Yeni Şafak yazarı Gökhan Özcan’ın kaleme aldığı “Kibrin Gürültüsü” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz…
“Kibir, kendisinden habersiz, kendini bilmeyen insanın durumudur. Tıpkı güneşten haberi olmayan buzun kendini bir şey zannetmesi gibi” buyuruyor Hazreti Mevlana.
Ne kadar çok öfkeli insan birikti dünyanın üstünde. Ne çok bağıran çağıran var. Yolda, taşıtlarda, evlerde, ekranlarda, hemen her yerde… Bağırıp çağırarak haklılığını ispata çalışan ne çok kişi… Üste çıkabilirse herkesi altta bırakacağını sanan ne çok gafil… Ağzından köpükler saçarak konuşan, kendi yaptığı gürültüden kendi söylediğini duyamayan, kendi kulağını, idrakini, zihnini, gönlünü sakatlayan ne çok gafil… Kibrin, kifayetsizliğin, ezikliğin, sahteliğin, zorbalığın sesi belki her biri ayrı tondan ama hepsi yüksek volümden çıkıyor. Birbirimizi duyamaz, birbirimize dokunamaz, birbirimizi sevemez hale geldik dünyayı saran bu kesif uğultu yüzünden. Bağırgan kelimeler buharlaşıp havaya karışmıyor, öfkenin yoğunluğuyla kütleleşip dolu taneleri gibi üstümüze başımıza düşüyor, canımızı acıtıyor sanki.
“Bağırmana gerek yok, ben seni duyuyorum” dedi sakin olan bağırana, “ama sesini kendine duyurmaya çalışıyorsan, bil ki o iş o şekilde olmaz!”
Gözün gözü, gönlün gönlü, zihnin zihni göremediği bir sis, bir pus yayılıyor öfkeli kelimelerden yaşayan her şeyin üstüne doğru. Mahsur durumdayız, bir şeyi aklıselimle izah etmeyi geçtik, meramını en basit dille açıklayacak bir kıyısı köşesi bile kalmadı hayatımızın. Sürekli aynı kulakları sağır eden, zihinleri mefluç kılan, gönülleri daraltan uğultu… Hangi sözün haklı olduğunu, hangi fikrin hakkaniyetli söylendiğini, hangi izahın hangi muammayı çözmeye matuf olduğunu düşünmeye, buna kanaat etmeye imkanımız da yok, öfkenin, kibrin, zorbaca dayatmaların hararetinden, yangınından kaçacak bir serinliğimiz de kalmadı. İtiş kakış içinde bütün sözler, kimi vuruyor, kırıyor, kimi gürültüye kurban gidiyor.
“Öfkeden söz ettiğimiz zaman, her zaman öfkeli olan, öfkelenmeyi adet edinmiş insanlardan bahsetmiş oluyoruz. Bazı insanlar öfkeyi bir sisteme çevirmiştir, bu şekilde dikkat çekerler, çünkü sorunların çözümü için başka çare bulamazlar. Bunlar çoğunlukla kibirli, çok hassas, kendilerinden üstün ya da onlarla eşit kişilere tahammül edemeyen, ancak üstün olduklarını hissettikleri zaman mutlu olan insanlardır. Bu yüzden hep çevreyi gözlemler, başkalarının kendilerine fazla yaklaşmasına izin vermez, herkesten saygı beklerler. Güvensizlik duygusu onların hassasiyetleriyle birlikte hissedilir, onların karakter özelliklerinden biridir. Bu tip insanlar başka bir insana güvenmekte çok zorlanır, hatta bazen hiç güvenmezler”diyor. Alfred Adler, ‘İnsan Tanıma Sanatı’ kitabında.
İçinde hakikatten eser miktarda bir iz, bir koku, bir mana taşıyan hiçbir sözün işitilmek için yüksek sese ihtiyacı yoktur. Fısıltıyla bile söylense, hakikati olan söz rahatça işitilir. Bunun aksine, kim ki sözünü bağıra çağıra söylüyor, sözünün hakikatinden şüphesi olsa gerektir. Yoksa, sözünün kendiliğinden uyandıramadığı tesiri niye sesini yükselterek uyandırmaya çalışsın. Vakıadır, hakikatli söz sükût ile dahi kulaklara erişir, gönüllere ilişir.
“İnsanlar içinde alçak gönüllü olmayı bil ki” dedi meczup, “sözün de, sükûtun da yükseklerde gezinsin!”
yenisafak.com/ GÖKHAN ÖZCAN
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…