alınması gerekmektedir. Ama bununla birlikte mütevazı olabilmeleri ve toplum hayatında uyumlu olabilmeleri için, kendilerine manevî rehabilitasyon terapisi de uygulanmalıdır.
Velhâsıl; kibir, iç dinamikleri açısından manevî, ruhî kökenli, dış yansımaları açısından ise bir sosyal hastalıktır ve bu hastalığa sahip olan bir aday, hiçbir idarî bir makama getirilmemelidir, velev ki o makama ehil ve layık olsun. Bunun için de tayin ve görevlendirmelerden sorumlu üst yöneticilerimiz de güzel ahlâk ve feraset sahibi olmalıdır.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi